Başarı Kavramı Görecelidir
Karne, bir çocuğun okul başarısının/başarısızlığının en somut göstergelerinden biridir. Ancak başarının değerlendirilmesi her çocuk açısından farklı ele alınmalıdır. Her dönem karnesinde 3-4 zayıf getiren bir öğrenci son aldığı karnede hiç zayıf not getirmemişse ve diğer ders notlarını yükseltmişse, bu onun için önemli bir başarıdır. Bu öğrenciyi takdir etmek için illaki onun Takdir Belgesi almasına gerek yoktur.
Çocuğun okul başarısızlığı birden fazla faktöre bağlıdır. Çocuğun fiziksel, zihinsel ve duygusal olgunluğu...vs bireysel faktörler arasında yer alır. Ebeveyn tutumları, aile ilişkileri, evin fiziki koşulları...vs ev ortamı ve aileden kaynaklanan faktörleri; okul araç gereçlerinin yeterliliği, sınıf mevcudu, öğretmenin sevilip sevilmemesi...vs okul ortamı ve öğretmenden kaynaklanan faktörleri oluşturur. Uzun süreli hastalık, çevre değişikliği, bir yakının kaybı gibi durumlar dışsal faktörlere örnek verilebilir. Bu faktörlerin her birisi ayrı öneme sahip olmakla birlikte, biz burada bugün, sadece ev ortamı ve aile faktörünü ele alacağız.
Okul Başarısına Hayati Önem Atfetme
Bir çok ebeveyn için çocuğunun başarılı bir öğrenci olması oldukça önemlidir. Bunun için ellerinden geldiğince maddi-manevi bütün imkanları sağlarlar. Böyle de olmalıdır zaten, buraya kadar sorun yok. Bunu sorun haline getiren ebeveynin en önemli derdinin bu olmasıdır. Her ne kadar anne–babalar öyle olmadığını söyleseler de farkında olmadan çocuklarına verdikleri mesaj tam da öyledir. Çocuğu okuldan geldiğinde ona ilk sorduğu soru okulda ne öğrendiği, sınavdan kaç aldığı, ödevinin ne olduğu olan ya da çocukla ilgilenmek deyince bütün gün onunla ders çalışmayı, ödev yapmayı anlayan, çocuğa vereceği her ekstra şeyi alakalı olsun ya da olmasın okuldaki başarısına bağlayan bir ebeveyn, ister istemez çocuğuna derslerinin kendileri için her şeyden daha önemli olduğu mesajını vermektedir. Halbuki çocuk okuldan döndüğünde önce, annesinin onu ne kadar özlediğini duymayı, arkadaşlarıyla nasıl vakit geçirdiğini sormasını istemektedir. Anne-babası ile birlikte geçirdiği zamanın sadece ders vaktini değil, kendisinin hoşuna giden oyun ve aktiviteleri de içermesini ve ebeveyninin de bu durumdan memnun olmasını beklemektedir. Hepsinden önemlisi, derslerinde başarısız olsa bile anne babasının sevgisinden emin olmak istemektedir.
Bir çocuk için sevilmenin koşula bağlı olması kadar zor bir durum neredeyse yoktur. Ebeveyn çocuğun diğer sıkıntıları ile ilgilenmeyip, tamamen derse yoğunlaşırsa çocuk derslerinde başarısız olursa sevilmeyeceğini düşünür. Bu ise çocuğun benlik saygısını düşürür. Değersizlik ve yetersizlik hislerini yaşamasına neden olur.
Ebeveynin okul başarısını gereğinden fazla önemsediği durumlarda çocukta olası iki davranış şekli baş gösterir. Çocuk ebeveynin sevgisini kaybetmemek korkusuyla derslerine daha fazla özen gösterebilir belki ama diğer taraftan da kaygı oranı yükseleceği için ders çalışmak eziyet haline gelebilir, hatta çalışsa bile sırf kaygısından dolayı başarılı olamayabilir. Diğer davranış şekli ise pasif saldırganlıktır. Yani çocuğun bilerek faaliyette bulunmamasıdır. Çocuk derslerini aşırı önemseyen anne-babasından intikam almak isteyebilir. Bununla aktif bir şekilde mücadele edemez ve yıl sonu zayıflarla ya da düşük notlarla dolu karnesini “seve seve” ebeveynlerine sunar.
Buradan ebeveynlerin çocukların dersleri ile ilgilenmemeleri gibi bir sonuç çıkarılmamalıdır. Bilakis, ilgilenmelidirler. Ancak tek ya da öncelikli ilgilendikleri konu bu olmamalıdır. Anne okuldan gelen çocuğu ile önce hoş-beş etmeli; sıkıntılarını, sevinçlerini paylaşmalı daha sonra ödev ve ders konusu ile ilgilenmelidir. Ailenin geleceğe yönelik tatil, ödül, ceza... vs gibi plan ve programları tamamen ders ekseninde yapılmamalıdır. Aksi halde bu, çocuğun omuzlarına büyük bir yük yüklemek olur. Zayıf getirmezse oğluna bisiklet alacağını söz veren baba zayıf getirdiği takdirde tutarlı olmak adına bisikletini almayabilir belki ama konu orada kapanmalıdır. Çocuk tatilden mahrum bırakılarak ya da tatili zehir edilerek uzatılmamalıdır. Bu duruma çocuk ile birlikte çözüm aranıp, bir daha ki dönem için çocuk motive edilmelidir.
Buradan ebeveynlerin çocukların dersleri ile ilgilenmemeleri gibi bir sonuç çıkarılmamalıdır. Bilakis, ilgilenmelidirler. Ancak tek ya da öncelikli ilgilendikleri konu bu olmamalıdır. Anne okuldan gelen çocuğu ile önce hoş-beş etmeli; sıkıntılarını, sevinçlerini paylaşmalı daha sonra ödev ve ders konusu ile ilgilenmelidir. Ailenin geleceğe yönelik tatil, ödül, ceza... vs gibi plan ve programları tamamen ders ekseninde yapılmamalıdır. Aksi halde bu, çocuğun omuzlarına büyük bir yük yüklemek olur. Zayıf getirmezse oğluna bisiklet alacağını söz veren baba zayıf getirdiği takdirde tutarlı olmak adına bisikletini almayabilir belki ama konu orada kapanmalıdır. Çocuk tatilden mahrum bırakılarak ya da tatili zehir edilerek uzatılmamalıdır. Bu duruma çocuk ile birlikte çözüm aranıp, bir daha ki dönem için çocuk motive edilmelidir.
Okul Başarısına İlgisiz Kalma
Bu, yukarıda bahsettiğimizin tam tersi bir ebeveyn tutumudur. Anne-baba çocuğun ders ve ödevlerine karşı ilgisiz davranır. Çocukta bu durumda okul başarısının önemli olmadığı gibi bir algı oluşur ve okulu ve başarılı olmayı önemsememeyi ebeveyninden öğrenir. Bazı durumlarda ise çocuk başlangıçta başarılı olmak için çabalamaktadır. Ancak başarıları ebeveyn tarafından görülmedikçe ya da görülse bile takdir edilmedikçe, çocuğun ders konusunda motivasyonu düşer ve yine derslerini önemsemeyen bir çocuk tablosu karşımıza çıkar. Bir grup ebeveyn ise çoğunlukla çocuğun okul durumu ile ilgilenmeyip sadece sınav ya da karne dönemlerinde üzerine düşer. Bu durumda da sonuç diğerlerinden farklı değildir.
Yaşadığımız dönemde, ebeveynlerin çocuğun okul başarısına kayıtsız kalma gibi bir lüksleri bulunmamaktadır. Çünkü bu, çocuğun okula olan ilgisini azaltır ve çocuk, vaktinden önce farklı alanlara ilgi duymaya başlar. Bu da onun her alandaki –zihinsel, fiziksel, duygusal, sosyal - sağlıklı gelişimine engel olabilir.
Kıyaslama
Ebeveynler zaman zaman motivasyonu arttırmak adına çocuklarını arkadaşları, kardeşleri ya da kendileri ile kıyaslamaktadırlar. Kıyaslanan çocuk kıyaslandığı kişi konusunda kompleks geliştirebilir, ona öfke duyabilir ve ilişkisi bozulabilir. Daha da önemlisi benlik saygısı düşebilir. Kıyaslayan kişiye duydukları öfke de bunun ekstrasıdır. Anne-babalar çocuğu illa birileri ile kıyaslamak istiyorlarsa çocuğun kendisi ile kıyaslamaları en sağlıklı ve motive edici olanıdır. Kendi başarı çizgisinde önceki zamanlara göre nerede olduğuna dikkat çekmelidirler. Öncekine göre ilerideler ise zaten sorun yoktur. Gerideler ise de sorun yoktur. Çünkü daha önceden kendisinin bir şeyi başarabilmiş olduğunu görmek çocuğun kendine güvenini ve dolayısıyla motivasyonunu arttırır.
Özetlemek gerekirse;
Çocuk okul başarısı için motive edilmeli, çocuğun okul başarısı ile ilgilenilmeli. Ancak bu ilgiyi gösterirken denge gözetilmeli. Ayrıca her çocuk kendi potansiyeline göre değerlendirilmelidir. Çocuğun başarısında ebeveynin beklenti düzeyi değil, çocuğun kapasitesi baz alınmalıdır. Ortada bir başarısızlık söz konusu ise önce onun nedeni bulunmalı ve çocuğa kızmak yerine birlikte çözüm üretilmelidir.
Psikolog Canan Cantürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder