Çocuğunuzun Sağlığını Korumak...


Çocuğunuzun ilk doğduğu günden itibaren gençlik çağlarına gelinceye kadar çeşitli kontroller ve sağlıklı çocuk izlemleri yapılması gerekiyor.
Sağlıklı çocuk izlemi: Çocuğun yaşına uygun ruhsal, fiziksel ve akıl gelişiminin belirli aralıklarla tıbbi denetimden geçmesi ve ailenin bu konuda bilinçlendirilmesidir.
Tarama: Henüz belirti vermemiş hastalıkların erken tanısı ve daha başarılı tedavisine olanak sağlayacak tıbbi testlerin yapılmasını içerir.
Aşılama: Bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklık kazandırmak için düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesi gereken sağlık hizmetidir.

Yaşam Öykümüz


Yaşamınızın bir öykü olduğunu unutmayın. Bu öyküyü siz yazıyorsunuz. Harika bir serüven yaşayın ve sakın şunu aklınızdan çıkarmayın: Hedefe varmak kadar bu uğurda yapılan yolculuk da eğlencelidir.

Öz Geleceğim



Bugün yeryüzüne birçok yıldızın düştüğü gün… Bugün yeryüzünün ateş toplarıyla aydınlandığı gün…
Arıyorum, yumuşacık kumların arasında yıllar önce kaybettiğim ve yıllardır da bulamadığım anahtarlarımı arıyorum.

Haftasonu Geldi, Haftabaşı Hiç mi Gelmeyecek?




Bugün cuma, haftanın sonu. Tatile girdik sayılır ama hiç tatile girmiş gibi hissetmiyorum kendimi. Bütün hafta boyunca kemirip durdu beynimi bazı kaygılar. Sınavların bitmeye başlamasıyla beraber ÖSS'nin heyecanı kapladı içimi. Bu duygu heyecandan biraz farklı sanırım, daha çok bir endişe ve korku...

Aklın Yolu: İletişim


Şu günlerde sorunlarıma çözüm bulmaya çalışıyorum. Nasıllar, niçinler kafamdalar sürekli ama yoğunlaşmam gereken sınavlar var önümde. Neyse kafamı dağıtmak için biraz farklı konulara değinmek istiyorum.

İki Kapak Arasında Bir Ömür



Gün gelir fotoğraf albümlerine bakmaktan kaçarsın.

Çok uzun zamandan beri bakmadığın albümlerin, bütün cesaretini toplayarak ilk sayfasını açtığında zaman durur. Açarsın ve bir dumanlı tünele girersin. Artık, ne oturduğun yerdesin, ne bulunduğun yıldasın, ne de gerçeksin…

Okul Başarısızlığında Ailenin Rolü



okul basarisi2
Başarı Kavramı Görecelidir
Karne, bir çocuğun okul başarısının/başarısızlığının en somut göstergelerinden biridir. Ancak başarının değerlendirilmesi her çocuk açısından farklı ele alınmalıdır. Her dönem karnesinde 3-4 zayıf getiren bir öğrenci son aldığı karnede hiç zayıf not getirmemişse ve diğer ders notlarını yükseltmişse, bu onun için önemli bir başarıdır. Bu öğrenciyi takdir etmek için illaki onun Takdir Belgesi almasına gerek yoktur.

Bu Kadar Çabuk mu?


Sınav sonuçları açıklanmaya devam ediyor. Bir heyecandır alıp götürüyor okulu. Senenin sonu yaklaştıkça bir telaş kaplıyor herkesi. Bir yılı geride bırakacak ve o maratona atılacaktık biz de. Hep bu konu açılınca saatlerce konuşabiliyorduk; ancak kendimizin de hazırlanacağına bir türlü inanamıyorduk. Şahsen ben inanamıyorum. O kadar hızlı geçiyor ki zaman bu yoğunluğun içinde...

Nereye Saklanıyoruz?


Uzun bir zaman geçti en son yazdıklarımdan sonra. Çok yoğun bir şekilde sınavlara çalışıyorum. Ya da en azından çabalıyorum. Her gün bir sınav oluyoruz. Sonuçlar da öteki haftalarda bir bir açıklanır. Yine herkesin not ve ortalama hesapları yapma vakti gelir.

İnanmak da mı Gerekiyor?


Bugün canım okulda yazmak istedi. Öğle arasında hiç kimse de olmuyor zaten sınıfta. Rahat rahat yazabilirim bir kaç aklıma takılanı. Az önce hastaneden ve hastanelerden bahsediyorduk. Hastaların güçlüklerle nasıl baş edebildiğini tartışıyorduk. Her kafadan ayrı ses çıkıyordu. Herkes kendi yorumunu söylüyordu. Onların nasıl bir düşünce sistemi ile ayakta kalabildiklerini düşünüyorduk.

Ne İçin Yaşıyorum?


Günlerden pazartesi, hafta başı. Birçok insan için anlamı farklı. Kimsinin ödemesi var, kimisinin toplantısı, kimisinin seyahati, kimisinin ise biz öğrenciler gibi sınavı...Okullara, özellikle de ÖSS ve OKS' ye hazırlananlara sürekli rehberlik uzmanları geliyor. Uzun bir süre bizleri bilgilendirme amaçlı konuşmalar yapıyorlar. Onların deyişiyle bizleri rahatlatmaya çalışıyorlar. Açıkçası şöyle bir durum var. Bunu bugün sadece düşündüm, kimseye söylemedim; çünkü insanların tepkisinin ne olacağı beni düşündürüyordu.

İnsanlar Nasıl Motive Olabiliyorlar?



İşte yine yazıyorum. Bugünlerde dikkatimi çeken konular oldu. Çok basit gibi görünen aslında başlı başına birer sorun. Zincirin gücü en zayıf halkasındadır diye bir söz söylemişti kimya hocamız, gerçekten de öyle. Hayatta başımıza gelenlerin çoğu, zamanında önemsemeyip küçük gördüğümüz şeylerden geliyor...

Başarılı Bir Öğrencinin Günlüğü-Dikkatimi Toparlamak İstiyorum!!!


Bu bölümde çalışma ortamımdan bahsetmek istiyorum. Çalışmam gereken bir sınav var. Ama çalışmamın önünde milyonlarca engel var. Yazmanın beni daha istekli bir hale getireceğini umuyorum...
Her sınav öncesi evde öncelikle çalışacağım odaya gidiyorum. Çalışmam gereken konuları kısaca zihnimden geçiriyor, sonra da defterden veya kitaptan o bölümleri açıyorum.

Başarılı Bir Öğrencinin Günlüğü-"Herkes"e Kaçmak...


Bir önceki gün bahsetiğim özgüven eksikliği konusuna, başka bir pencereden dikkat çekeceğim.  Yine okulda olduğum o güne götürmek istiyorum sizi.. Bir ödev hazırlamam gerekiyor. Ödevin bir kısmını yaptım. Ancak içimde beni rahatsız eden bir şeyler var ve ne olduğunu bir türlü çözemiyorum. Ödevimi bitirmem ve bir sunum haline getirmem gerekiyor. Tam olarak içime sinmese de ödevimi tamamladım. Sıra sunum işine geldi. Öğretmenimiz tüm öğrencilerin teker teker kalkıp sunup yapacağını söyledi. İlk başta bir gönüllü aradı. Nedense kimse ilk olmayı kabul etmiyordu bir türlü.

Başarılı Bir Öğrencinin Günlüğü-Devam Ediyoruz


Bıraktığım yerden devam ediyorum yazmaya. En son insanlardan şikâyet etmiştim. Halen de şikâyetçiyim ama anlatmam gereken başka şeyler de var…
Okula gittim. Sınav vardı. Sınavdan önce şöyle bir baktım, etrafımı gözlemledim. Herkes aynı şeyi yapıyordu, çalışıyordu. Öğrencileri tek noktada buluşturmayı okuldaki bir sınav başarabiliyordu.
Sesler kimi zaman yükseliyordu ama bu gürültüyü kimsenin ruhu duymuyordu. Herkes çalışmaya kendini öyle bir kaptırmıştı ki. Ben de bir taraftan etrafı gözlemliyor, bir taraftan da harıl harıl çalışıyorum. Yani böylesine büyük bir hırsla çalışıyordum. Kendimi bu hırs dünyasından uzak tutmaya çalışsam da olmuyordu. Herkes birbirini tetikliyordu çalışma konusunda. Hatta bazen ben de bu yarışın içinde buluyordum kendimi. O hırsla ne yaptığımı bilmeden bir koşuşturmanın içine giriyordum. Nereye koşturduğumu kestiremeden. Tek yaptığım herkesin yaptığını yapmaktı. Farklı bir şey yapmanın sorumluluğunu alamayacak kadar bilinçsizce...
ingilizce many kullanimi ornek cumleler
Çalışıyordum, çalışıyordum, çalışıyordum. Ne var ki bu çalışmalarımın sonucunu alıp alamayacağımdan halen emin değildim. Çalıştığım sırada binlerce düşünce geçiyordu zihnimden. Sınav günü yaklaştıkça, ya başaramazsam kaygısı taşıyordum. Başaramamak düşüncesi, başka sorunları da peşinde getiriyordu: Heyecan, telaş, fizyolojik birtakım şeyler... Kendime güvenemiyordum. Benden daha fazla çalışan birilerinin olduğu aklıma geliyordu. Bu düşüncelerin zihnime dolup beynimi kemirmesine engel olamıyordum.
Tüm çabalarım boşuna gibi geliyordu. Bir yerlerde bir eksiklik vardı; ama neydi? Beynime üşüşen tüm bu düşüncelerle birlikte bir sorunumu daha fark etmiştim. Kendime güvenim tam değildi. Peki ama ne yapabilirdim?
Etrafımdakilerden, arkadaşlarımdan yardım istemeye başladım. Ne var ki onlar da aynı şeylerden şikâyetçilerdi; ancak kimse çözüm yollarını aramıyordu. Belki de kimse ne kadar büyük bir boşlukta olduğunun farkında değildi. "Böyle gelmiş böyle gider" mantığıyla sürekli aynı şeyleri tekrarlamaya devam ediyorlardı.
"Özgüven eksikliğimi fark etmem iyi oldu. Böylece bunun için çözüm yolu arayabilecektim."
"Etrafımı gözlemlediğim süre içinde  benim yaşadığıma benzer şekilde arkadaşlarımın ruh hallerinde de bazı değişimler olduğu dikkatimi çekti. Fakat onlar bunun farkında değillerdi. Bende de yaşadığım değişimlerin farkında sayılmazdım, ta ki etrafımdakiler bunu söyleyene kadar… "

Kaynak: www.gencgelisim.com


Başarılı Bir Öğrencinin Günlüğü-Yolculuğumuz Başlıyor...



Yolculuğumuz Başlıyor...
İnsanları anlayamıyorum bir türlü. Çok enteresan ki hepsi aynı kılıklı; ancak hepsi ayrı bir çeşit. Kimi menfaat peşinde, kimi para… Herkes  ayrı bir telden çalıyor yani. Bir şey söylüyorsun kimisi ilk seferde anlıyor, kimisi ikinci seferde, kimisi ise üçüncü seferde. Gel de hepsinin bir seferde anlayabileceği şekilde anlat istediğini.

Aşure mi? O da Nereden Çıktı?



Bugün Adil’le bir çay ocağında buluştuk. Daha çaylarımız gelmeden Adil söze girdi…
-Düşündüm de, bir şey olsa, işte elektrikler kesilse, kanun çıksa yani bir şey olsa da şu televizyonlar kapansa, internet dursa, gazeteler çıkmasa, dergiler basılmasa…
-E ne olacak yani? Bunlar olmasa?
-Altı ay, altı ay bunlar olmasın bu toplum kendine gelir…
-Yani her şeyin sebebi bu basın-yayın-medya organları mı?

Zihinde Canlandırarak Hedefe Odaklanmak


1. Şimdi gözlerinizi kapatın... Bir saniye rahatlayın... Bedeninizde, yattığınız yerle temas eden bölgeleri hissedin... Bunları okurken ve aklınızdan büyük ihtimalle halen bazı düşünceler geçerken... Belki kendinize, bedeninizin hangi bölgesinin çoktan gevşemiş olduğunu soruyorsunuz; belli bir şekilde, farklı bir bilince ulaşırken... Kalp atışlarınızı hissediyorsunuz... Atışları yavaşça kendinize doğru çevirin...

Zihinde Canlandırma Egzersizlerine Örnekler-4



Örnek Egzersiz -  4
Sizin sürekli çözemediğiniz ve öğrenemediğiniz bir konu var. Gelecek sefer tekrar oturup çalışacaksınız ama artık siz, eski siz değilsiniz. Bu konuyu da düzelttiniz mi, zihinsel olarak güçlü durumdasınız. Konuya hâkimsiniz.  Artık yönlendirilen değil, yönetensiniz. Konu tamamen kontrolünüzde. Zor sorular karşınıza çıkıyor bu konuyla ilgili ama siz o soruları da çok kolay bir şekilde yapıyorsunuz. Siz son derece sakinken, bu konuda arkadaşlarınız hatalarından dolayı sürekli sinirlenip paniğe kapılıyorlar.  Siz ise daha kontrollü ve rahatsınız.

Zihinde Canlandırma Egzersizlerine Örnekler-3


Örnek Egzersiz -  3
Bir teknik veya beceri düşünün. Bu teknik veya durum size hep zor gelmiş olsun. Diyelim, ÖSS'ye hazırlanıyorsunuz ve matematik dersinde hiç iyi değilsiniz.

Zihinde Canlandırma Egzersizlerine Örnekler-2


Örnek Egzersiz -  2 
Biraz sonra ders çalışmaya başlayacaksınız ama siz son derece rahatsınız. Yapacağınız çalışmaları kafanızda canlandırıp tekrar ediyorsunuz. Ders çalışmak için odanıza girdiniz.
Odanızdan çıkana kadar yapacağınız her şeyi tasarladınız.

Zihinde Canlandırma Egzersizlerine Örnekler-1



Zihinde Canlandırma Egzersizleri
Zihinde canlandırma yaparken öğrenci olarak hayal gücünüz, olayları kurgulamanız kısacası nasıl siz olmalısınız? Zihinde canlandırma iyi kurgulanmalı, renklendirilmeli, sesleri
iyi verilmelidir. Duyguları egzersizin içine iyi bir şekilde koymalısınız. Unutmamak gerekir ki dünyada her şey iki kez yaratılır; bir tanesi zihninizde, diğeri gerçek dünyada… Öğrenci
olan bütün arkadaşlara bu konuda biraz kopya verelim.
İşte birkaç örnek:
Örnek Egzersiz -  1

Stockholm Sendromu Nedir?

Dünya, 23 ağustos 1973 yılında, bir haberle çalkalanmıştı. İsveçin başkenti Stockholm şehrindeki bir banka şubesine dalan eli silahlı bir soyguncu, bütün banka çalışanlarını esir aldı. Anında banka şubesinin etrafı polislerce çevrildi. Banka şubesinin cıvarından kuşlar bile uçurtulmuyordu.
Saatler geçiyor, rehineleri kurtarmak isteyen emniyet yetkilileri bir sonuç alamıyordu. Soyguncuyla temas kurulamıyor. Soyguncunun silah tehdidi ile tuttuğu rehinelerde polise yardımcı olmuyorlardı. Bu kaos günlerce sürdü.
Başbakan Olof Palme'yle bile telefonla görüştürülen rehineler, polisle işbirliği yapmaya yanaşmıyor, suçlunun yakalanmasına yardımcı olmuyorlardı. Çünkü rehin alan soyguncuyla rehineler arasında duygusal bir bağ oluşmuştu. Bu bağ soyguncunun banka şubesine girişi sırasında, bankada bulunan bazı müşterilerle şubede çalışan memurların bir kısmının ilk kargaşada dışarıya kaçmasına göz yummasından kaynaklanıyordu. Rehineler kaçan arkadaşlarına müsamahakar davrandığı için soyguncuya hayranlık duyuyorlardı. Aslında soyguncu,daha fazla rehineyle, daha fazla problem yaşamaktansa, onların bankadan kaçmasına  bilerek göz yummuştu. Az rehineyle,daha az problem çıkar diye  düşünmüştür.
Banka şubesinin etrafındaki bu polis kuşatması altı gün sürmüş, rehinelerin can siperhane desteklediği soyguncu, ancak altıncı gün banka şubesinin tavanının delinerek içeriye atılan gaz bombasının yarattığı kaos ortamından yararlanan polislerce yakalanabilmişlerdir. Sorgulama ve yargılama safhasında’da rehineler soyguncuyu korumaya devam etmişler, aralarında para toplayarak soyguncuya avukat bile tutmuşlardı. Bu olay dünyada büyük bir sansasyon yaratmış, daha sonralarıda bu olayı anımsatan olaylar çeşitli ülkelerde’de olmuştur. Bu olayın analizini yapan, psikiyatristlerce’de  Stockholm sendromu adıyla anılmaktadır.
Psikoanalizciler,kurbanlar üzerinde yaptıkları araştırmalar sonucunda, pasif kişilikli olan bu kurbanların çevrelerindekilere baskı uygulayanlara aşırı derece hayranlık duymaları.Bu tiplerin kendilerini ezenlerin yanında durmalarının  nedeni ise sosyal çevre edinebilmek ümitleriyle kendilerini onlara bağımlı hissetmelerindendir. Bu arada ezenlerin,ezilenlere yaptıkları çok küçük iyilikleri bile kendi bağımlılıklarının bir sebebi sayarlar. Onları gözlerinde büyütüp ilahlaştırırlar. Çünkü aynı fırsatlar kendi ellerinde olsa daha iyisini yapamayacaklarını bilirler. Ezik kişiliklerinin sonucu olarak’da kendilerine hükmeden, ezen grubun bir ferdi olmuşlardır. Ezenlerin savunucuları haline gelenler.Olaylara onların gözüyle bakarlar.Ayrıca bir yerlere getirilmeyi’de beklerler. Bu milletin ana kuzularını, kurtların sofralarına sunmaktan çekinmezler. Bu topraklarda doğmuş bir insan evladı olarak iki yıl bekledim. Bir insan evladı çıkar da bu yok sayılışımıza itiraz eder diye. Baktım, bekledim, gözledim olmadı. Ölülerden ses çıkmıştır belki ama ezilenlerden çıt yok. Ezenler de coştukça, coştu. Ne Ramazan bildiler, ne de Bayram. Halkına toplanıp kaynaşacağı, bayramlaşacağı Dernek lokallerini bile açmadılar yine. Bu halk nerede ne zaman nasıl toplanıp kaynaşacakki.Dernekçilik üye sayısını çoğaltmak, gelir atışı sağlamak, hizmette yarışmakla olur.Dernek lokalini kapatanlara kimse ses çıkaramayıp karşılarında el pençe divan duruluncada, derneğin maddi olanaklarını peşkeş çekenlerce yok sayılmış, nihayet bitirilmişiz işte.(Delileri kalmayan toplumların akibeti budur.)
Ben de, bu tükeniş haberlerini alınca, yüce kitabımız Kuran-ı Kerime baktım.Bizim bu tükenişimize en uygun ayeti kerime sanırım,  (munafikun suresidir) sureyi okudum. Ayeti kerimedeki munafık insanlar tanımlamasının ne kadarı bendede var diye düşünüyorum.Olan kusurlarımı nasıl düzeltirim acaba? Sonra şu ayeti de okudum,size de haykırıyorum (Hakikatlar karşısında susanlar dilsiz seytanlardır.)
Kırk yıldır derneklerin kapısından yerel ve genel seçimlerde birtek başbakan, yada bir parti başkanı,bakan büyük şehir belediye başkanı,ilçe başkanı, yada adayı,iş görecek,gördürecek bir insanoğlu girmişmidir?Açık olmadı ki nasıl girsin.
Bir kaç yalancının, fetbazın bir avuç goygoycunun arkasında gitmenin sonuda budur maalesef. Kırk yılda bir kere olsun yukarıda saydığım zevatlardan birisine bile halkımızla bayramlaşma fırsatı verilmemiştir. Niye? Dernekçilikte hiç olduklarını kimseler görmesin diye.Bu işler mızmız bir katibin eline bırakılmış, o katipte türkü söyleyerek gütmüş eşeklerimizi. Ama dernekler dairesi müfettişleri nihayet bu aldatmacaları görmüşler ve raporlarını vermişler. Kamu yararına hiçbir çalışması olmayan Aksekililer derneğinin kamu yararınalık vasfı yoktur, ortadan kaldırılsın demişler.Kaldırılsa ne olacak ? kaldırılmasa ne olacak? zaten babalarının derneği değilmiydiki ? Dernekler zaten neydi’ki ? onlar için. Akseki belediyesinin acizliğinden yararlanarak belediye mülklerinin kira gelirleriyle bazı küçük işler yaparak kendilerine toplumda sosyal statü sağlamak için araçtı.
Masonik derneklerdeki üyelikleri bu hizmetleri yapmak için zaten yeterliydi. Akseki belediyesinin mülklerinin kira paralarını dernek eliyle kullanarak sanki kendi ceplerinden verirmiş gibi işler yapmak, sizlercede günahmıdır?ayıpmıdır? (etraflarındaki, goygoycular olmasaydı bu işleri yine de yapabilirler miydi ?
Bu nasıl ticaretin başkentidirki?dernek lokalini,bayramda bile açamıyorlar.Genç Padişah,deli ibrahimin kafası kızıyor,yazı yazmasınlar diyor kimseler yazamıyor   Çevre köylerimizin derneklerine bir bakın,devlet adamlarımızın,başbakanın parti başkanlarının belediye başkanlarının,derneklerini ziyaretlerinden kalma boy,boy fotoğraflarını görürsünüzde utanırsınız belki.Bu insanlarla diyaloğunuz olmazsa nasıl iş yaptıracaksınız.Bu yok oluş belkide Bizim mayamızın bozulmasındandır  Hamurunuzun özü ekmeğinizin tuzu olsa,ister ekmek yaparsınız,isterseniz börek hatta, poğaça yaparsınız.Yeterki mayanız bozuk olmasın . Analar oğlan çocuğu doğurunca başlarına neden AL bağlarlar lohusalıklarında? Bende topluma bir adam daha kazandırdım diye gururlanırlarda ondan. Nerde o anaların doğurduğu aslan gibi oğlanlar. Herkesin general olduğu toplumların akibeti eninde sonunda böyle oluyor işte. Herşeyi el etek öperek elde etmiş olan bu zavallı ana kuzularının ve onların mini,mini büyüklerinin hepsine’de deli ibrahim kumanda ediyor.Kestim bütün milletin biletini diyor,artık hiç kimseler yazıda yazmasınlar ışıkta yakmasınlar, karanlıkta otursunlar emrini veriyor. Emriniz başımızın üstüne denince de. Çakal, hızını almış bir kere,kapı kulları önünde elpençe divan durarak emirlerinizi bekliyorlar. Kapatın dernekleri diyor, baş üstüne emriniz olur deyip hemen kapatıyorlar. Hiçbirinizi görmeyeceğim gözümün onünde,dağılın, fermanı çıkarılıyor, hepsi anında çil yavrusu gibi dağılıyorlar.
Neticei kelam: Bu aslanlara,neler oldu böyle dersiniz.Daha yavru iken, oğullarına, analarının kız sübeği vurmasının doğal tecellisidir belkide bütün bu olanlar.Ondan böyle, yimiş gibi yumuşacıklar. En vahim olumsuzluğa bile hayır diyemezler yapıları gereği. Erkek sübeğinin fonksiyonunu hatırlasanız, kız sübeğinden çok farklıdır, sübek  pipo gibidir adeta. Piponun tütün koyulan haznesine pipiler sokulur ki her çiş yapışında,oğlan pipisini dikerek işesin’de erkek olmasının gereklerini öğrenerek büyüsün diye .Eğer erkek çocuklarına kız sübeği vururlarsa, çişlerini yaparken oğlanların pipileri kız sübeğinin içinde meydan bulamadığı için’de dikilip gelişemez. Böyle büyüyüp gelişen erkekler, hayat mücadelesinde de dik duramazlar.Kişilikleride yumuşacık olur yimiş gibi .
Sanırım artık Akseki’de, ne Musabaşöö, ne de yağ kabağı kalmıştır çalınacak.  Öyleyse, işgillenip (TELMİH) den alınacak insanlarımızda  kalmamıştır ortalıkta .
Bence tükenişimizin asıl sebebi: Beleşten Aksekililik, sendromumuzdur …!!!
Hasan Karagül / hasankaragul.com

Bir Başka Açıdan Gandhi Portresi

Hindistan’ın İngiliz Koloniyalizminden Gandi tarafından kurtarıldığına inananlara araştırmaları için birkaç soru yöneltelim:
  • Yirminci yüzyılın ilk yarısında İngiltere’nin ne gibi iç sorunları vardı?
  • İnişe girmiş bir imparatorluğunu Hindistan’daki lojistik durumu neydi?
  • Gandhi’den başka muhalifler ve örgütler nelerdi?
  • Hindistan’da İngilizlere karşı şiddet kullanan ulusalcı Hinduların gücü azalıyor muydu artıyor muydu?
  • İngiltere’de önemli politik sorunlar yaşayan ve lojistik yönden sıkışan İngiltere beş on yıl sonrasında Hindistan’da İngiliz hükümetine ve askeri varlığına karşı şiddet kullanan kitlesel isyanlarının ulaşabileceği boyutu düşünmedi mi?
Tüm bu soruların benzerini başka mücadeleler için de sorabilirsin. Örneğin:
  • Nation of Islam, Malcom X, Black Panther gibi şiddet kullanan ve Amerikan şehirlerinde büyük isyanlar çıkarıp işyerlerini ateşe veren gruplar varken Amerikalılar Martin Luther King gibi sevgi ve barış şarkıları söyleyen bir muhalifi niye tercih etmesin?
Malcom gibi uzlaşma taraflısı olmayanları terörist olarak damgalamak, King’e birkaç noktada taviz vererek uzlaşma yapmak ve oligarşinin hegemonyasını ve ekonomik sistemi radikal bir değişimden geçirmeden devam ettirmek, bu arada zulmüne karşı çıkanların ahlaki üstünlüğüne bir bakıma ortak olmak ve zafer ile çıkmak imkanlarına sahip oldu… Şiddete başvuran muhaliflerin isyanı ve azgın çoğunluğa verdikleri maddi ve manevi zarar ivme kazanmasaydı King ölünceye kadar barış şarkıları söyleseydi hiçbir şey değişmeyecekti.
Benzeri koşullar ve alternatifler Güney Afrika’da da söz konusu idi. Güçleriyle sarhoş olmuş çoğunluklar birden bire erdemli bir çoğunluk haline dönüşmüyor. Yaptıkları zulmün ekonomik, politik, sosyolojik yan etkileri kendilerini değişmeye zorluyor.
Düşün, araştır, incele…
Yarım yamalak sloganlar tekrarlamak mazlum azınlıklara bir yol göstermez. Zira Gandi yetmedi, yetmeyecek. Bir milyon Gandi de yetmez. Zira King yetmedi, yetmeyecek. Bir milyon King de yetmez. Zira, Mandela yetmedi, yetmeyecek. Bir milyon Mandela da yetmez. Şiirlerde, romanlarda ve filmlerde romantize edilen birçok hikaye reel dünyada yer alamaz.
Firavunlaşan, zalim çoğunluk ve liderleri, adalet ve barış için şarkı söyleyen mazlumlardan dolayı zulümlerine son vermezler. Yaptıkları zulmün bedelini ödemeleri gerekir… Biraz acı duymaları ve kendilerini değiştirmedikleri zaman daha büyük kayıplar yaşayacaklarını kafalarına zonk etmeli.
Maalesef, güç ve şiddet üzerine kurulu zulümlerine karşı çıkan elleri kanlı şiddet unsurlar olmadan emperyalist İngiltere’nin bir Gandi ile, ırkçı Amerikalıların bir King ile, ve ayırımcı Güney Afrika beyazlarının bir Mandela ile yola geldiğine inanmak o liderleri birer Süperman veya Spiderman gibi hayal etmektir. Veya zalimleri de olduklarından çok iyi niyetli insanlar olarak düşünmektir.
Bağlamından kopuk Gandi, King, Mandelar hikayelerine inananlar zulümden kurtulmaz.
Kaynak: www.19.org / Edip Yüksel

Her Şey Zihinde Başlıyor


Yaşamımızı değiştirmenin tek yolu gerçek bir karar vermektir. Karar verin, sonuna kadar pes etmeden, gereken bedeli ödeyerek istediğinize sahip olabilirsiniz.

Zihinsel Egzersizler-1


Uygulamalarımızın amacı rahatlamanıza yardımcı olmak ve hedefinize ulaşmanızı sağlamaktır. Bu uygulamaları, her durumda kullanabilirsiniz.

Zihinsel Egzersizler-2


EGZERSİZ -  2
İçerideki Dünyayı Keşfetmek

Gözleriniz kapalıyken rahatça oturun veya uzanın. Nefesinizi gözlemleyerek içsel diyalogunuzu susturun.
Bütün gerilimden kurtuluyorsunuz... Rahatlamaya ilerlerken gevşeyin...

Zihinsel Egzersizler-3



EGZERSİZ -  3
Hedefe Odaklanmak
Hedeflerinize odaklanmanın en iyi yolu onları yazmaktır. Bu ilk adım çok aşikâr gelebilir ama çoğu insan bunu görmezden gelir. Sonuç olarak hedeflere odaklanılmamış ve dolayısıyla fark edilmemiş olarak kalır.

Zihinsel Egzersizler-4



EGZERSİZ -  4
Bu egzersiz hedefinizin gücünü ispatlayan bir egzersizdir.
Bu egzersizi düzenli olarak yapın ki hedefinize tüm dikkatinizi odaklayabilesiniz.
  • On beş dakikalığına, rahatsız edilmeyeceğiniz sessiz bir yere gidin. Gözlerinizi kapayın, başlangıçta sadece nefesinize odaklanın.  Bütün dikkatinizi nefesinize yönlendirebilirsiniz...

Zirve Motivasyonu




Coşku ateşiniz, sizi ateşleyecek taze odunlar atmadığınız, yeniliği yaşamadığınız sürece sonsuza kadar yanmayacaktır.
Belirli bir yenilenme programınız olmadığı sürece motivasyonunuz eksilebilir ve sizi itici güçten mahrum bırakabilir. Peki, bu nasıl başarılır.

Strese Son




Stres bizim dışımızda gelişen olayları zihnimizde yorumlama biçimimize göre ortaya çıkan tepkilerimizdir. Enerjimizin dışa vurumudur. Bu enerjiyi isterseniz olumlu, isterseniz olumsuz bir şekilde kullanabilirsiniz. Başarılı insanlar streslerini yapıcı enerjiye ve olumlu bir güce dönüştürürler.

Başarısızlığın Anlamı




Başarısızlık "ben bir başarısızım" demek değildir;
"henüz başaramadım" demektir.
Başarısızlık "ben hiçbir şey gerçekleştiremedim" demek
değildir;
"bir şeyler öğrendim" demektir.

Başarı Son Başarısızlığın Ardından Gelir


Başarısızlık deneme cesaretinden yoksun olmaktır. Çoğu inan ile hayalleri arasında duran tek engel başarısızlık korkusudur. Hatalar yaşamın bir parçasıdır ve gelişim için gereklidir.

Vazgeçmek İçin Her Zaman Çok Erken



Goethe'nin güzel bir sözü var: "Sürekli sebat (vazgeçmeme) çok azımız tarafından benimseniyor ve nadiren başarısızlıkla sonuçlanıyor çünkü sebatın (vazgeçmeme) sessiz gücü zamanla daha da artıyor." Denemeye devam edin, başaracaksınız.

Başarıya Bir Adım Kalmışken Vazgeçmeyin



Hayatta bir şeyleri başarmak istiyorsak sabretmemiz gerekir. Hedeflerimize ulaşmak yolunda her ne olursa olsun yürümeliyiz. Bu bizi daima güçlü tutar. Hayatta sabrederek ulaştığımız şeylerin değerini çok daha iyi biliriz. Bunun yanı sıra hiçbir zorluk çıkmadan elde ettiklerimizin değeri bizim için bir süre sonra kaybolur ya da diğerleri kadar önem taşımaz.
Şöyle bir fabl vardır: Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.
Bir gün dayanamayıp kavağa şöyle sormuş: "Sen kaç ayda bu hale geldin?"
"On yılda." demiş kavak.
"On yılda mı?" diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
"Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!"
"Doğru." demiş ağaç. "Doğru."
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak önce üşümeye, sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kabağa: "Neler oluyor bana?"
"Ölüyorsun." demiş kavak.
"Niçin?"
"Benim on yılda geldiğim yere iki ayda gelmeye çalıştığın için."
Sabır vazgeçmemeyi de gerektirir.
Eğer fırtına çıkınca yolcular gemiyi terk etmiş olsalardı, kimse okyanusa geçemezdi, bunu unutmayın. Vazgeçmezseniz, en güçlü fırtına bile sizi yerinizden oynatamaz. Vazgeçmezseniz, karşınıza çıkan tüm engeller size çarpar ve döner.
basarmak
Vazgeçmezseniz, kazanmanın hazzını yaşama şansına sahip olursunuz ve de en önemlisi vazgeçmezseniz, yaşamın ne olduğunu anlarsınız.
Yeni doğmuş bir bebek hayata karşı savunmasızdır. Yavaş yavaş yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmeye ve alışkanlıklar edinmeye başlar. Onun için her şey daha çok yenidir. Hiçbir olumsuzluk yoktur kafasında. Ondandır ki kısa bir sürede yürümeyi, konuşulanları anlamayı başarır. Biraz daha sonra konuşmaya başlar. Ancak o, dünyadaki birçok olumsuzluğa tanık olsaydı bu kadar cesaretli olabilir miydi? Siz kendinizi düşünün şimdi, daha önce hiç yapmadığınız bir şeyi yapmak için bu kadar azimli olabilir miydiniz?
Franklin Roosevelt Amerika'ya ardı ardına dört kez başkan seçilmiştir. 39 yaşında geçirdiği çocuk felcinden dolayı yürüyemiyordu. Bu, onun merdivenleri hızla tırmanmasına engel olamadı. ABD başkanına onca işin üstesinden gelmesine rağmen nasıl bu kadar zinde ve dinç kalabildiği sorulduğunda şu yanıtı vermişti: "Şu an ayağının başparmağını hareket ettirebilmek için iki yıl uğraşan birine bakıyorsunuz."
Güreşçinin yenildiği an devrildiği an değildir. Bir daha ayağa kalkabilir. Mücadeleye devam edebildiği sürece yenilgi yoktur. Biz yenilgiyi kabul ettiğimizde yenilmiş sayılırız. Mücadeleye devam ettiğimiz takdirde başarı bizi mutlaka bulur.
Eğer bir tohumun güneşe ve havaya ulaşmak için yolundaki taşları iterek ve çimenleri yararak mücadele etmesi ve sonra rüzgârla, karla boğuşması gerekiyorsa lifleri, gövdesi daha sert ve güçlü olacaktır.  Her insan baş edebileceği derecede zorlukla karşılaşır. Diğer her şey bahanedir. Mücadele etmek istemeyen kimse vazgeçer. Hedefleri güçlü değildir. Oysa hedefleri çok güçlü olan biri mücadele etmeyi hiçbir zaman unutmaz. Ne olursa olsun gideceği limana varır.

Kaynak: www.gencgelisim.com