Bu yazı, özellikle öğrencilere
katkı sağlaması düşüncesiyle yayınlanmaktadır. Bu nedenle yazıyı özellikle
öğrencilerle, arkadaşlarınızla ve ailenizle paylaşmanızı arzu ederim. Eğer
paylaşmazsanız merak etmeyin, bir şey olmayabilir ama paylaşırsanız kendinize
ve paylaştıklarınıza bir iyilik etmiş olursunuz.
Toplumumuzda neredeyse her çocuk, doğduğu günden itibaren gelecekte
ne olacağı hususunda yönlendirilmektedir. Başlangıçta kendisinin haberi olmasa
da "Benim çocuğum doktor olacak, mühendis olacak!" şeklinde dilekleri
başlar anne ve babanın... Bu meslekler, genel kabul görmüş düşünceler
kapsamında, bol para kazanılabilecek ve prestijli meslekler olarak
görülmektedir. Konuşmaya, kendini doğru ifade etme düzeyinde başladığında ise
ne olacağı sorusu çevredekiler tarafından çocuğa yöneltilir. Eğer çocuk
ebeveynin duymak istediği cevabı vermezse ebeveyn hemen: "Benim çocuğum doktor
olacak, mühendis olacak!" diyerek devreye girer. Burada söylenilen,
çoğunlukla çocuğun ne olmak istediği veya ne olabileceği ile ilgili değil,
ebeveynin olamadığı meslek ile ilgilidir. Dahası ise, eğer çocuk bunlardan biri
olursa çok para kazanır ve ailesine bakar düşüncesi de yaygındır.
Sonra çocuk okula başlar ve ebeveyn beklentileri de
yükselmeye... Çocuk adeta yarış atı gibi şartlanmaya ve koşturulmaya
başlanmıştır. Kimse ona ne olmak istediğini sormaz; ama herkes olmasını
istediği mesleği ona empoze eder. Ayrıca nasıl olacağını da söylemez, sadece ister.
Bu aşamada bazı ebeveynler "İyi de ben elimden geleni yaptım, onu en iyi
okullara gönderdim. Hatta bunun için varımı yoğumu ortaya koydum." şeklinde
savunmalara girerler. Oysa çocuğun iyi bir rehbere ihtiyacı vardır çıktığı bu
zor yolda...
Çoğu okulda, ne yazık ki çocuğa araştırma, inceleme, merak
etme, deneme, yanılma, ekibin parçası olma, ortak sinerji, vb. konulardan
bahsedilmez ve çocuk yönlendirilmez. Ne kadar çok ödev verilirse ya da
çantasına ne kadar çok kitap eklenirse o kadar iyi olacağı düşünülür. Yaygın
düşüncenin aksine, ne ailede ne de okulda araştırmaya, okumaya ve üretmeye
yönlendiriliyor çocuklar...
Okul günlerinizde "Senin aklın ermez; denileni yap, icat
çıkarma! Dersin, hatta okulun düzenini bozuyorsun!" şeklindeki cümleleri
hatırlayacaksınız. Öğrenciyken nedense hep büyükler bilir, çocuk bilemez;
fikrinin olması teşvik edilir ama istenilen cevabı veremediğinde çocuk azar
işitir. Dolayısıyla evde ve eğitim hayatında pasif, silik yetişir çocuklar...
Grubun (sürünün) parçası olmak öğretilir, birey olmanın ve hata yapmanın önemi
ise çoğunlukla ıskalanır. Oysa ancak deneyerek deneyim kazanabiliriz.
Örnek aldığımız başarılı bir aile büyüğümüz ya da
öğretmenimiz neredeyse yoktur, nostalji kapsamında hatırladığımız ilkokul
öğretmeniz hariç... Başarıyı sadece çok çalışmakla elde edeceğimizi düşünürüz.
Bu nedenle başarılı olmayı kafasına takmış ama nasıl yapacağını bilemeyen
insanlar olarak yetişiriz. Denemelerimiz doğal olarak çeşitli nedenlerden
dolayı başarısız olunca, önce çevremizi ve şartları suçlarız, sonra da genelde
içimize kapanırız.
Kendimizi Eleştirmek Aklımıza Geliyor mu?
Nedense kendimizi geliştirmek bir yana, eleştirmek dahi pek
aklımıza gelmez. Bırakın çalışmayı, nasıl çalışacağını dahi bilmeyen ama bir
yolunu (kopya, sistem, çevre, rüşvet, suçlama, af) bularak hem sınıfları geçen,
hem de üniversite öncesi 6-7 yıl İngilizce dersi görmesine rağmen konuya özgü
bilgi dağarcığı "I love you. Dis is e buk, yes its e pensıl"
düzeyinde olan öğrenciler dahi en iyi üniversitelerde okumak isterler. Salt
sistemi suçlamak ise kolaycılıktır. Kimse kendinde yapamadıklarından dolayı suç
aramaz, yetiştirilme tarzımız gereği... "Okuyacak da ne olacak?" diye
okula gönderilmeyen kız ve erkek çocukları olmamalı ülkemizde! Bu yanılgı
içinde olanlara ise "Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?" diye
sormalıyız.
Başarının Kestirme Yolu Yoktur
Başarmak hep istenir ama kimse zorlanmaya gelmez, kolayca
olsun, hemen elde edilsin istenir her şey... İşin kolayına kaçmak, adamını
bulma ile çözüm üretmek varken "çalışmak niye?" düşüncesi çoğu kişide
vardır. Eğer uygulamada hata yaparsanız, ümidinizi yitirirseniz, başarılı
olamazsınız. Ama bir şeyler yapmadan da kimseyi suçlamayın! Ya yenilgiyi kabul
edin ve sonuçlarına katlanın veya mücadeleyi seçin, başarmaya odaklanın ve
inanın (çünkü inanmak başarının yarısıdır). Bunu bireysel bazdan, toplumsal
düzeye kadar yaptığımızda hep birlikte başarılı olacağız. Çok çalışmamız,
mücadele etmemiz gerekiyor. Zorluklar bizi yıldırmamalı. Şartlar ne kadar ağır,
ne kadar zor olursa olsun, başarmaya odaklanmayız. Konuyu isterseniz 5N1K
kelimeleri ile "Kim, Ne, Nerede, Nasıl, Niçin/Neden,
Ne Zaman?" şeklinde sorgulayabilirsiniz. Sonra ise "Ben"
diye başlayarak vereceğiniz cevaplar, başarıyı tanımlayacaktır.
Bireylerin, kariyer hedeflerini gerçekleştirebilmesi,
toplumsal dönüşüme ve başarıya çok büyük katkılar sağlayacaktır
Geçmişe bakınca, bir eğitimci olarak 22 yılı tamamlamış
olduğumu görüyorum. Sanırım, çalışmalarımla ilgili birkaç detayı da burada
açıklamamda yarar var:
Eğitimin gerçekten
ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Bu nedenle ana çalışma alanlarımla ilgili
Yahoo ve Linkedin gruplarımı, bilgiye ulaşmak isteyenlerin ve ilgi duyanların
üyeliğine açık bir platform haline getirdim. Böylelikle, bilgiyi yayma ve
paylaşma çalışmalarımın amacına ulaşacağını düşünmekteyim.
Haydi hep birlikte eğitim konusunda iyi bir şeyler yapalım.
Her bireyin yapabileceği bir şeyler var…Bunları şöyle özetlemek mümkün :
1.
Öncelikle kendisi için, bilgiye ulaşmanın yol ve
yöntemlerini öğrenmek
2.
Tüm öğrendiklerini uygulamak
3.
Çevresine örnek olmak
4.
Topluma sosyal sorumluluk kapsamında katkıda bulunmaya
çalışmak
5.
Bu aşamada birey olarak katkının, STK'lara verilen
destek ile çok daha anlamlı olacağını belirtmekte yarar var.