Doğduğumuzda boş ve beyaz bir sayfaydık; kimlerin
kalemiyle neler yazıldı hayat sayfamıza... Kalemi kendi elimize almanın,
kâğıdımızda bize ait olmayanları silmenin, bize ait olanları yazmanın zamanı
gelmedi mi artık?
Yaşamadığın şey senin değildir… Hayali raflarda süs
olarak durur sadece… Uzaktan bakar durursun hayranlıkla… Kendini yaşayamazsan
kendin de sana ait değildir artık... Başkalarının ellerinin içerisinde
döndürülüp, dolandırıldığı, oynandığı
bir “şey“sindir ancak…
Kendin olduğunda tüm maskelerinden arınacaksın. Bir
çiçek, maske takar mı hiç? Buram buram cezbe kokarken, süzüm süzüm letâfet
ziyafetini tüm evrene ikrâm ederken maske takması mümkün müdür? Zaten takmaz
ki… Zorlarsan maske takmaya, yaşamaz zaten… Bir kartala tavuk hayatı yaşatman
mümkün mü? Bir köstebeğe şahin? Hangi hayvan yumurtladıysa, o yumurtadan o
hayvan çıkar… Toprağa ne ekersen onun yaprakları yeşerir oradan… Elma ekip,
çilek biçemezsin… Siz hiç oksijenmiş gibi karbondioksit gördünüz mü? ”Mış” gibi
oksijen adamı öldürür. Ama insan öyle mi?
Her gün sayılarca maske takar da özleşiverir onunla hemen... Öyle bir
rol yapar ki… Öyle bir kandırır ki kendisini… Öylesine inanır ki maskesine… İşte
bu yüzden hüsrandadır ya… Kendi olamadığı için… Ruhlar üflenirken verdiği
“Evet” olumlamasının sırrına eremediği için… Evet diyemediği için yaşar durur
“Belâ”sını…
Tırtılın kozasından çıkıp muhteşem
renklerle donatılmış bir kelebeğe dönüşmesi misali biz de sıyrılalım
kabuğumuzdan ve kendimiz olalım. Hayat senaryomuzda aktif rol oynayalım, hatta
senaryomuzu kendimiz yazıp hayat oyununda başrolde oynayalım. Beynimizin
kumandasını ele geçirip tuşlara basma hâkimiyetini ele geçirelim. Beynimizi
çevreleyen sanal kapitülasyon zincirlerini kırdığımız an başarıdan başarıya
koşacağız ve beynimizin kabotaj bayramını doyasıya kutlayacağız, inanın…
Kendin
Oldukça Güzelsin
kitabından…
Selçuk Alkan
www.selcukalkan.com
Kaynak: www.gencgelisim.com