mutluluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mutluluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Doktorun Pozitif Yaşam Reçetesi
Barış Manço’dan Kişisel Gelişim İlkeleri
2 Ocak 1943’te doğan ve 1 Şubat
1999’da hayata veda eden Barış Manço, sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda
bir âşık, bir halk ozanı kimliğiyle de bilgelik makamına erişmiş nadide insanlarımızdan
birisiydi. 7’den 70’e tüm insanlara iyiyi, doğruyu, güzeli anlatan Manço
ilginçtir ki, 80’li yılların en zor zamanlarında bile her kesimden insanın
sevdiği ve sahiplendiği bir kişilik olmuş, hatta kişiliği aşarak bir Mançoloji
felsefesi oluşturmuş ve böylece tüm insanları kucaklamıştır.
UZUN YAŞAMAK İÇİN EVLENİN!
INSEE (Fransa İstatistik ve
Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü) tarafından yapılan bir araştırma sonucunda,
evlilik hayatının, uzun yaşamanın en iyi yolu olduğu belirlendi. Bekârlığın ise
ölümü hızlandırdığı ifade edilmekte... INSEE, 40 yaş üzerindeki erkekler ve kadınlarla
çalışıyor. Sonuç çok açık: Her yaş grubunda ölüm riski, çift halinde yaşamayan insanlar
için daha yüksek! Kritik dönem 40-50 yaş arasında... Bu yaş grubundakilerde ölüm
oranı yalnız yaşayanlar için iki ila üç kat daha fazla. Sonrasında, yaş
ilerledikçe bu geçerliliğini kaybediyor. Erkeklerde ise bu risk daha büyük…
GÜNE HARİKA BAŞLAMANIN 3 YOLU
Güne güzel bir moralle başlamak, öncelikle kendimize karşı olan sorumluluğumuzdur. Elbette gün içerisinde iyi, kötü ya da stresli olaylar gelip bizi bulacak ve kaçınılmaz olarak moralimizin bozulduğu anlar yaşanacaktır. Bunların hayatın normal cilveleri olduğunu aklımızda tutup, yaşadığımız sürece kimi zaman bizi rahatsız edebileceklerini kabuk etmek gerekir.
Yenile Yenile Yenmeyi Öğrenmek
Eğer;
“Dünyanın nimetlerini gör,
yoksunluklarını değil. Mutsuzluğa, her işte bir hayır vardır diyerek katlanan,
mutluluğa da aynı şekilde uyum sağlar. Mutsuzluğundan şikayet ediyorsun,
başkalarının mutsuzluklarını bir bilsen, haline şükredersin. Hiç kimse, bugüne
kadar gerçek mutluluğu tatmamıştır. Mutluluk, mutsuzluğun olmaması demektir.” diyorsan,
Mutlu Yaşamak
Bir sahil kasabasına yolu düşen Amerikalı iş
adamı, kayığının içinde birkaç ton balığı bulunan balıkçıya ‘balıkları ne kadar
sürede yakaladığını’ sorar: “Fazla sürmedi, senyör.” Amerikalı hayretle sorar:
Öyleyse neden daha çok balık tutmadın?”“Bu bugünlük bana ve aileme kafi,
senyör.”
2013 Yılında Yeni Bir Hayata Ne Dersiniz?
Yeni bir yıl, yeni ve beyaz bir sayfa açmak için size iyi bir fırsattır. Büyük başarılar mı gösterdiniz? O halde boşu boşuna hâlâ geçmişteki başarılarınızla övünerek gelecek zamanı zâyi etmeyin… Çok mu sıkıntılar çektiniz? Geçti, gitti… Demesi kolay belki… Ama geçti gitti işte… Artık yeni ve beyaz bir sayfa açmanın zamanı geldi de geçti… “Eski sayfalarınızı yırtıp atın” demiyorum, onları da en güzel bir köşede saklayın… Acısıyla, tatlısıyla hepsi de birer yaşam tecrübesi ansiklopedisidir onlar; hem de sadece size ait, size özel… Ama hayat devam ettiği sürece de yaşam kitabımızın ilerleyen sayfaları boş kalmasın… Boş kalarak sararmasın, kirlenmesin…
Ne olduysa oldu, ne geldiyse geçti başınızdan… Belki de büyük başarılar gösterdiniz… O zaman “aferin” deyin kendinize… Belki de çok mutlu anlar geçirdiniz… Gurur duyun başarılarınızla ve mutluluklarınızla… Belki de tam tersine çok üzücü olaylar yaşadınız, ağladınız, acı çektiniz… Ama eğer şu anda bu satırları okuyacak ve düşünecek derecede iyi hissedebiliyorsanız kendinizi, işte artık olan olmuştur, geçen geçmiştir, bunu kabul edin…
Ocak ayıyla birlikte yeni bir yıla daha girdik. Belki de iple çektiğimiz 2012 yılı, bir çırpıda gelip geçiverdi. Öyledir zaten… Geçmek bilmeyen zaman, aslında akıyordur kontrolsüzce, yükseklerden düşen şelale misali… Eskiler öyle derler ya : “Gençken zaman bir türlü geçmezdi. İhtiyarlayınca haftalar gün gibi, yıllar ay gibi geldi, geçti.” . Hatta bir şarkı vardır: “Baharı görmeden yaz geldi, geçti.” diye… “Konuyla ne alâka?” derseniz; bir yaştan sonra bakıyorsunuz ki, öylesine umutla beklediğiniz ve üzerine planlar yaptığınız yaşam dönemleri (çocukluk, gençlik, yetişkinlik, evlilik, askerlik, iş, v.b) daha ne olduğunu bile anlamadan geçmiş gitmiş…
Bugün 90’lık bir dedeye ya da nineye de sorsanız, hayattan pek de fazla bir şey anlamadan yılların akıp gittiğinden bahsedecektir size… Ne değerli bir mefhum şu zaman… Kuran’da bile Yüce Allah: ”Asra yemin olsun ki” diyerek zamanı baz almak suretiyle yemin ediyor. Varlıkların varlık sebebi Yüce Yaratıcımız, Âlim sıfatıyla, bildiklerimizin sonsuz ötesindeki bildikleriyle, zamanın ne derece önem arz ettiği mesajını veriyor bize…
Saatin yelkovanını, akrebini geriye çevirebilirsiniz, elektronik saatinizin ayarlarıyla oynayabilirsiniz ama nafile… İşte geriye döndürülemeyecek nadide mefhumlardan biridir zaman… O halde ne yapmalı? El cevap: Kıymet bilmeli! Nasıl bileceğiz peki? Çok kolay… Zamanın değerini bilme duygusunu içimize sindirerek, yüreğimizle hissederek ve aklımızla yöneterek… Oturun bir kenara; mümkünse sakin bir yer olsun… Birazcık zaman üzerine tefekküre dalın… Kaç yaşında olursanız olun, bu yaşınıza kadar geçen süreyi, bir film şeridi gibi geçirin zihninizden; doğduğunuzdan bu yana, aklınız erdiğinden beri, kafa ve yürek gözünüzle hayatı izlemeye başladığınız andan itibaren…
Yeni bir yıl, yeni ve beyaz bir sayfa açmak için size iyi bir fırsattır. Büyük başarılar mı gösterdiniz? O halde boşu boşuna hâlâ geçmişteki başarılarınızla övünerek gelecek zamanı zâyi etmeyin… Çok mu sıkıntılar çektiniz? Geçti, gitti… Demesi kolay belki… Ama geçti gitti işte… Artık yeni ve beyaz bir sayfa açmanın zamanı geldi de geçti… “Eski sayfalarınızı yırtıp atın” demiyorum, onları da en güzel bir köşede saklayın… Acısıyla, tatlısıyla hepsi de birer yaşam tecrübesi ansiklopedisidir onlar; hem de sadece size ait, size özel… Ama hayat devam ettiği sürece de yaşam kitabımızın ilerleyen sayfaları boş kalmasın… Boş kalarak sararmasın, kirlenmesin…
Yeni bir yılı kendi şaheseriniz yapmak için sizi kim tutar? Mazeret üretmek istersek, epeyce bir malzeme bulmamız mümkün… “Hava bozuk, para yok, bırakmıyorlar, izin vermezler, bana kızarlar, gülerler, gücüm yok” gibi mazeretler ve daha fazlasını üretmek için üzerimize hiç kimse yok… ”Ya olmazsa, ya başaramazsam, kötü sonuçlanırsa?” gibi sorular da zihninizin labirentlerinde amaçsızca gezinen birer bilye gibi dolaşabilir… Peki, ya olursa? Ya başarırsan? Ya iyi sonuçlanırsa? Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki, büyük başarıların altında büyük riskler yatar. Tarihe bakacak olursanız, büyük başarılar göstermiş komutanlar hiçbir zaman “ya olmazsa” dememişler, bilakis “olacak, olmalı” diyerek tüm imkânlarını seferber etmişler. “Ben komutan değilim ki…” demeyin… Evet, herkes bir komutandır. Herkes, kendisinin komutanıdır. Size düşen sadece emir vermek… Öyle bir emir vereceksiniz ki, beyniniz, zihniniz, yüreğiniz, ruhunuz ile birlikte tüm zerreleriniz, sizi hedefinize ulaştırmak için seferberlik ilan edecekler…
O halde 2013 yılını kendi şaheseriniz yapmaya ne dersiniz? Ne bekliyorsunuz? Haydi, kalkın ve girin hayatın içine…
Kaynak:selcukalkan.ncom
Mutluluk Seçimi
“Yapacağınız hangi seçimin mutluluk ya
da mutsuzluğa neden olacağını biliyor musunuz? Bu seçimi bu makalede keşfedin.”
“En
büyük özgürlüğümüz, dışımızdaki birinin ya da bir şeyin bizi nasıl
etkileyeceğine karar verme hakkımız ve gücümüzdür.” Stephen R. Covey
Bu muhteşem bir özgürlüktür. Bunu başka bir şekilde ifade
edecek olursak, en büyük özgürlük niyetimize karar verme hakkımız ve gücümüzdür.
- Kontrollü davranışlarımızla acıya karşı korunmak.
- Kendimiz ve başkaları için hangi davranışların sevecen olduğunu öğrenmek.
Niyetimiz sevgiyi öğrenmek olduğunda, başkalarının bizi
nasıl etkileyeceğine karar veririz.
Eğer benim niyetim başkalarının benim hakkımda
hissettiklerini kontrol etmekse, o zaman başkaları benden hoşlanmazsa üzülürüm.
Kendimi reddedilmiş ya da değersiz hissedebilirim. Onları değer duygum için
sorumlu kılarım ki, bu da mükemmel olarak, şirin olarak, işleri doğru yaparak,
doğru şeyleri söyleyerek, doğru görünerek, doğru uygulayarak ve benzeri
davranışlarda bulunarak, diğer insanların benim hakkımda hissettiklerini
kontrol etmeye çalıştığım anlamına gelir. Böyle yaşamak çok zordur!
Benim niyetim kendime karşı sevecen olmaksa, o zaman değer
duygum için sorumluluğu başkalarına vermem. Bunun yerine esas değerimi
tanımlarım –görünüşüme ya da yaptıklarıma göre değil– şefkat, merhamet, özen
gösterme, anlayış, yaratıcılık, azim, erdem ve benzer özelliklerime göre.
Kendimi programlanmış ego yaralı zihnime göre değil de yüksek benliğimin
gözlerinden tanımlamayı öğrenirim. Eğer bir insan benden hoşlanmazsa insanların
kim oldukları ve hissettikleri hususunda kontrolüm olmadığını kabul ettiğim ve
onların davranışlarını kişisel almamın kendime karşı sevecen bir davranış
olmadığını bildiğim için bunu kişisel almam.
Odak noktam kendimi sevmek ve sevgimi başkalarıyla
paylaşmak olduğunda, bana sevinç veren davranışlarda bulunurum. Acı verici dış
olaylar beni anlık etkilese de niyetim kendimi sevmek olduğunda, çabucak kendi
hislerim için şefkat beslemeye başlar, yalnızlık, kâlp ağrısı, kâlp kırıklığı,
elem, keder veya üzüntünün içinden geçmemde bana yardımcı olacak huzurlu bir
ruh haline girerim.
Bu durum sonuçta kime yetki verdiğime bağlıdır – kendi
içimdeki ruhsal rehberliğe mi, yoksa diğer insanlara ve olaylara mı yetki
veriyorum. Diğer insanlar ve olaylara yetki verdiğimde, diğer insanların ve
şartların bir kurbanı olurum. Kendi içimdeki ruhsal rehberliğe yetki
verdiğimde, her zaman bir hakikat, barış ve sevinç kaynağına erişebilirim.
Mutluluğum ya da mutsuzluğum benim seçimimdir ve
tamamen benim niyetime bağlıdır – ki bu son kertede benim özgür irademle
yaptığım bir seçimdir.
Niyetim kontrol edemediğim şeyleri kontrol etmek
olduğunda ya da kendime, diğer insanlara ve gezegene karşı kontrol amaçlı
sevecen olmadığımda kendi mutsuzluğumu kendim yaratırım. Maddelere veya
süreçlere olan çeşitli bağımlılıklarla acımı, diğer insanların onayını alarak
hislerimi ya da kendime ve diğer insanlara karşı sevecen olmayan şekillerde
davranarak diğer insanları ve sonuçları kontrol etmeye çalıştığımda kendimi
mutsuz ederim. Sonucun aracı mazur göstereceği inancıyla hareket etmek, bana
asla sevinç vermez.
Niyetim, kendime ve diğer insanlara karşı sevecen olmak
olduğunda, kendime, diğer insanlara ve gezegene kendimin ve hepimizin en yüksek
hayrına olacak şekilde davranırım. Kendime ve diğer insanlara karşı sevgi dolu
davranışlarım her zaman derin bir sevinç hissi verir.
Kendinizi
ve diğer insanları sevmeyi öğrenme niyetini seçtiğinizde, kendinizi bilgelik,
hakikat ve neşe kaynağıyla kişisel güç, bütünlük ve bağlantı içine sokarsınız.
Dr.
Margaret Paul
Çeviri: Mihriban Doğan
mihribandogan@hotmail.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)