Yeni dünya düzeninin getirdiği monotonluktan sıkılan
insan, yüksek katlı binalarda alt tarafı bir ömür bitirmeye çalışıyor, içinde
bitmek bilmeyen bir yığın “of”ların eşliğinde. Sonra birileri kendini alışveriş
merkezinin içinde buluyor, dolabına birkaç parça daha tıkıştırabilmek için,
kimisi kuaförde saçında bir yığın bigudiyle, kimisi playstation salonlarında…
Bir gün ters
gitti ormanda her şey... Aslan yoruldu, bıraktı kral olmayı... Ceylan sıkıldı,
cesaretlendi ve unuttu atalarının yem olduğu günleri... Tilki, ürettiği
numaralardan öteye geçemedi ve sonrasında vazgeçti kurnaz olmaktan... Karga çok
çabaladı, her şeye inat şarkı söylemeye başladı bir kez daha şansını deneyerek
ve orman halkı bu sefer onu alkışlamaya başladı. Kediler, fare avını bir kenara
attı asırlar sonrası, o gün aksi ya, gökten armut yağdı ve yiyecek yeni bir
yemek keşfettiler. Artık armudun iyisini sadece ayılar yemiyordu. Neden sonra,
orman sakinleri düz giden yollarına nice virajlar, tüneller, köprüler inşa
etti. Ve baktılar ki her gün ürettikleri nice çeşitlerle yaşamaya
başladıklarından beridir, ormana doğmaktan onur duydu Güneş…
Yeni gelen
günlerde aynada aynı şeye bakmaktan sıkılıyoruz çoğu an. Küçük ama işe yarar
değişiklikler istiyoruz kendimizde; bazen çevremizde, bazense haklı olarak
yaşadığımız şehirde. Sonra zamanın birinde adamın birinin rastgele icat ettiği
-sözüm ona- o mükemmel icâda uzanıyor elimiz. Kimisi saçına yeni bir renk
buluyor teniyle uyumlu, kimisi yalan gözlerle bakmayı tercih ediyor geri kalan
ömrüne. Böylelikle kendince ertesi günü daha bir heyecanla karşılıyor kendisi
için, kilometrelerce öteden gelen Güneş’i, yanıldığını bir an bile düşünemeyip...
Aslında bilmiyor, yarın patlıcan morundan da sıkılabileceğini...
Yeni dünya
düzeninin getirdiği monotonluktan sıkılan insan, yüksek katlı binalarda alt
tarafı bir ömür bitirmeye çalışıyor, içinde bitmek bilmeyen bir yığın “of”ların
eşliğinde. Sonra birileri kendini alışveriş merkezinin içinde buluyor, dolabına
birkaç parça daha tıkıştırabilmek için, kimisi kuaförde saçında bir yığın
bigudiyle, kimisi playstation salonlarında… Akıp giden zamana keşkeler
biriktirerek gözlerini kapatıyor, gecenin bilmem kaçıncısı yarısı ve sonra
gözlerini yeniden açıyor, sabah yerini çoktan öğlene bırakmışken…
Sıradanlığa
bağladığı bir hayatta insan inadına ha bire mutsuzluğa kapı aralamaya devam
ederken elini kımıldatabildiği an başka, bambaşka olabileceğini gözden
kaçırıyor zaman denilen devâsânın içinde... Kocaman bir okyanusa elden düşmüş
bir kayıkla çıkmanın hesabını yapıyor ve alabora olmaktan dem vuruyor
gereksizce.
Oysa önemli olan, sadece işine yarayacak doğru
zımbırtılarla yeni, yepyeni, baştan sona kendi olan o gemiyi yapabilmek,
böylece yeni kıtalara hükmetmek…
Velhasıl
rutine bağlanmış her şey sıkıcıdır ve bu yüzden karşı komşunun
bahçesindeki çimenler hep daha yeşildir…
Kendi
çimlerinizi yeşillendirmek dileği ve tabi ki orman halkından ders çıkarmayı
unutmamak şartı ile…
Vesselam!
Cemre Şeyma Kapu
Kaynak: www.gencgelisim.com