Dâhil olduğumuz kişilik
rengimiz, bir diğerinden daha iyi ya da kötü anlama gelmemektedir. Her
kişiliğin kendine has zayıf ve güçlü yanları vardır. Sevgiyi ifade ediş
biçimleri, öncelikli değerleri, çalışma tarzları farklı olabilir.
Kendinizi Geliştirmek İster misiniz?
İçtenlikle davranan herkes, kendi içselliğini yansıtır
yakınlarına... Neyi deneyimlemek istiyorsak ona yöneliriz; ancak çevremizde
yaşanan olayların ve çevremizde yaşayanların etkileri de karışır adımlarımıza.
Aldığımız olumlu katkılar, iyilerden gelir. İnsanları kesin çizgilerle iyi ve
kötü diye yaftalamak doğru olmayabilir.
Kas Dokusu Nasıl Artırılır?
Kas dokusunu arttırmak için dikkat edilmesi gereken anahtar nokta, alınan enerji dengesidir. Eğer enerji yetersiz alınırsa proteinler kas yapımı ve onarımı yerine enerji sağlamak için kullanılmaktadır. Protein ve karbonhidrat, kas sentezini sağlamak için birlikte hareket eder.
Kariyerinizi, Kariyer Akademisi ile Planlayın
Geleceğini şansa bırakmak
istemeyenler için, bu sayımızda köklü bir kurumun konuğu olduk. Sektörün
profesyonellerinin temellerini attığı Kariyer Akademisi’nin eğitmenleri de işin
uzmanları. Ebru Demircigil ile
yaptığımız kariyer temelli bu söyleşiyle sizleri baş başa bırakıyoruz.
Bir Devrin Cihan Sultanı: Kanuni Sultan Süleyman Han
Asya’da
Kafkas dağlarından Acemistan içlerine, Yemen’e, Aden ve Arabistan Çöllerine;
Afrika’da Mısır, Tunus, Fas ve Cezayir’e; Avrupa’da Viyana önlerine kadar uzanan
topraklarla Osmanlı İmparatorluğu’nu en geniş sınırlarına ulaştıran Kanuni,
Müslümanlar tarafından Şanlı Süleyman, Avrupalılarca Muhteşem Süleyman (Magnificent,
Magnifique, Der Practige, Grand Turc) olarak anılır.
İŞ İNGİLİZCESİ NASIL ÖĞRENİLİR?
İş İngilizcesi eğitimleri konusunda çalışmalar yapan, Dragoman Akademi kurucu ortak ve eğitmeni Çağatay
Dönmez ile çalışmaları hakkında konuştuk. İş İngilizcesi kavramını öğrenmek ve
bu alanda çalışmak isteyenler için faydalı bilgiler içeren söyleşimizi sizlere
sunuyoruz.
İŞ GÖRÜŞMELERİNDE HANGİ SORULAR SORULUR?
İlk iş görüşmemizdir; görüşmeye giderken
ne giyeceğimizi bir akşam öncesinden ayarlamışızdır ve geceleyin heyecandan
uyuyamamışızdır belki de… Kendimizi mülâkatçının soracağı soruları tahmin etmeye
ve sorulara zekice cevap vermeye hazırlamışızdır.
İnsanı Formatlamak
İnsan, doğduğunda formatlanmamış bir bilgisayar gibidir.
Doğumla birlikte getirdiği ana programları; ihtiyacını karşılama güdüsü ve
zihnini dolduracak eylemler yapma güdüsüdür. Gerisi dünyaya geldikten sonra
programlanacak muhteşem bir makine...
İDEALİST ÖĞRETMENLERİM
Öğretmenler, öğrencilerinin hem duygu
yönünden hem de düşünce yönünden hayata hazır olmalarını sağlamak için devamlı
kendilerini geliştirmelidir. Hiçbir eğitimci, kötü bireyler yetiştirmek
istemeyecektir; önemli olan neler yapabileceğini kendine sormasıdır.
Kendin Ol, Kendi Hayatını Yaşa!
Doğduğumuzda boş ve beyaz bir sayfaydık; kimlerin
kalemiyle neler yazıldı hayat sayfamıza... Kalemi kendi elimize almanın,
kâğıdımızda bize ait olmayanları silmenin, bize ait olanları yazmanın zamanı
gelmedi mi artık?
Hırslı Menekşe misiniz?
HANGİ KİŞİLİK TİPİ HANGİ STRES TÜRÜNÜ YAŞAR?
Yaşanan bir olayın insanlarda yaratacağı stresin derecesini
ve yaşanan stres ile nasıl baş edileceğini belirleyen en önemli etmenlerden
birisi de kişilik yapısıdır. Kişilik yapısı, insanın herhangi bir olayı nasıl
algılayacağını ve değerlendireceğini, yaşadığı olaya nasıl bir tepki
göstereceğini belirleyen önemli bir etmendir.
GÜNE HARİKA BAŞLAMANIN 3 YOLU
Güne güzel bir moralle başlamak, öncelikle kendimize karşı olan sorumluluğumuzdur. Elbette gün içerisinde iyi, kötü ya da stresli olaylar gelip bizi bulacak ve kaçınılmaz olarak moralimizin bozulduğu anlar yaşanacaktır. Bunların hayatın normal cilveleri olduğunu aklımızda tutup, yaşadığımız sürece kimi zaman bizi rahatsız edebileceklerini kabuk etmek gerekir.
Başarmak İçin Sadece Çalışmak Değil, Güdülenmek De Gerek
Güdülenme kavramı, Fransızca motive kelimesinden türemiştir. Eğitimle
motivasyon arasındaki ilişki birbiriyle bağlantılı olup, paralel olarak yürüyebilmektedir.
Eğitim için düzenli çalışma ihtiyacının yanında, hedefe ulaşmamız için istek de
gereklidir.
Görev Verme Sanatı
Görevlendirme, bir işi delege etme
üzerinde titizlikle durulması gereken bir süreçtir. Zaman, etkinlik, verimlilik
ve istikrar açısından işlerin nasıl ve kimlerce yapıldığı, ne tür bir iş
bölümünün takip edildiği günümüzde daha da önem kazanmış durumda.
ÖĞRENCİLİK MARATONUNDAKİ EN YAKIN DOSTUNUZ: GENÇ ÖĞRENCİ DERGİSİ
Yolculuğa çıkmadan evvel yanımıza harita almak, gideceğimiz
yerlerle ilgili katalog, doküman edinmek, seyahatimizin çok daha verimli
geçmesine sebep olur. Hem gittiğimiz yerlerde yabancılık çekerek zorlanmayız ve
hem de varmak istediğimiz mekânları kolayca bulabiliriz.
GENÇ MİZAH
Büyüdüğünde
çok canlar yakacak(!)
Ebeveynler kızlarını övmek için şu sözü dile
getirirler: “Kızımı bir tabur askerin içine bıraksam, gözüm arkada kalmaz!”
Bir Kader Değil, Felsefedir Başarı
Başarıyı şansa endeksleyen
insanlardan ”şans hep ondan yana, bende şans olsa…” gibi cümleler sıkça
duyarsınız. Oysa şans, sanıldığı gibi insanların sahip olmak istediklerinin
anahtarını avucuna koyan bir şey değildir.
FIKRALARDAN HAYAT DERSLERİ
İYİ HABER
KÖTÜ HABER
Doktor telefonda
yakaladığı hastasına: “Tahliller belli oldu” demiş. “Sana bir kötü, bir daha
kötü haberim var.”
Diyabet’te Nasıl Beslenmeli?
Hepimizin duyduğu, âşinâ olduğu bir hastalıktır diyabet...
Peki diyabette nasıl beslenileceğine dair bilgimiz var mı?
ÇOCUKLARIMIZA HANGİ YAŞTA, HANGİ KİTABI OKUTMALIYIZ?
Kitap okumak, yaşamdan zevk almamızı,
iyi vakit geçirmemizi ve eğlenmemizi sağlar. Gerçekçi düşünme, okuduklarını ve
duyduklarını doğru ve tam anlama, akıcı ve anlaşılır ifadeler kullanabilme
becerileri kazandırır. Kitap okuyan bireyin duyguları ve düş dünyası harekete
geçer ve yaşama bakış açısı genişler. Kitaplar, insanın genel kültürünü,
bilgisini ve yaşamı daha iyi tanımasını sağlarken duyguların estetiğe olan
gereksinimini giderir, ruha canlılık getirir ve yaşama heyecanını artırır.
Kitap okuyan kişi doğruluğun, adaletin
ve insan sevgisinin birey ve toplum yaşamındaki önemini kitaplarda sezinler.
Kitaplar, iç kontrol mekanizmasının gelişmesini ve özgüven oluşmasını olumlu
etkiler; bireyin olaylara daha gerçekçi bakmasını, önyargılarla hareket
etmemesini sağlar.
Kitap okumanın çocuk gelişimi üzerindeki yararları şöyle sıralanabilir:
·
Hayal
gücünü geliştirir.
·
Bilgi
ve deneyimleri artırır.
·
Gerçekleri
öğrenme adına araştırma isteği uyandırır.
·
Estetiğe
olan açlığı giderir.
·
Yaşama
sevinci verir ve eğlendirir.
·
Kelime
dağarcığını zenginleştirir ve kavram öğrenimini hızlandırır.
·
Güzel
konuşma yeteneği kazandırır ve yorum gücünü artırır.
·
Çocuğa
kendini ve başkalarını tanıma olanağı sağlar.
·
Zihni
eğitir ve bilişsel süreçleri destekler.
·
Duygu
gelişimine yardımcı olur.
Adım Adım Büyüyen Kitap Sevgisi
1.Kitapla
İlk Tanışma: Çocuğun kitapla tanışması genelde 1 yaşından sonra olur.
Çocuk, başlangıçta kitabı, oynadığı herhangi bir nesne gibi görür. Sayfalarını
çevirmekten ve kitaptaki renkli resimlere bakmaktan büyük zevk alır. Konuşma
becerisi geliştikçe, kitaptaki resimleri adlandırmaya çalışır. Tanıdığı
resimleri göstererek isimlerini söyler, bilmediklerini de “Bu ne?” diye sorar
veya parmağıyla işaret ederek ne olduğunu öğrenmeye çalışır. Aynı kitabın
sayfalarını defalarca çevirir ve her defasında resimlerin isimlerini söyler.
Çocuk, sayfaları çevirdikçe küçük motor gelişimi desteklenir. Hayvanları, bitkileri ve nesneleri kitaplardaki resimler eşliğinde daha çabuk öğrenir; çünkü kitaptaki öğrenme süreci oyun ortamı içinde gerçekleşir.
Çocuk, sayfaları çevirdikçe küçük motor gelişimi desteklenir. Hayvanları, bitkileri ve nesneleri kitaplardaki resimler eşliğinde daha çabuk öğrenir; çünkü kitaptaki öğrenme süreci oyun ortamı içinde gerçekleşir.
2.Kitapla İletişim Kurma: Çocuğun resimli kitaplara olan ilgisi
4 yaş dolaylarında doruğa çıkar. Resimleri inceler, renklerin canlılığı ona
büyük bir haz verir. Resimlerin yanında veya altındaki yazılara ilgi duymaya
başlar. Kimi çocuk, okuyormuş gibi yapar ve kitaptaki olay örgüsünü resimlere
bakarak çözmeye ve anlamaya çalışır. Annesinin okuduğu kısa hikâye ve masalları
dinler. Aynı masalı onlarca kez annesine okutur ve her dinleyişte ayrı bir zevk
alır; bazı yerlerini kendisi hatırlar ve annesinden önce söyler.
3.Kitabın Dilinden Anlama: Çocuk, 6-7 yaşlarında hâlâ gerçek ve
gerçek dışı olayları bir arada yaşar. Masal, destan ve efsaneleri dinlemeye
bayılır. Uygun uzunluktaki bir kitabı sonuna kadar dinler ve dinlediklerini çok
iyi anlar. Artık kendisi de okuyabilir.
4.İlgi Alanlarının Oluşması: 8-12 yaşlarında, kız ve erkek çocuklarının ilgileri
farklılaşır. Erkekler daha çok kahramanlık, keşif ve macera türü kitapları
tercih ederler; kızlar ise daha çok günlük yaşam ile ilgili kitapları severler.
Hangi Yaşta, Hangi Kitaplar Okunmalı?
Çocuk kitapları; masal, hikâye, fıkra,
tekerleme, şiir, bilmece, roman, efsane ve fıkralardan oluşur. Ergenlik dönemi
ve sonrasında ise ilgi aşk içerikli hikâyelere, romanlara ve şiirlere kayar.
Seçilecek kitaplar çocuğun seviyesine uygun olmalıdır. Okul öncesi kitaplar bol
resimli, çok renkli, canlı ve çekici, kalın yapraklı ve dayanıklı olmalıdır.
Okumayı yeni öğrenen çocuk için kitabın sayfa sayısı 20’yi geçmemeli ve kitap
iri puntolu harflerle yazılmış olmalıdır.
8 yaşlarındaki çocuklar için 30
sayfalı ve orta irili harflerle yazılmış kitaplar tercih edilmelidir. Sonraki
yaşlar için kitapların sayfa sayısı giderek artırılmalıdır. Satır aralıkları
çocuğun takibini kolaylaştıracak genişlikte olmalıdır. Ayrıca kitap, çocuğu
sıkmayacak ve bir oturuşta okunup bitirilecek bir içerik ve bütünlükte
olmalıdır.
Parça parça okunan kitap, çocuğun
ilgisini pek çekmez; çünkü çocuğun heyecanı yarıya gelmeden kesilir ve sonunu
merak etmez. Kitaplarda sâde ve çocuksu bir dil kullanılmalıdır. Cümleler,
çocuğun anlayabileceği uzunlukta olmalı, paragraflar en fazla iki-üç cümleden
oluşmalıdır. Çocuğun anlamayacağı kelimeler ve soyut kavramlar ihtiva
etmemelidir.
Hayaller ve Gerçekler Arasında Denge
Kuran Masallar
Masallar sayesinde çocukta işbirliği
duygusunun gelişimi desteklenir ve çocuğun bakış açısı genişler. Çocuklar,
kitaplardaki kahramanlarla özdeşim kurarlar; çünkü kahramanların üstün
özelliklerine ve başarılı eylemlerine hayranlık duyar ve çoğu zaman onlar gibi
olmak isterler. Bu da çocukların karakter gelişimi üzerinde etkili olur. Bu
sebeple hikâye, masal ve romanlardaki kahramanların özellikleri mümkün oldukça
gerçeğe yakın olmalıdır ki, çocuk gerçeklik duygusundan uzaklaşmasın. Kahramanların
ulaştıkları başarılar veya kazandıkları zaferler, çabalarının bir sonucu
olmalıdır. Eğer başarı ve zaferler olağanüstü güçlerle veya rastlantı sonucu
elde ediliyorsa, bu durum çocuğu da kolay yoldan başarı elde etmeye
yönlendirebilir.
Çocuklara Kitap Okuma Alışkanlığı Kazandırılırken Başvurulacak İpuçları
1.
Çocuk, kitapla 1 yaşında tanıştırılabilir.
2.
Çocuğun ilgisini çeken, bol resimli ve kalın yapraklı kitaplar
seçilmelidir.
3.
Çocuğun sayfaları çevirmesine yardım edilerek dikkatinin resimlere
yönelmesi sağlanmalıdır. Çocuk anlamasa bile resimler teker teker çocuğa
gösterilerek isimlendirilmeli veya anlatılmalıdır.
4.
Çocuğun oyuncaklarının arasına ve evde erişebileceği yerlere renkli ve
güzel kitaplar konulmalıdır. Böylece onlarla kendi kendine yakınlaşma ve
tanışma olanağı bulur.
5.
Çocuğun sayfaları çevirmesi ve kitabı takip etmesi sağlanmalıdır.
6.
3-4 yaşına geldiğinde, anlayabileceği sadelikte ve kısalıkta kitaplar,
resimlerle ilişkilendirilerek okunmalıdır.
7.
Evdeki büyükler de kitap okumalı ve çocuğun bunu gözlemlemesi
sağlanmalıdır. Böylece aile bireyleri olumlu bir örnek oluştururlar.
8.
Çocuk dergilerine abone olması sağlanabilir.
9.
Sözcük bilgisi ve ifade yeteneğinin gelişmesi için çocuğa yaşına ve
seviyesine uygun şiirler ezberletilebilir.
10.
Her kitap 5-6 defa okunabilir; çünkü çocuk aynı şeyleri duymaktan
hoşlanır, birkaç okumadan sonra bazı yerleri kendisi tekrarlar. Bazen kendisi
kitabı alıp aklında kalanlarla okumaya çalışır.
11.
Çocuğa ait bir kütüphane oluşturulmalıdır.
12.
Çocuğa kitap satın alınırken harçlığından bir miktar katması
sağlanmalıdır. Böylece çocuk, kitaba daha çok değer verir.
13.
Çocuktan okuduğu kitabı anlatması istenebilir. Beraber kitap okurken
önemli yerlerde sorular sorulabilir.
ÇETİN ÖZBE
www.cetinozbey.com
Kaynak: www.gencgelisim.com
ÇOCUKLARDA KİŞİLİK OLUŞUMU VE BEYİN GELİŞİMİ
Yapılan araştırmalara göre, çocuğumuzun fiziksel ve psikolojik olarak nasıl bir kişi olacağının yarısı DNA, yani genleri ile ilgili olmakla beraber, diğer yarısı “sizinle” doğrudan ilişkilidir. Anne-babanın aldığı eğitim, terbiye, çevresi, kuralları, alışkanlıkları ve sayılacak onlarca faktör, çocuğumuza olan katkılarımızdır.
Bilgisayar Kullanımı Çocuklar İçin Ne Kadar Gerekli?
Steve Jobs (Apple
Bilgisayarın kurucusu ve bilgisayarın eğitimde kullanımının yaygınlaşmasını
savunan ilk fanatiklerden biri), ülkedeki her okula bir Apple bilgisayar hediye
edeceğini söylemişti. Fakat çok kısa bir zaman içinde teknolojinin otomatik
olarak eğitimi geliştirmediğini o da anladı ve şöyle dedi: “Teknolojinin eğitimde faydalı olacağını düşünüyordum.
Cep Telefonuyla Konuşma Adabı
Hayatımızın
her alanında yanımızdan ayırmadığımız cep telefonunu kullanırken bazı nezaket
kurallarına dikkat etmemiz, bizi topluma örnek, kibar, nazik bir insan
yapacaktır.
SIRADANLIĞIN LABİRENTLERİNDEN ÇIKIP KENDİ ÇİMLERİMİZİ YEŞERTEBİLMEK
Yeni dünya düzeninin getirdiği monotonluktan sıkılan
insan, yüksek katlı binalarda alt tarafı bir ömür bitirmeye çalışıyor, içinde
bitmek bilmeyen bir yığın “of”ların eşliğinde. Sonra birileri kendini alışveriş
merkezinin içinde buluyor, dolabına birkaç parça daha tıkıştırabilmek için,
kimisi kuaförde saçında bir yığın bigudiyle, kimisi playstation salonlarında…
Bir gün ters
gitti ormanda her şey... Aslan yoruldu, bıraktı kral olmayı... Ceylan sıkıldı,
cesaretlendi ve unuttu atalarının yem olduğu günleri... Tilki, ürettiği
numaralardan öteye geçemedi ve sonrasında vazgeçti kurnaz olmaktan... Karga çok
çabaladı, her şeye inat şarkı söylemeye başladı bir kez daha şansını deneyerek
ve orman halkı bu sefer onu alkışlamaya başladı. Kediler, fare avını bir kenara
attı asırlar sonrası, o gün aksi ya, gökten armut yağdı ve yiyecek yeni bir
yemek keşfettiler. Artık armudun iyisini sadece ayılar yemiyordu. Neden sonra,
orman sakinleri düz giden yollarına nice virajlar, tüneller, köprüler inşa
etti. Ve baktılar ki her gün ürettikleri nice çeşitlerle yaşamaya
başladıklarından beridir, ormana doğmaktan onur duydu Güneş…
Yeni gelen
günlerde aynada aynı şeye bakmaktan sıkılıyoruz çoğu an. Küçük ama işe yarar
değişiklikler istiyoruz kendimizde; bazen çevremizde, bazense haklı olarak
yaşadığımız şehirde. Sonra zamanın birinde adamın birinin rastgele icat ettiği
-sözüm ona- o mükemmel icâda uzanıyor elimiz. Kimisi saçına yeni bir renk
buluyor teniyle uyumlu, kimisi yalan gözlerle bakmayı tercih ediyor geri kalan
ömrüne. Böylelikle kendince ertesi günü daha bir heyecanla karşılıyor kendisi
için, kilometrelerce öteden gelen Güneş’i, yanıldığını bir an bile düşünemeyip...
Aslında bilmiyor, yarın patlıcan morundan da sıkılabileceğini...
Yeni dünya
düzeninin getirdiği monotonluktan sıkılan insan, yüksek katlı binalarda alt
tarafı bir ömür bitirmeye çalışıyor, içinde bitmek bilmeyen bir yığın “of”ların
eşliğinde. Sonra birileri kendini alışveriş merkezinin içinde buluyor, dolabına
birkaç parça daha tıkıştırabilmek için, kimisi kuaförde saçında bir yığın
bigudiyle, kimisi playstation salonlarında… Akıp giden zamana keşkeler
biriktirerek gözlerini kapatıyor, gecenin bilmem kaçıncısı yarısı ve sonra
gözlerini yeniden açıyor, sabah yerini çoktan öğlene bırakmışken…
Sıradanlığa
bağladığı bir hayatta insan inadına ha bire mutsuzluğa kapı aralamaya devam
ederken elini kımıldatabildiği an başka, bambaşka olabileceğini gözden
kaçırıyor zaman denilen devâsânın içinde... Kocaman bir okyanusa elden düşmüş
bir kayıkla çıkmanın hesabını yapıyor ve alabora olmaktan dem vuruyor
gereksizce.
Oysa önemli olan, sadece işine yarayacak doğru
zımbırtılarla yeni, yepyeni, baştan sona kendi olan o gemiyi yapabilmek,
böylece yeni kıtalara hükmetmek…
Velhasıl
rutine bağlanmış her şey sıkıcıdır ve bu yüzden karşı komşunun
bahçesindeki çimenler hep daha yeşildir…
Kendi
çimlerinizi yeşillendirmek dileği ve tabi ki orman halkından ders çıkarmayı
unutmamak şartı ile…
Vesselam!
Cemre Şeyma Kapu
Kaynak: www.gencgelisim.com
BÜYÜK DÂHİLERİN BÜYÜK SORUNLARI OLUR
Deha ve psikolojik sorunlar, paranın iki yüzü gibi
birbirinden ayrılmaz parçalar adeta. Süper bir beyniniz varsa, her zaman olmasa
da çoğu kez psikolojik çıkmazlara sürüklenme ihtimaliniz var.
Anne Karnında Başlayan Eğitim Serüveni
Büyük mucize fetüs, anne
karnında ruhsal ve zihinsel gelişimine başlıyor. Anne karnındaki bebekle
iletişim kurmanın değişik yolları var.
Bilgili İnsan mı? Eğitimli İnsan mı?
Ece Vahapoğlu ile Multitasting Becerisi ile Beyinsel Performans Üzerine Söyleşi
Son zamanların en gözde isimlerinden olan Ece Vahapoğlu, gazetecilik, yazarlık, sunuculuk, TV programcılığı, eğitmenlik gibi birçok sahada kendini ispat etmiş başarılı bir kişilik… 23 yaşındayken ilk kitabı olan “Yabancı Dil Öğrenme Yolları” yayımlanan Ece Vahapoğlu, “Bugün Zengin Ol” , “Ece’nin VIP Konukları” , “Öteki” , “60 Günde İdeal Vücut” , “60 Günde İdeal Mutfak” isimli kitapların yazarı.
100 YIL ÖNCE SAVAŞ KAZANDIRAN MOTİVASYON YÖNTEMİ
100 YIL
ÖNCE SAVAŞ KAZANDIRAN MOTİVASYON YÖNTEMİ
Hayallerini paylaştığınız, desteklediğiniz, anlamaya
çalıştığınız, hayallerine ulaşmasına yardım ettiğiniz, ait olduğu ortamda var
olmasını sağladığınız her insan, büyük bir şevkle sizin yanınızda yer alır.
Motive edemediğiniz bir insanla ne iyi ilişkiler kurabilirsiniz, ne onun
verimliliğin artırabilirsiniz, ne de ona liderlik yapabilirsiniz. Motivasyonla,
çölde susuz kalmış bir insanı bile ayağa kaldırabilirsiniz. Motivasyon,
kişilerin ilişkilerini, iletişimlerini verimli ve sağlıklı hale getirir.
Motivasyonda
eğitimin ve sosyal yaşantının önemi büyüktür; çünkü hayallerin sınırını bunlar
belirler. Dünya savaş tarihinden bir örnek verecek olursak, 1904-1905 Rus-Japon
Savaşı'nı Japonya'nın kazanmasında eğitimin ve doğru motivasyon şeklinin
kullanılmasının büyük bir rolü vardır. Neredeyse %90'ın üzerinde okur-yazar
olan Japon ordusu, %60 okur-yazar oranına sahip Rus ordusunu yenmeyi
başarmıştır. Bir başka yöne bakacak olursak, Rus Çarı, askerlerini motive etmek
için cepheye kutsal fotoğraflar, aziz ve azizelerin fotoğraflarını gönderirken,
Japon İmparatoru cepheye ayrıntılı savaş haritaları göndermiştir. Bu ayrıntılı
haritalar, Japon askerlerinin savaşı kazanma ve yaşama hayallerini besleyerek
onları bilinçli bir şekilde motive etmiştir. Dinsel öğeler ise Rus askerlerine
ölümü çağrıştırarak kazanma ve yaşama hayallerini tahrip etmiş, içlerindeki
ölüm korkusunu beslemiştir.
Hayallerini
paylaştığınız, desteklediğiniz, anlamaya çalıştığınız, hayallerine ulaşmasına
yardım ettiğiniz, ait olduğu ortamda var olmasını sağladığınız her insan, büyük
bir şevkle sizin yanınızda yer alır. Motive edemediğiniz bir insanla ne iyi
ilişkiler kurabilirsiniz, ne onun verimliliğin artırabilirsiniz, ne de ona
liderlik yapabilirsiniz. Motivasyonla, çölde susuz kalmış bir insanı bile ayağa
kaldırabilirsiniz. Motivasyon, kişilerin ilişkilerini, iletişimlerini verimli
ve sağlıklı hale getirir.
Motive
etmek ya da motive olmak için insanları birbirleriyle yarıştırmaya veya bizim
yarışmamıza gerek yoktur. Her insan kendine özgüdür ve ancak kendisini en iyi
şekilde ortaya koymak için kendisiyle yarışabilir. "Tavşan kaç, tazı
tut" mantığıyla motivasyon sağlanamaz. Böyle tarz motivasyon, kişileri
"Kazanmak için her yol mubahtır" yaklaşımına iter ki bu, ahlâki
zaafları ortaya çıkartır.
Hayal
Tembelliğine Yakalanmayalım
İnsanları
hayal âleminde yaşamaktan kurtarabilmek, ancak onları hayallerini yıkmadan,
ulaşabilecekleri hayalleriyle gerçek âleme çağırmak ve motive etmekle
mümkündür. Hayallerine yıkıcı etkiler yapılan insanlar, hayal tembelliğine
yakalanırlar ve onlara ulaşmak zorlaşır.
Sporda
“start tembelliği” denen bir durum vardır. Sporcunun bir yarışmada yetersiz
motivasyonu olması sebebiyle ortaya çıkar. Sporcu isteksizdir, yarışmak
istemez, mücadele isteği yoktur, sahip olduğu yetenekleri tam olarak
kullanamaz. Hayal tembelliğine yakalanan kişiler de isteksiz, potansiyel ve
yeteneklerini kullanamayan, mücadele etmekten kaçan ve sadece belli
standartları yerine getirerek iş gören, yaşayan insanlar haline gelirler. Bu
durumu aşmak, ancak o kişilerin hayallerine ulaşmakla mümkündür.
Motivasyon,
kişilerin yaşam güçlerini ortaya çıkarır. Yıllardır, motivasyonun doğuştan
geldiği düşülmüştür. Bazı insanlarda vardır, bazılarında yoktur. Oysa günümüzde
yapılan çalışmalar sonrasında, tüm insanların doğuştan kendini yeterli hissetme
dürtüsüne sahip olarak dünyaya geldiği gözlemlenmiştir. Oynayan çocuklar
izlendiğinde, çocukların kendi sorunlarını kendilerinin çözdükleri görülür;
çünkü bunları ilginç ve üstesinden gelinebilir bulmaktadırlar.
Yöneticiler
için yapılan bir tür bir halka atma oyununda, yine (motivasyonunu kaybetmemiş)
kişilerin her olumlu deneme sonunda halka atma mesafesini %50 arttırdığı
görülmüştür. Benzer şekilde, belli bir göreve motive olmamız için
"duygusal bağ", "meydan okuma" ve "getiri"ye
sahip olmamız gerekir.
En etkili getiri, dışarıdan verilen bir ödül değil, "iç
doyum"dur. Aşırı denetime yönelir, meydan okumaları kendimiz belirler ve
bunları henüz kişisel getiri elde etmeye hazır olmayan durumdaki kişilere
dayatırsak, motivasyon sorunuyla baş başa kalırız.
Hayallere
Yapılan Saldırılar Motivasyonu Düşürür
İnsanların
hayallerine yapılan bilinçsiz ve kasıtlı saldırılar, onların motivasyonlarını
düşürür. Hayalleri ne kadar saçma ve ulaşılmaz olsa da o hayaller o kişiye
aittir. Yapmanız gereken, bu kişileri, gerçekleşme imkânı olan hayallere motive
etmek ve gerçeğe doğru çekmektir. Bunu yapmazsanız tam bir adam harcama
canavarı gibi, göremediğiniz birçok yeteneği, potansiyeli kaybedersiniz. Bu
kayıplar bir süre sonra sizin üzerinizde motivasyon bozucu etkiler yapmaya
başlar; çünkü çevrenizde yeterli yetenekte insan sayısı azalacaktır.
GERÇEK BİR
LİDER OLMAK İÇİN 8 İLKE
1: Vizyon. Liderler bütünsel resmi görür ve bu geniş perspektifi
başkalarıyla birlikte dile getirirler. Böylelikle, insanların çalışmalarını
uyumlu ve çevik bir işletme içinde seferber ve koordine eden ortak bir amaç
yaratırlar.
2: Güven. Güven olmazsa, vizyon boş bir
slogan haline gelir. Güven insanları bir arada tutar, sağlam ve esnek bir
kuruluş yaratır. Güven yaratmak için, liderlerin kestirilebilir olması,
enformasyon ve yetkiyi paylaşması gerekir. Liderlerin amacı, bir açık sözlülük
kültürü oluşturmaktır.
3: Katılım. Bir kuruluşun enerjisi,
insanlarının katılım ve çabasından gelir. Liderin görevi bu enerjiyi serbest
bırakmak, işletmenin her kademesindeki insanları akılları ve yürekleriyle işe
sarılma konusunda esinlendirmektir.
4: Öğrenme. Liderler kendilerini derin bir
şekilde kavrama ihtiyacı içindedirler. Ömür boyu sürecek bir keşif süreci
içinde güçlü ve zayıf yanlarını tanımak ve yeni koşullara uyum sağlamak
zorundadırlar. Kuruluşları için de aynı şey söz konusudur. Kuruluşlar sürekli
yeniliğe önayak olmalı ve liderler de çalışanları becerilerini ve ruhlarını
yenileme konusunda teşvik etmelidir.
5:
Çeşitlilik. Başarılı
liderler çeşitliliğin gücünü ve önyargının zehrini bilirler. Kendi eğilimlerini
tanır ve insanların farklılıklarının olumlu yönlerini takdir edecek bir ortam
yaratmaya çalışırlar. Kuruluşlarında karşılıklı bir saygı kültürünün egemen
olmasında ısrar ederler.
6:
Yaratıcılık. Akıllı
çözümlerin aşırı çalışmanın önüne geçtiği bir dünyada, yaratıcılık hayati bir
önem taşır. Liderler insanların yetenekleriyle yakından ilgilenirler, onların
güçlü yanlarına dayanır ve zayıf yanlarını dengelerler. Bağımsız, meydan
okuyucu düşünmeyi teşvik ederler ve insanların çabalarını kolaylaştıracak
teknolojilere yatırım yaparlar.
7:
Dürüstlük. Lider bir
şeyi savunmalıdır. Bir yurttaş ve insan olarak hayatta neyin önemli olduğunu
bilir ve içinde derinlemesine yer etmiş ilkelere göre davranır. Her akıllı
liderin manevi bir pusulası, bir yanlış ve doğru hissi vardır. İyi liderler iyi
ahlakın iyi iş demek olduğunu bilirler.
8: Topluluk.
Toplumsal
yaşam karşılıklı yükümlülükler demektir ve en yüksek performansı esinlendirir.
İnsanın komşusu ve hemşerisi için fazladan bir iş yapması doğası gereğidir ve
olgun bir lider yönettiği kuruluşun topluma karşı sorumluluğuna önem verir.
Aynı zamanda doğal çevreyi gözetmeyi de üstlenir.
(Robert H.
Rosen - İnsanları Yönetmek kitabından)
Hayallerini paylaştığınız, desteklediğiniz, anlamaya
çalıştığınız, hayallerine ulaşmasına yardım ettiğiniz, ait olduğu ortamda var
olmasını sağladığınız her insan, büyük bir şevkle sizin yanınızda yer alır.
Motive edemediğiniz bir insanla ne iyi ilişkiler kurabilirsiniz, ne onun
verimliliğin artırabilirsiniz, ne de ona liderlik yapabilirsiniz. Motivasyonla,
çölde susuz kalmış bir insanı bile ayağa kaldırabilirsiniz. Motivasyon,
kişilerin ilişkilerini, iletişimlerini verimli ve sağlıklı hale getirir.
Motivasyonda
eğitimin ve sosyal yaşantının önemi büyüktür; çünkü hayallerin sınırını bunlar
belirler. Dünya savaş tarihinden bir örnek verecek olursak, 1904-1905 Rus-Japon
Savaşı'nı Japonya'nın kazanmasında eğitimin ve doğru motivasyon şeklinin
kullanılmasının büyük bir rolü vardır. Neredeyse %90'ın üzerinde okur-yazar
olan Japon ordusu, %60 okur-yazar oranına sahip Rus ordusunu yenmeyi
başarmıştır. Bir başka yöne bakacak olursak, Rus Çarı, askerlerini motive etmek
için cepheye kutsal fotoğraflar, aziz ve azizelerin fotoğraflarını gönderirken,
Japon İmparatoru cepheye ayrıntılı savaş haritaları göndermiştir. Bu ayrıntılı
haritalar, Japon askerlerinin savaşı kazanma ve yaşama hayallerini besleyerek
onları bilinçli bir şekilde motive etmiştir. Dinsel öğeler ise Rus askerlerine
ölümü çağrıştırarak kazanma ve yaşama hayallerini tahrip etmiş, içlerindeki
ölüm korkusunu beslemiştir.
Hayallerini
paylaştığınız, desteklediğiniz, anlamaya çalıştığınız, hayallerine ulaşmasına
yardım ettiğiniz, ait olduğu ortamda var olmasını sağladığınız her insan, büyük
bir şevkle sizin yanınızda yer alır. Motive edemediğiniz bir insanla ne iyi
ilişkiler kurabilirsiniz, ne onun verimliliğin artırabilirsiniz, ne de ona
liderlik yapabilirsiniz. Motivasyonla, çölde susuz kalmış bir insanı bile ayağa
kaldırabilirsiniz. Motivasyon, kişilerin ilişkilerini, iletişimlerini verimli
ve sağlıklı hale getirir.
Motive
etmek ya da motive olmak için insanları birbirleriyle yarıştırmaya veya bizim
yarışmamıza gerek yoktur. Her insan kendine özgüdür ve ancak kendisini en iyi
şekilde ortaya koymak için kendisiyle yarışabilir. "Tavşan kaç, tazı
tut" mantığıyla motivasyon sağlanamaz. Böyle tarz motivasyon, kişileri
"Kazanmak için her yol mubahtır" yaklaşımına iter ki bu, ahlâki
zaafları ortaya çıkartır.
Hayal
Tembelliğine Yakalanmayalım
İnsanları
hayal âleminde yaşamaktan kurtarabilmek, ancak onları hayallerini yıkmadan,
ulaşabilecekleri hayalleriyle gerçek âleme çağırmak ve motive etmekle
mümkündür. Hayallerine yıkıcı etkiler yapılan insanlar, hayal tembelliğine
yakalanırlar ve onlara ulaşmak zorlaşır.
Sporda
“start tembelliği” denen bir durum vardır. Sporcunun bir yarışmada yetersiz
motivasyonu olması sebebiyle ortaya çıkar. Sporcu isteksizdir, yarışmak
istemez, mücadele isteği yoktur, sahip olduğu yetenekleri tam olarak
kullanamaz. Hayal tembelliğine yakalanan kişiler de isteksiz, potansiyel ve
yeteneklerini kullanamayan, mücadele etmekten kaçan ve sadece belli
standartları yerine getirerek iş gören, yaşayan insanlar haline gelirler. Bu
durumu aşmak, ancak o kişilerin hayallerine ulaşmakla mümkündür.
Motivasyon,
kişilerin yaşam güçlerini ortaya çıkarır. Yıllardır, motivasyonun doğuştan
geldiği düşülmüştür. Bazı insanlarda vardır, bazılarında yoktur. Oysa günümüzde
yapılan çalışmalar sonrasında, tüm insanların doğuştan kendini yeterli hissetme
dürtüsüne sahip olarak dünyaya geldiği gözlemlenmiştir. Oynayan çocuklar
izlendiğinde, çocukların kendi sorunlarını kendilerinin çözdükleri görülür;
çünkü bunları ilginç ve üstesinden gelinebilir bulmaktadırlar.
Yöneticiler
için yapılan bir tür bir halka atma oyununda, yine (motivasyonunu kaybetmemiş)
kişilerin her olumlu deneme sonunda halka atma mesafesini %50 arttırdığı
görülmüştür. Benzer şekilde, belli bir göreve motive olmamız için
"duygusal bağ", "meydan okuma" ve "getiri"ye
sahip olmamız gerekir.
En etkili getiri, dışarıdan verilen bir ödül değil, "iç
doyum"dur. Aşırı denetime yönelir, meydan okumaları kendimiz belirler ve
bunları henüz kişisel getiri elde etmeye hazır olmayan durumdaki kişilere
dayatırsak, motivasyon sorunuyla baş başa kalırız.
Hayallere
Yapılan Saldırılar Motivasyonu Düşürür
İnsanların
hayallerine yapılan bilinçsiz ve kasıtlı saldırılar, onların motivasyonlarını
düşürür. Hayalleri ne kadar saçma ve ulaşılmaz olsa da o hayaller o kişiye
aittir. Yapmanız gereken, bu kişileri, gerçekleşme imkânı olan hayallere motive
etmek ve gerçeğe doğru çekmektir. Bunu yapmazsanız tam bir adam harcama
canavarı gibi, göremediğiniz birçok yeteneği, potansiyeli kaybedersiniz. Bu
kayıplar bir süre sonra sizin üzerinizde motivasyon bozucu etkiler yapmaya
başlar; çünkü çevrenizde yeterli yetenekte insan sayısı azalacaktır.
GERÇEK BİR
LİDER OLMAK İÇİN 8 İLKE
1: Vizyon. Liderler bütünsel resmi görür ve bu geniş perspektifi
başkalarıyla birlikte dile getirirler. Böylelikle, insanların çalışmalarını
uyumlu ve çevik bir işletme içinde seferber ve koordine eden ortak bir amaç
yaratırlar.
2: Güven. Güven olmazsa, vizyon boş bir
slogan haline gelir. Güven insanları bir arada tutar, sağlam ve esnek bir
kuruluş yaratır. Güven yaratmak için, liderlerin kestirilebilir olması,
enformasyon ve yetkiyi paylaşması gerekir. Liderlerin amacı, bir açık sözlülük
kültürü oluşturmaktır.
3: Katılım. Bir kuruluşun enerjisi,
insanlarının katılım ve çabasından gelir. Liderin görevi bu enerjiyi serbest
bırakmak, işletmenin her kademesindeki insanları akılları ve yürekleriyle işe
sarılma konusunda esinlendirmektir.
4: Öğrenme. Liderler kendilerini derin bir
şekilde kavrama ihtiyacı içindedirler. Ömür boyu sürecek bir keşif süreci
içinde güçlü ve zayıf yanlarını tanımak ve yeni koşullara uyum sağlamak
zorundadırlar. Kuruluşları için de aynı şey söz konusudur. Kuruluşlar sürekli
yeniliğe önayak olmalı ve liderler de çalışanları becerilerini ve ruhlarını
yenileme konusunda teşvik etmelidir.
5:
Çeşitlilik. Başarılı
liderler çeşitliliğin gücünü ve önyargının zehrini bilirler. Kendi eğilimlerini
tanır ve insanların farklılıklarının olumlu yönlerini takdir edecek bir ortam
yaratmaya çalışırlar. Kuruluşlarında karşılıklı bir saygı kültürünün egemen
olmasında ısrar ederler.
6:
Yaratıcılık. Akıllı
çözümlerin aşırı çalışmanın önüne geçtiği bir dünyada, yaratıcılık hayati bir
önem taşır. Liderler insanların yetenekleriyle yakından ilgilenirler, onların
güçlü yanlarına dayanır ve zayıf yanlarını dengelerler. Bağımsız, meydan
okuyucu düşünmeyi teşvik ederler ve insanların çabalarını kolaylaştıracak
teknolojilere yatırım yaparlar.
7:
Dürüstlük. Lider bir
şeyi savunmalıdır. Bir yurttaş ve insan olarak hayatta neyin önemli olduğunu
bilir ve içinde derinlemesine yer etmiş ilkelere göre davranır. Her akıllı
liderin manevi bir pusulası, bir yanlış ve doğru hissi vardır. İyi liderler iyi
ahlakın iyi iş demek olduğunu bilirler.
8: Topluluk.
Toplumsal
yaşam karşılıklı yükümlülükler demektir ve en yüksek performansı esinlendirir.
İnsanın komşusu ve hemşerisi için fazladan bir iş yapması doğası gereğidir ve
olgun bir lider yönettiği kuruluşun topluma karşı sorumluluğuna önem verir.
Aynı zamanda doğal çevreyi gözetmeyi de üstlenir.
(Robert H.
Rosen - İnsanları Yönetmek kitabından)
Hayallerini paylaştığınız, desteklediğiniz, anlamaya
çalıştığınız, hayallerine ulaşmasına yardım ettiğiniz, ait olduğu ortamda var
olmasını sağladığınız her insan, büyük bir şevkle sizin yanınızda yer alır.
Motive edemediğiniz bir insanla ne iyi ilişkiler kurabilirsiniz, ne onun
verimliliğin artırabilirsiniz, ne de ona liderlik yapabilirsiniz. Motivasyonla,
çölde susuz kalmış bir insanı bile ayağa kaldırabilirsiniz. Motivasyon,
kişilerin ilişkilerini, iletişimlerini verimli ve sağlıklı hale getirir.
Motivasyonda
eğitimin ve sosyal yaşantının önemi büyüktür; çünkü hayallerin sınırını bunlar
belirler. Dünya savaş tarihinden bir örnek verecek olursak, 1904-1905 Rus-Japon
Savaşı'nı Japonya'nın kazanmasında eğitimin ve doğru motivasyon şeklinin
kullanılmasının büyük bir rolü vardır. Neredeyse %90'ın üzerinde okur-yazar
olan Japon ordusu, %60 okur-yazar oranına sahip Rus ordusunu yenmeyi
başarmıştır. Bir başka yöne bakacak olursak, Rus Çarı, askerlerini motive etmek
için cepheye kutsal fotoğraflar, aziz ve azizelerin fotoğraflarını gönderirken,
Japon İmparatoru cepheye ayrıntılı savaş haritaları göndermiştir. Bu ayrıntılı
haritalar, Japon askerlerinin savaşı kazanma ve yaşama hayallerini besleyerek
onları bilinçli bir şekilde motive etmiştir. Dinsel öğeler ise Rus askerlerine
ölümü çağrıştırarak kazanma ve yaşama hayallerini tahrip etmiş, içlerindeki
ölüm korkusunu beslemiştir.
Hayallerini
paylaştığınız, desteklediğiniz, anlamaya çalıştığınız, hayallerine ulaşmasına
yardım ettiğiniz, ait olduğu ortamda var olmasını sağladığınız her insan, büyük
bir şevkle sizin yanınızda yer alır. Motive edemediğiniz bir insanla ne iyi
ilişkiler kurabilirsiniz, ne onun verimliliğin artırabilirsiniz, ne de ona
liderlik yapabilirsiniz. Motivasyonla, çölde susuz kalmış bir insanı bile ayağa
kaldırabilirsiniz. Motivasyon, kişilerin ilişkilerini, iletişimlerini verimli
ve sağlıklı hale getirir.
Motive
etmek ya da motive olmak için insanları birbirleriyle yarıştırmaya veya bizim
yarışmamıza gerek yoktur. Her insan kendine özgüdür ve ancak kendisini en iyi
şekilde ortaya koymak için kendisiyle yarışabilir. "Tavşan kaç, tazı
tut" mantığıyla motivasyon sağlanamaz. Böyle tarz motivasyon, kişileri
"Kazanmak için her yol mubahtır" yaklaşımına iter ki bu, ahlâki
zaafları ortaya çıkartır.
Hayal
Tembelliğine Yakalanmayalım
İnsanları
hayal âleminde yaşamaktan kurtarabilmek, ancak onları hayallerini yıkmadan,
ulaşabilecekleri hayalleriyle gerçek âleme çağırmak ve motive etmekle
mümkündür. Hayallerine yıkıcı etkiler yapılan insanlar, hayal tembelliğine
yakalanırlar ve onlara ulaşmak zorlaşır.
Sporda
“start tembelliği” denen bir durum vardır. Sporcunun bir yarışmada yetersiz
motivasyonu olması sebebiyle ortaya çıkar. Sporcu isteksizdir, yarışmak
istemez, mücadele isteği yoktur, sahip olduğu yetenekleri tam olarak
kullanamaz. Hayal tembelliğine yakalanan kişiler de isteksiz, potansiyel ve
yeteneklerini kullanamayan, mücadele etmekten kaçan ve sadece belli
standartları yerine getirerek iş gören, yaşayan insanlar haline gelirler. Bu
durumu aşmak, ancak o kişilerin hayallerine ulaşmakla mümkündür.
Motivasyon,
kişilerin yaşam güçlerini ortaya çıkarır. Yıllardır, motivasyonun doğuştan
geldiği düşülmüştür. Bazı insanlarda vardır, bazılarında yoktur. Oysa günümüzde
yapılan çalışmalar sonrasında, tüm insanların doğuştan kendini yeterli hissetme
dürtüsüne sahip olarak dünyaya geldiği gözlemlenmiştir. Oynayan çocuklar
izlendiğinde, çocukların kendi sorunlarını kendilerinin çözdükleri görülür;
çünkü bunları ilginç ve üstesinden gelinebilir bulmaktadırlar.
Yöneticiler
için yapılan bir tür bir halka atma oyununda, yine (motivasyonunu kaybetmemiş)
kişilerin her olumlu deneme sonunda halka atma mesafesini %50 arttırdığı
görülmüştür. Benzer şekilde, belli bir göreve motive olmamız için
"duygusal bağ", "meydan okuma" ve "getiri"ye
sahip olmamız gerekir.
En etkili getiri, dışarıdan verilen bir ödül değil, "iç
doyum"dur. Aşırı denetime yönelir, meydan okumaları kendimiz belirler ve
bunları henüz kişisel getiri elde etmeye hazır olmayan durumdaki kişilere
dayatırsak, motivasyon sorunuyla baş başa kalırız.
Hayallere
Yapılan Saldırılar Motivasyonu Düşürür
İnsanların
hayallerine yapılan bilinçsiz ve kasıtlı saldırılar, onların motivasyonlarını
düşürür. Hayalleri ne kadar saçma ve ulaşılmaz olsa da o hayaller o kişiye
aittir. Yapmanız gereken, bu kişileri, gerçekleşme imkânı olan hayallere motive
etmek ve gerçeğe doğru çekmektir. Bunu yapmazsanız tam bir adam harcama
canavarı gibi, göremediğiniz birçok yeteneği, potansiyeli kaybedersiniz. Bu
kayıplar bir süre sonra sizin üzerinizde motivasyon bozucu etkiler yapmaya
başlar; çünkü çevrenizde yeterli yetenekte insan sayısı azalacaktır.
GERÇEK BİR
LİDER OLMAK İÇİN 8 İLKE
1: Vizyon. Liderler bütünsel resmi görür ve bu geniş perspektifi
başkalarıyla birlikte dile getirirler. Böylelikle, insanların çalışmalarını
uyumlu ve çevik bir işletme içinde seferber ve koordine eden ortak bir amaç
yaratırlar.
2: Güven. Güven olmazsa, vizyon boş bir
slogan haline gelir. Güven insanları bir arada tutar, sağlam ve esnek bir
kuruluş yaratır. Güven yaratmak için, liderlerin kestirilebilir olması,
enformasyon ve yetkiyi paylaşması gerekir. Liderlerin amacı, bir açık sözlülük
kültürü oluşturmaktır.
3: Katılım. Bir kuruluşun enerjisi,
insanlarının katılım ve çabasından gelir. Liderin görevi bu enerjiyi serbest
bırakmak, işletmenin her kademesindeki insanları akılları ve yürekleriyle işe
sarılma konusunda esinlendirmektir.
4: Öğrenme. Liderler kendilerini derin bir
şekilde kavrama ihtiyacı içindedirler. Ömür boyu sürecek bir keşif süreci
içinde güçlü ve zayıf yanlarını tanımak ve yeni koşullara uyum sağlamak
zorundadırlar. Kuruluşları için de aynı şey söz konusudur. Kuruluşlar sürekli
yeniliğe önayak olmalı ve liderler de çalışanları becerilerini ve ruhlarını
yenileme konusunda teşvik etmelidir.
5:
Çeşitlilik. Başarılı
liderler çeşitliliğin gücünü ve önyargının zehrini bilirler. Kendi eğilimlerini
tanır ve insanların farklılıklarının olumlu yönlerini takdir edecek bir ortam
yaratmaya çalışırlar. Kuruluşlarında karşılıklı bir saygı kültürünün egemen
olmasında ısrar ederler.
6:
Yaratıcılık. Akıllı
çözümlerin aşırı çalışmanın önüne geçtiği bir dünyada, yaratıcılık hayati bir
önem taşır. Liderler insanların yetenekleriyle yakından ilgilenirler, onların
güçlü yanlarına dayanır ve zayıf yanlarını dengelerler. Bağımsız, meydan
okuyucu düşünmeyi teşvik ederler ve insanların çabalarını kolaylaştıracak
teknolojilere yatırım yaparlar.
7:
Dürüstlük. Lider bir
şeyi savunmalıdır. Bir yurttaş ve insan olarak hayatta neyin önemli olduğunu
bilir ve içinde derinlemesine yer etmiş ilkelere göre davranır. Her akıllı
liderin manevi bir pusulası, bir yanlış ve doğru hissi vardır. İyi liderler iyi
ahlakın iyi iş demek olduğunu bilirler.
8: Topluluk.
Toplumsal
yaşam karşılıklı yükümlülükler demektir ve en yüksek performansı esinlendirir.
İnsanın komşusu ve hemşerisi için fazladan bir iş yapması doğası gereğidir ve
olgun bir lider yönettiği kuruluşun topluma karşı sorumluluğuna önem verir.
Aynı zamanda doğal çevreyi gözetmeyi de üstlenir.
(Robert H.
Rosen - İnsanları Yönetmek kitabından)
Niyazi F. Eres
Kaynak: www.gencgelisim.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)