Görevlendirme, bir işi delege etme
üzerinde titizlikle durulması gereken bir süreçtir. Zaman, etkinlik, verimlilik
ve istikrar açısından işlerin nasıl ve kimlerce yapıldığı, ne tür bir iş
bölümünün takip edildiği günümüzde daha da önem kazanmış durumda.
Bu yazımda, omurgasını Bussiness Week dergisinin “How to DelegateWork and InsureIt Is Done Right” isimli odio programının teşkil ettiği, görev verme sanatının sırlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu yazımda, omurgasını Bussiness Week dergisinin “How to DelegateWork and InsureIt Is Done Right” isimli odio programının teşkil ettiği, görev verme sanatının sırlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Her şeyi kendisi yapmak zorunda
olmayan bir kişi için, hiçbir şey imkânsız değildir
Bugün bir başkasına yaptırabileceğimiz
hiçbir şeyi, yarın kendimiz yapmamalıyız. Yıllar boyunca başkalarına sorumluluk
vermek en güçlü ve etkin bir yönetim tekniği olarak görülmüştür. Sorumluluk
verdiğimiz kişinin ensesinde boza pişirerek, işi arzu edilenden daha iyi
yaptırabilir ve amirlerinizden takdir de görebiliriz. Bu, özellikle İkinci
Dünya Savaşı öncesi, dünya diktatörler tarafından yönetilirken kabul gören bir
yaklaşımdı. Bazı yöneticiler, görevlendirme kavramından hâlâ bunu anlarlar. Bu
kişiler, kariyerlerini geliştirmede tek yöne bilet almış insanlara benzerler.
Olaylara başka bir açıdan bakınca, fevkalade güzel bir görünüm alabilecek başka
bir imkânı kaçırmaları üzüntü vericidir. İyi yöneticiler ise görevlendirmeye
farklı açıdan bakarlar.
Yalnız başınıza yapabileceğimiz bir
işi başkalarının yardımıyla daha iyi yapabileceğimiz gerçeğine inanmak, bizim
mesleki gelişimimizin en büyük adımlarından biridir. (Andrew Carnegie)
Görev vermek niçin önemlidir? “Yapmak
ve tamamlamak durumunda olduğum her şeyi muhtemelen kendim yapabilirim” diye
düşünebiliriz. “Başkalarının yardımına ihtiyacım yok” diyebiliriz. Buna rağmen
görev vermemiz için önemli nedenler vardır. İşte bunlardan bazıları:
1. Eğer ilerlemek istiyorsak arkamızda
bir derinlik tesis etmeliyiz
Bu ne demektir? Farz ediniz ki ben
sizin için çalışıyorum. Kayıtlarınız gösteriyor ki her şeyi kendim yapmaya
çalışıyorum. Böylece her şeyi kontrolümde tutup kendimi daha rahat hissediyorum.
Hata varsa yalnızca benimdir. Başkalarının hataları ile uğraşmak zorunda
değilim. Zaten özellikle onlara görev vermemişim.
Kayıtlar gösteriyor ki ben işimi
yapıyorum ve yapmak için çok çalışıyorum. Çok çalıştığım için de siz patronum
olarak beni terfi ettirmek istiyorsunuz. Fakat bir başkasını da aynı görev için
terfi ettirmeyi arzu ediyorsunuz ve bir tercih yapacaksınız. O kişi kendi
yerine geçecek kişiler yetiştirmiş, yani arkasında bir derinlik tesis etmiş
olsun. Beni terfi ettirmeniz halinde krizlere ve sıkıntılara sebep olacak bir
boşluk yaratmış olmaz mısınız? Bir yönetici olarak zaten yeterince probleminiz
var. Benim yerime geçecek adamı yetiştiremediğim için, benim terfiimden doğacak
problemlerle niçin uğraşasınız?
Yerimizi alacak kişiyi eğitmek yerine
onun yetişmesini sağlayacak başka bir teknik düşünebilir miyiz? Burada dikkatli
olmamız gerekir. Yaptığım işlerden herhangi birinin birkaç hafta içinde başkası
tarafından yapılmasını sağlayabilirim. Bu işin başarı ile yapılması için her
bilgi ve yönlendirmeyi sağlarım. Sonra ikinci işimi, sonra üçüncü işimi ona
öğretip devredebilirim. Kendi görevi ve benim tüm görevlerimi yüklenmesi onun
için adil olmaz. Bunun için, bir işi öğrenince onu geri alıp yeni bir işi
vermemiz gerekir. Böylece onu bütün konularda yetiştirebiliriz.
Yerinizi alacak kişiyi yetiştirmede
şöyle bir yol da deneyebilirsiniz: Her gün on dakikanızı ayırarak o gün
karşılaştığınız problemleri ve bunları çözmek için yaptığınız çalışmaları özetleyerek
yerinizi alacak kişiye iletiniz. Böylece o da yetişecektir.
2.Vazgeçilmez kişinin oluşmaması için
görev vermeliyiz
Görev vermeyince ne olacağını
düşününüz. Biz vazgeçilmez, yeri doldurulmaz kişiler olarak düşünürüz
kendimizi. Bir görevin vazgeçilmez kişisini başka bir göreve atamak, aptalca
olmaz mı? İşte, görev vermenin ikinci zarureti, vazgeçilmez insan
yaratmamaktır. Bunu ne kendimiz yapmalıyız ne de başkalarının yapmasına izin
vermeliyiz.
Vazgeçilmez insan, işinde olmayınca onun yaptığı bütün işler durur.
3.İnsanların
tam kapasite ile çalışması için görev vermeliyiz
Görev vermediğimiz zaman insanların
gelişmesini önleriz, fazla beklentimiz yoktur, dolayısıyla insanların
kapasitesini düşürürüz. Yalnız kapasitesini düşürmez, kapasiteli insanları da
kaçırırız. Şirketimiz kapasitesiz insanları cezbeder duruma gelir.
4.Kendimizi aşırı değil, akıllıca
çalışarak geliştirmeliyiz
Eskiden akıllıca çalışmanın teknikleri
öğretilmezdi. Ama artık bu teknikler elimizin altında. Bunun için de görev
veriniz, görev veriniz, görev veriniz…
Şimdi görev vermenin niçin önemli
olduğunu özetleyelim:
1. Gelişme (terfi etme) için daha iyi
bir şansa sahip olunur.
2. Vazgeçilmez insan yaratılmaz.
3. Gelirimiz artar.
4. Daha çok değil, daha akıllıca
çalışırız.
BAŞARI EKİP İŞİDİR
Bir elin nesi var?
İki elin sesi var!
İş hayatında, her başarının ardında bilgili, deneyimli, uyumlu ve
özverili bir ekip olduğu hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Her ne kadar
temsili olarak ön plana çıkanlar olsa da, gerçek başarı arka plandaki isimsiz
kahramanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Eskiler, “alet işler el övünür”
derlerdi. Bugün ise, “ekip çalışır, lider övülür” desek daha doğru olacak.
Özellikle kurulu düzenin başına geçip kısa sürede başarılı performans
çizen bazı yöneticiler, o havanın rüzgârına kapılıp kerameti sadece
kendilerinden biliyorlar. Bunun en açık belirtisi olarak “biz” yerine “ben”
demeye başlıyorlar. O şanslı kişiler, maddî yatırımlar yanında, değeri
ölçülemez boyuttaki insan kaynakları denilen mirasa konduklarını nedense
kabullenmek istemiyorlar. Her başarıyı kendilerinin kazanmış olduklarını
düşünüyorlar. Dolayısıyla da çok geçmeden, en büyük payın kendilerine ait
olduğu yanlışına düşüyorlar.
Kerâmeti kendinden bilen öyle insanlar vardır
ki kendi başlarına giriştikleri yanlış işlerden dolayı, yedikleri tokatlardan
sonra gerçeği ancak görebiliyorlar…
Nazmi
Musal
mestas@superonline.com
Kaynak:
gencgelisim.com