BÜYÜK DÂHİLERİN BÜYÜK SORUNLARI OLUR




Deha ve psikolojik sorunlar, paranın iki yüzü gibi birbirinden ayrılmaz parçalar adeta. Süper bir beyniniz varsa, her zaman olmasa da çoğu kez psikolojik çıkmazlara sürüklenme ihtimaliniz var.
Genel kanı o ki, bunalımlı ruhlar yüksek bir yaratıcılık potansiyeline sahipler. Kendileriyle, çevreleriyle, aileleriyle bir türlü uyumlu bir ilişki tutturamamış olsalar da edebiyatta, bilimde, müzikte, resimde, siyasette harikalar yaratıyorlar. İşte zihinsel ve ruhsal psikoz yaşayan ancak bunu yaratıcılıkta tetikleyici bir güç olarak kullanmayı başarabilen dâhilerden birkaçı:

Isaac Newton

İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom ve mucit Newton, son derece ketum yaradılışlı biriydi. Zaten sınırlı sayıda olan arkadaşlarına karşı da hırçın ve kırıcı bir tutum sergiliyordu. Kendini tamamen işine vermiş, başka bir şey düşünemez durumdaydı. Öyle ki, bazen yemek yemeyi bile unutuyordu. Zaman zaman dersler verse de, dinleyicilerine karşı oldukça saygısız ve küstahtı. Sözün kısası, büyük dahi Newton, iş insanlarla iletişim kurmaya gelince fena halde çuvallıyordu. Bir türlü sosyalleşemiyor, toplum içine karışamıyor, kimseyle diyalog kuramıyordu. İddiaya göre tüm bunların altında bir tür sinir hastalığı yatıyordu.

Ludwig van Beethoven

Büyük bestekâr Beethoven’in zihinsel değil, psikolojik kaynaklı sorunlarla başı dertteydi. Ve daha da önemli olanı, bu durum bir müzisyen için en önemli duyu olan işitme yetisini olumsuz yönde etkilemişti. Henüz 23 yaşındayken tuhaf sesler duymaya başladı. Bu felaketin ilk habercisiydi. Bu durumu çevresindekilerden sakladı. Ta ki durum artık gizlenemeyecek kadar ilerleyinceye ve iletişim kurmak için yazıyı kullanmak zorunda kalıncaya  dek... Durum böyle olunca Beethoven tüm enerjisini bestelerine yoğunlaştırdı ve en güzel eserlerini sağırlığın ilerlediği dönemde verdi. Başyapıtı olarak değerlendirilen 9. Senfoni’yi bestelediğindeyse tamamen sağırdı.

Albert Einstein

Bilimde devrim yaratan meşhur fizikçi Albert Einstein, üç yaşına kadar konuşamamış, on üç yaşına kadar da ayakkabı bağcıklarını bağlayamamıştı. Okulda öğretmenlerinin ağzından onun hakkında iyi bir şeyler duymak neredeyse imkânsızdı. Çarpma işleminde zorlanıyor, iyi okuyamıyor, birçok yazım hatası yapıyordu. Bir gün öğretmeni Einstein’ın babasına, bu çocuğun hangi alanı seçerse seçsin, başarı kazanmasının imkânsız olduğunu söylemişti. Tabi ki öğretmen haksız çıktı; çünkü sınıfın o günkü başarısız öğrencisi büyüdüğünde dünyayı değiştirmeyi seçmiş ve bunda da başarılı olmuştu.

Winston Churchill

İngiliz devlet adamı Winston Churchill “siklotimi” adı verilen, manik uyarı ve melankolik depresyona kadar uzanan periyodik dönemler gösteren psikoz durumundan muzdaripti. Depresyon anında tren istasyonlarında yolcu platformunun kenarına yaklaşmaktan son derece çekinir, trenin kendisine vuracağı konusunda aşırı endişe duyardı. Manik uyarı anlarında ise kahramanca işler başarmak üzere seçilmiş olduğuna inanır, yoğun bir aktiviteyle çalışırdı.

Lord Byron

Hırçın ve agresif bir yapıya sahip olan İngiliz şair Lord Byron, yaşadığı “bipolar” diğer deyişle “manik depresif” bozukluk nedeniyle, ruhsal iniş-çıkışlarla dolu bir hayat sürdü. Bipolar bozuklukta kişi depresyon ve aşırı coşku yaratan mani arasında gider gelir. Belki de bu durum Byron’un edebi zekâsının kaynağıydı; zira ortalamanın üstünde bir yaratıcılık, bipolar sendromun semptomlarından biri olarak kabul edilir. Ünlü şairin libidosunun yüksekliği ve kadınlara düşkünlüğü de bu rahatsızlığının bir sonucu olabilir.
 
Deniz Karanfil