Goethe'nin güzel bir sözü var: "Sürekli sebat (vazgeçmeme) çok azımız tarafından benimseniyor ve nadiren başarısızlıkla sonuçlanıyor çünkü sebatın (vazgeçmeme) sessiz gücü zamanla daha da artıyor." Denemeye devam edin, başaracaksınız.
Dünya, tarih boyunca pek çok güçlü insan yetiştirmiştir. Bu insanlar vazgeçmedikleri için tarihe adını yazdırmıştır. Gençler hayat mücadelesinde savaşmayı ve hiçbir şey karşısında yılmamayı öğrenmelidir. Herhangi bir zorlukla karşılaştıklarında güçlü bir şekilde mücadele etmeyi ve ne olursa olsun sabırlı davranmayı, vazgeçmemeyi öğrenmelidir... Eğer vazgeçmemeyi öğrenirseniz hayatta üstesinden gelemeyeceğiniz hiçbir şey kalmaz. Vazgeçmemek her zaman sonuç vermiştir ve verecektir.
Tüm fikir adamları sabır ve vazgeçmeme yanlısıdır. Hz. Muhammed; "Allah, sabredenlerin yanındadır." diyerek sabrın değerini çok iyi vurgulamıştır. Tarihteki büyük devlet adamlarından birisi ise vazgeçmeme konusunda şunları söylüyor: "Asla umutsuzluğa kapılmayın, kapılsanız bile umutsuzluk içinde dahi çalışmaya devam edin."
Hayat felsefesi olarak benimseyebileceğiniz güzel bir şiir:
Sebat etmekle kazanabilirsin savaşları,
O yüzden korkak kumarbaz olamazsın arkadaş.
Cesaretini topla ve sakın vazgeçme,
Zor olan başını dik tutmaktır arkadaş.
Yenildin diye, ağlayıp ölmek kolaydır.
Sürünsen bile ayakta kalmaktır zor olanı.
Umutsuzken bile sürekli mücadele etmek, savaşmaktır,
Oyunların en şerefli, en güzel yanı.
Her mücadele sonunda yorgun düşsen de
Kalbin kırılsa, yenilsen, üzülsen de
Ölmek kolaydır, sen bir kez daha dene.
Zor olana, yaşamaya devam et yine.
Sebat etmekle kazanabilirsin savaşları,
O yüzden korkak kumarbaz olamazsın arkadaş.
Cesaretini topla ve sakın vazgeçme,
Zor olan başını dik tutmaktır arkadaş.
Yenildin diye, ağlayıp ölmek kolaydır.
Sürünsen bile ayakta kalmaktır zor olanı.
Umutsuzken bile sürekli mücadele etmek, savaşmaktır,
Oyunların en şerefli, en güzel yanı.
Her mücadele sonunda yorgun düşsen de
Kalbin kırılsa, yenilsen, üzülsen de
Ölmek kolaydır, sen bir kez daha dene.
Zor olana, yaşamaya devam et yine.
Sanki yukarıdaki şiiri hayat felsefesi haline getirmiş Cengiz Doğan. Şimdi onun hikâyesine kulak verelim: Hayata gözlerini açtığında ailesini sevince boğmuştu. Tüm ailesi mutluluktan havalara uçmuştu. Ancak Cengiz Doğan'ın mutlulukla başlayan hikâyesi kısa sürdü. Henüz 2 yaşındayken babası cezaevine girdi. 8 yaşındayken, çok sevdiği annesini kaybetti. Uzun süre annesinin yokluğunu kabullenemedi.
Annesinin arkasından ağladı.
Hayatta kimsesiz kalan Doğan, dedesinin ve halalarının yanında yaşamaya başladı. Dedesinin ekonomik durumu iyi değildi. Bu yüzden ilkokulu zar zor bitirdi; sonra da okul hayatına ara vermek zorunda kaldı. Oysa en büyük hayali doktor olmak, hastaların yardımına koşmaktı. Her şeye rağmen içindeki okuma aşkını hiç dindiremedi. Kaderine boyun eğmek yerine o, hayallerinin ve hedeflerinin takipçisi oldu.
Küçük yaşına rağmen ufak tefek işlerde çalışmaya başlayan Cengiz Doğan, Makine Kimya Enstitüsü'nün açtığı çıraklık kursuna yazıldı. Tam 2 yıl yatılı eğitim gördü, kursu birincilikle bitirdi. 1961 yılında da MKE'de tornacı olarak işe başladı. Kısa süre sonra, ilk görüşte aşık olduğu Sema Doğan ile hayatını birleştirdi. 4 çocukları oldu. Mutlu bir yuvaya ve canından çok sevdiği çocuklara sahip olmasına rağmen Cengiz Doğan'ın bir yanı hep eksikti. İçinde bir burukluk vardı.
Çocukluğundan beri hedeflediği ve hayallerini kurduğu o mesleği yapamıyordu. Okumak ve doktor olmak konusunda içindeki isteğe karşı koyamıyordu. Buna nasıl ulaşabilirdi?
Çözümlere odaklandı ve ailesinin desteğiyle gece okullarına yazıldı. Gündüz çalışıyor, geceleri ise okula gidiyordu. 8 yılda ortaokulu ve liseyi birincilikle bitiren Doğan, hayallerine emin adımlarla ilerliyordu. 1982 yılında da üniversite sınavına girdi. Ne istediğini bilen Doğan, eğitim hayatında gösterdiği başarıyı bu sınavda da yakaladı. 36 yaşında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni kazandı. Artık hedeflerine çok yaklaşmıştı.
Hayalleri gerçek olmuştu. Ne istediğini bilen Doğan, hedefleri ve hayalleri için kendisini adamıştı. Bu arada hayatın mücadele kısmını hiç de göz ardı etmiyordu. Çocukları da kendisi gibi üniversite öğrencisiydi. Onların ve kendisinin eğitimi için para kazanması gerekiyordu. Bu nedenle, üniversite hastanesinin kan merkezinde çalışmaya başladı. Gündüz okula gidiyor, gece çalışıyordu. Yaşadığı tüm engellere rağmen asla vazgeçmeyen ve hayallerinin peşinden giden Doğan, gece çalışıp gündüz okuyan Doğan okuldan mezun olmasına iki yıl kala SSK'dan emekli oldu. Ne de olsa çocukluğundan beri çalışıyordu. 1988 yılında mezun olduğunda 42 yaşındaydı. Hayallerindeki gibi beyaz önlüğü giydi ama hayallerinin mesleğini yapma konusunda bazı engeller vardı. O yine de vazgeçmeden, bütün engelleri aşmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Kurada tayini Hakkâri'nin Çukurca ilçesine çıktı. Çocuklarının eğitimini tamamlamamış olması nedeniyle Hakkâri'ye gitmek istemedi. Eşinin memleketi Bilecik'teki bir şirkette işçi statüsünde asgari ücretle yaklaşık bir yıl çalıştı. İkinci kurada ataması Bilecik'e yapıldı. Artık fırtınalı hayatının dalgaları kendisine yardım etmeye başlamış ve çocukları da üniversiteden mezun olmuştu. Doğan ise 1990 yılında Bilecik Devlet Hastanesi'nde acil bölüm doktoru olarak göreve başladı. Bu süreçte büyük kızı Jale ziraat mühendisi, küçük kızı Lale biyolog, büyük oğlu Cem Doğan doktor, en küçük oğlu Can Doğan da inşaat mühendisi oldu.
Cengiz Doğan'ın hayat hikâyesi, insanların hayal ettikleri ve hedefledikleri yaşamı yaşabileceklerinin kanıtıdır. Ama bunun için gereken bedelin ödenmesi gerektiği açıktır. Eğer sizin de hayalleriniz varsa kendinizi durdurmaya artık son verin ve hayal ettiğiniz yaşama doğru emin adımlarla ilerleyin. Kararınızı verin ve vazgeçmeden ilerleyin. Siz de yapabilirsiniz.
Çok geç değil, sadece harekete geçin ve hayalleriniz uğruna kendinizi adayın. Vazgeçmeyin… Vazgeçmezseniz onun da hediyesini alırsınız… Tebrikler Cengiz Doğan… Hepimize ilham vermeli…
(Cengiz Doğan'ın hikâyesi Sabah gazetesinden alınmıştır.)
Kaynak: www.gencgelisim.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder