Eğer
ben ‘gerçekten kim olduğumu bilmiyorsam, başka bir deyişle ‘hakiki kimliğim’
olan ‘ruhsal kimliğim’ (spiritual identity) yoksa, o zaman bu eksikliği gidermek
için başka yerlerden ‘ödünç kimlikler’ alıyorum. Onlar bana koltuk değneği
oluyor. Ben kendimi yanlış tanımlıyorum. Yanlış imgeler, yanlış inançlarla.
Bunlar bazen daha dışarıdan geliyorlar.
İnsanlar
kimliklerini neye dayandırıyorlar?
1.
Mevkiye, statüye (position) dayandırıyorlar.
2.
Sahip oldukları şeylere (possession) dayandırıyorlar. Önemli bir markası olan,
lüks bir araba satın alıyorsunuz. O arabayı kullanırken kendinizi ‘iyi’
hissediyorsunuz.
3.
Bedenlerine dayandırıyorlar. Gençlik elden gitmeye başlayınca, kimliğimiz de
yok oluyor gibi geliyor.
4.
Paraya dayandırıyorlar.
5.
Takdir görme duygusuna dayandırıyorlar. İnsanlar acaba sizin hakkınızda ne
düşünüyor?
6.
İlişkide oldukları insanlara dayandırıyorlar. “Ben şununla evliyim”.
Boşandıktan sonra bile devam edebiliyor: “Filancanın eski karısı”...
7.
Sahip oldukları güce dayandırıyorlar.
8.
Becerilerine, yeteneklerine dayandırıyorlar.
Bunların
hiçbirisi benim Gerçek Kimliğim değil! Ben bunlardan birine bağlandığım , zaman
‘sahte ben’ olan ‘ego’ oluşuyor. Halim bir yukarıya çıkıyor bir aşağıya iniyor.
‘Ben beceremem, ben utanırım’ diyen egodur. İmge kolayca yaralanabilir. Stres
başlar. Her şeyi kontrol etme arzum artar. İmgem tehdit edilirse kendimi kötü
hissederim. Yukarıdaki sekiz bağlanmanın boyutları hiçbir zaman ‘yeterli’
olmuyor. Daha fazla güç, daha yüksek mevki istiyorum. Bunları kaybetme korkusu
‘sahiplenme duygumuzu’ arttırıyor. Dolayısıyla egomuz bizim Kırılgan
Maskemizdir. Sahte kalemizdir, bu sahte kalenin içinde yaşarız. Hep ‘Ben şu anda
kendimi iyi hissediyorum’ duygusunu ararız. Nasıl göründüğüm, neyi iyi yaptığım
kendimle ilgili imgeyi belirliyor. Her şey iyi gitse bile içimde hep bir
‘güvensizlik’ duyuyorum. Hakiki kendiliğimi unuttuğum için böyle oluyor.
Dolayısıyla kim olduğumuzu bilmemiz gerekiyor.
Yüzlerinden
estetik ameliyat olan kadınlar genç görünüyorlar ama ‘yüz hareketlerini’
kaybediyorlar. Emekliye ayrılanlar, işini kaybedenler kendilerini ‘kaybetmiş’
hissediyorlar. Çünkü kendilerinin ‘kim’ olduğunu bilmiyorlar. Bir aktör rolünü
çok iyi oynadığı zaman ‘gerçekten o oldu’ denir. Ama oyun bitip perde
kapandığında, kendilerine dönemezlerse bu ‘normal’ değildir. Bizler de bu
‘yaşam dramasında’ kendimizi oynadığımız rollerden ayıramıyoruz.
Nlp İle Ruhsal Gelişim/Cengiz Erengil/Akis Kitap
Dahi Beyin Blog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder