Kendin Ol, Kendi Hayatını Yaşa!


Doğduğumuzda boş ve beyaz bir sayfaydık; kimlerin kalemiyle neler yazıldı hayat sayfamıza... Kalemi kendi elimize almanın, kâğıdımızda bize ait olmayanları silmenin, bize ait olanları yazmanın zamanı gelmedi mi artık?

Yaşamadığın şey senin değildir… Hayali raflarda süs olarak durur sadece… Uzaktan bakar durursun hayranlıkla… Kendini yaşayamazsan kendin de sana ait değildir artık... Başkalarının ellerinin içerisinde döndürülüp, dolandırıldığı,  oynandığı bir “şey“sindir ancak…
Kendin olduğunda tüm maskelerinden arınacaksın. Bir çiçek, maske takar mı hiç? Buram buram cezbe kokarken, süzüm süzüm letâfet ziyafetini tüm evrene ikrâm ederken maske takması mümkün müdür? Zaten takmaz ki… Zorlarsan maske takmaya, yaşamaz zaten… Bir kartala tavuk hayatı yaşatman mümkün mü? Bir köstebeğe şahin? Hangi hayvan yumurtladıysa, o yumurtadan o hayvan çıkar… Toprağa ne ekersen onun yaprakları yeşerir oradan… Elma ekip, çilek biçemezsin… Siz hiç oksijenmiş gibi karbondioksit gördünüz mü? ”Mış” gibi oksijen adamı öldürür. Ama insan öyle mi?  Her gün sayılarca maske takar da özleşiverir onunla hemen... Öyle bir rol yapar ki… Öyle bir kandırır ki kendisini… Öylesine inanır ki maskesine… İşte bu yüzden hüsrandadır ya… Kendi olamadığı için… Ruhlar üflenirken verdiği “Evet” olumlamasının sırrına eremediği için… Evet diyemediği için yaşar durur “Belâ”sını…
Tırtılın kozasından çıkıp muhteşem renklerle donatılmış bir kelebeğe dönüşmesi misali biz de sıyrılalım kabuğumuzdan ve kendimiz olalım. Hayat senaryomuzda aktif rol oynayalım, hatta senaryomuzu kendimiz yazıp hayat oyununda başrolde oynayalım. Beynimizin kumandasını ele geçirip tuşlara basma hâkimiyetini ele geçirelim. Beynimizi çevreleyen sanal kapitülasyon zincirlerini kırdığımız an başarıdan başarıya koşacağız ve beynimizin kabotaj bayramını doyasıya kutlayacağız, inanın…

Kendin Oldukça Güzelsin kitabından…

Selçuk Alkan
www.selcukalkan.com

Kaynak: www.gencgelisim.com