Dolmakalem,
daktilo, gaz lambası, bakır tencere, kilim, kömürlü ütü bir zamanlar gündelik
hayatın “kahrı da hoş, lûtfu da hoş” cinsinden sevimli ayrıntıları idiler.
Külfetleri
yok değildir: Dolma kalem mürekkep damlatır, daktilo şeridi soba kurumu gibi is
bırakır, gaz lambası koku yapar, bakır tencerenin kalayı silindiğinde yemeği
vurur, kömürlü ütüyü tutuşturmak enikonu hüner ister, herbirini lâyıkınca
tasarruf etmek ustalık gerektirirdi. Zamanında zenginlik nişânesi sayılan ince
edevât şimdi sefâletin alaturkalıkla kesiştiği yerde birer hicrân dekoru
olduktan başka antika meraklılarının elinde “âsâr-ı
atîka” kıymetine büründüler.
İki
hafta önceki Aksiyon dergisinde okuduğum bir yazı, gündelik hayatımızın
alafranga âhenginin kibriti de fersûdeleştireceğini haber veriyordu. Bütan gazı
ile çalışan ve neredeyse bir kibrit fiyatına denk düşecek kadar harcıâlem
fiyata satılan plastik çakmaklar, bizim emektar kibritin canına okumak
üzereydi.
Bu
gidişle beş yıla kalmaz amatör koleksiyoncuların vitrinini süsler mi dersiniz;
yeni neslin bastıbacak afacanları, babalarının bilgiç bir edâ ile, “bak evlâdım
buna kibrit derler; ben kibritli günlere yetiştim; dedem piposunu bu tuhaf
eczâlı çöplerle tutuştururdu” diye yâd-ı mâzi eylemeleriyle bıyık
altından dalga geçerler belki de.
Kibrit
bize XIX. yüzyılın yâdigârı; onda, mekanikle kimyânın bu asırda âniden şaha
kalkmış gibi görünen ilerlemesinin telkin ettiği güven ve iyimserliğin izlerini
bulmak mümkün. Kibritin mûcidi, belki de icadıyla gökten ateşi çalıp yeryüzüne
indiren Prometheus’a duyulan kolektif şükran duygusunun zayıflamasına sebep
olmuştu; nerede, ne şartlar altında olursa olsun kuru kalmasına dikkat edilmiş
bir kibrit çöpü, anâsır-ı erbaa’nın en esaslı
aktörlerinden ateşi her an emre müheyyâ kılabiliyordu. Çakmak taşından çıngı
üfleyip, tiftiklenmiş pamuk veya ince kıyılmış yongaların üstüne düşürerek ateş
yakmanın külfeti, kibritin sunduğu ihtilâlci kolaylıkla nasıl da çaptan
düşüvermişti kimbilir?
Anladık
sigara sağlığa zararlıdır ama tiryakiliğini erkân-ı
harb rütbesiyle idrâk etmiş her ehl-i keyf, sigarasını plastik
bir çakmağın hilekâr ve harcıâlem aleviyle değil, insana her zaman minik bir
“abra-kadabra” numarası intibâını telkin eden kibritle
tutuşturmayı tercih edecektir. Sigaranın ucunu ıslanmayacak tarzda dudağının
kenarına iliştirdikten sonra kibrit kutusunu üç parmağı ile hafifçe kavrayıp (artık tik haline gelmiş bir refleksle) şöyle bir sallayacak ve kutu derûnunda kuzu kuzu yatan
çöplerin, “buradayım ve senin için hizmete hazırım efendim” anlamında okunması
gereken şen şıkırtılarından emin olduktan sonra kutunun sürgüsünü itecek ve
içinden esaslı bir çöp seçecektir. Rüzgârlı havalarda kulağı kesik tiryakinin
kibrit yakışına doyum olmaz: Kibriti kava sürttükten sonra akılalmaz bir
çabuklukla avucunu ufacık bir davlumbaz hale getirir ve mutlaka ilk çakışta
hedefine ulaşır; bu vâdide ikinci kibrite davranmak en azından amatörlük işâretidir
(ve bu satırların yazarı en az dört kibrit israf etmedikçe rüzgârda kibrit
tutuşturamayan beceriksizler zümresine dâhildir). Ateş, olgunlaşana kadar
tiryâki bir dem bekler ve o esnada ilk tutuşmadan hâsıl olan eczâ kokusunun
şöyle hafifçe geniz nâhiyesinden geçmesine müsaade eder; çoğu insan kibrit
eczâsının kokusundan uzak durmaya çalışırken aslında elinde tuttuğu XIX.
yüzyılın harikûlade icâdına karşı okkalı bir hürmetsizlik tavrı gösterdiğinin
farkında bile değildir. Çöpün üçte biri tamamen yanmadan hiçbir tiryâki,
sigarasını ateşle temas ettirmez; işlem hitâma erdikten sonra tütmesine mahal
bırakılmadan kısa ve keskin bir üfleyişle kibriti söndürür.
Kibrit
paylaşılabilir bir araçtır; kav kağıdının ucunu yırtıp üç-beş çöp fedâkarlığı ile bir kibrit kutusundan en azından on
kişinin hâcetini gidermesi mümkündür. Buna mukabil çakmak ne kadar kullanışlı,
ucuz, pratik ve güvenilir olsa da ikiye bölünemez; üstelik kibritin başka
avantajları da vardır, yeri gelir kürdan olur, yeri gelir boş kutusunu ufak
tefek şeyler saklamak için kullanabilirsiniz. Can sıkıntısına birebirdir; en
dar sathı üzerinde dik durmasını sağlamak için zar niyetine dakikalarca
oyalanabilirsiniz. Yanmış çöpleri israf etmeyerek ev, cami ve gemi maketi,
abajur, çerçeve gibi meşgalelerde kullanan erbâb-ı
hüneri de unutmayalım. Kibritin bunca fonksiyonunu, plastik bir çakmaktan
bekleyebilir misiniz?
Bir
kibrit fabrikam olsaydı bu kadar cân-ı yürekten bir kibrit
müdafaanâmesi kaleme alamazdım elbette. Çakmak düşmanı değilim ama yıllardan
beri yanı başımızda bize refakat eden küçük ayrıntıların ekonomi ve pratiklik
uğruna ortadan çekilmesine gönlüm rıza göstermiyor. İlk iş bakkala gidip bir
paket onluk kibrit alacağım ve onu hanımın cihaz sandığında, kurşunkalemlerimin
yanı başında saklayacağım; modern zamanların sağı-solu
belli olmuyor; bir bakmışsınız şu bizim kibrit sırra kadem basmış.
Esasen
Ali Desidero’ya plastik çakmaktan ziyade kibrit daha yakışırdı!
Ahmet Turan Alkan
Kaynak: www.gencgelisim.com
