Beyin dış dünya ile ilişkilerini sahip
olduğu duyu organları ile kurar Bu kurulacak ilişkiye kısaca DUYUM adı verilir.
Örneğin çukulatanın tadı yada eliniz kesildiğinde duyduğunuz acı bu duyum
olayının bir sonucudur. Bu hissedilen duyumlar beynin ilgili yorumlarıyla
ilişkilendirilir va bağlanır. Bu işleve de ALGI adı verilir.
Kişi bu algı işlevi sayesinde dünya ve
yaşayanlar arasında devamlı bir iletişim kurar. 5 duyu organı sayesinde devamlı
duyum halindedir ve beynin ilişkilendirmesi sonucu devamlı algılar. Ama tüm
duyumlar mutlaka br imgelemeden geçerek anımsanır. Yani duyum bir algı
neticeside nesne ve meta lara dönüştürülür
Tüm algılar beynin ilgili bölümlerince
anlamlandırılır ve arşivlenir. Bu arşivlemedede bir önem sırası vardır. Algı
son derece seçici ve titizdir. Örneğin ayn anda çevremizdeki etkenlerden her
duyu organına yüzlerce ayrı algı iletilebilir.
Aynı anda etrafı seyrediyor, bir yandan simit yiyor, deniz kenarında
yürüyüp teknelerden gelen martı seslerini dinliyor olailirsiniz. Ama algı bu
karmaşık sıralama içinde en önemli gördüklerini sınıflandırıp alır diğerlerini
pasifize eder. Tüm bu hareketleri yaparken o an sizin için simitin tadı en
dikkat çekici algı olabilir. Bunun nedeni algının en işlevsel durumdaki algıya
öncelik sırası vermesidir. Buda sizin o anki dikkat durumunuzla ilgilidir.
Mesela bir an simitin tadı dikkatinizi çekerken birkaç saniye sonra yaklaşan
teknenin sesi sıralamada üst sıraya geçer. Bu dikkat unsuru yanında bazı diğer
kriterlerde etkili olur. Örneğin ruhsal yada psikolojik durumunuz, çevrenizdeki
devamlı değişen faktörler, size doğru yaklaşan güzel bir bayan hemen sıralamayı
ve dolayısıyla algı seviyesini değiştirir. Bir diğer nedende sahip olduğunuz
dürtü ve genetiksel güdülenmedir. Güdülenmenin kısa tarifi harekete geçmek
olarak tanımlanabilir. Herhangi bir isteğiniz yada htiyacınız sonucunda ortaya
çıkan tepkidir.
Bu beslenme yada cinsel hayat konusunda olabildiği gibi başarı
yada daha iyiye olan çaba konusundada olabilir. Bu konu ihtiyacın karşısında
bir eylem oluşturacağı için son derece önemlidir. Çünkü güdülenme sonucu
iştiyak edilen şeye karşı bir eylem planlanır ve uygulanır. Bu istemli yada
istemdışı olabilir. Örneğin açlık dürtüsünü gidermek için güdülenip yemek yer
ve hedef ulaşırız. Bu bilinç halinde planlanan bir eylemdir. Aynı zamanda bir
de bilinçdışı güdülenme vardır. Bu aslında en önemli olanıdır. Zira kişi harekete
geçirdiği bir eylemi hangi güdü ile yaptığını bilmez. Bu hayatımızı idame
ettrmek için yaptığımız standart güdülenmeler olabileceği gibi aslında manasını
bizimde algılayamadığımız ve “neden yaptım bilmiyorum” kelimesindeki gibi anlam
veremediğimiz eylemler olabilir. Kişi bu gibi güdülenme sonucundaki eylemleri
bastırmakda isteyebilir. Buda ileride psikolojik sağlık sorunlarına neden
olabilir. Peki bu kada karışık ve istemsiz durumlarda beyin nasıl karar verir ?
NASIL
KARAR VERİRİRİZ ?
Hayatımızda algıladığımız yada
güdülendiğimiz her şeye bir tepki veririz. Peki ama bunu nasıl ve hangi
şartlarda veririz ? Beyin bu işlevleri genellikle mantık ve bilinç ile yapmaya
çalışır. Bir kritik filtresi vardır ve tüm temel algı ve bilnçli olarak yapmaya
çalıştığımız güdülenmeyi bir filtreden geçirerek yapar.
Örneğin yeni bir monta ihtiyacımız var.
Düşündüğünüzde bir marka ismi aklınıza gelecektir. O marka ürünü alırsanız mont
ihtiyacınız karşılanacaktır. Gider ve o marka montu satın alırsınız. Şimdi bu
satırları okurken herkesin aklına başka bir marka ismi gelecektir. Peki bu
nasıl olur ? Mont sadece üşümekten koruma amacı taşırken “filanca markanın
montu en iyisidir” kavramı nasıl oluşur?
İşte karar algısı burada işin içine girer. Kişi bilinçli yada bilinçsiz
elindeki verileri analiz eder bilinçaltına bu işle ilgii arşivleri tarama emri
verirlir ve kişi bir süre sonra gider ve
o marka montu alır. Bu bilinçli yada bilinçsiz güdülenme yani
yönlendirme olabileceğ gibi örneğin “şimdiye kadar 10 kişiye sordum hepside o marka
monttan memnundu” yargısı sonucu olabileceği gibi “valla neden o marka montu
aldım bende anlayamadım” yada “o an akılma o marka geldi” gibi bir sonuçta
olabilir. Firmaların çoğunlukla subliminal reklam yapmasındaki ana amaçta
budur. Yani kendi markasını bilinçaltına empoze edip ihtiyaç halinde karar
sıralamasında bilinçsiz olarak öne geçmektir.
Bunu yaparken de gene SİZİ kullanırlar.
Beyne ulaşan veriler hem bilinç hemde
bilinçaltına 5 duyu organımız vasıtasıyla ulaşır. Bu 5 duyu organı ister gece siz
uyurken yada uyanıkken olsun veri toplamaya ve bunları işleyip eyleme
dönüştürmeye devam eder. Eğer böyle olmasaydı uyuyan hiçkimse uyanamazdı.
Bu 5 duyu organımız arasında veri
toplama ve bunları bilinç ve bilinçaltına ulaştrma konusunda en faal olan 2
organ vardır. Bunlar gözler ve kulaklardır.
Gözleriniz birer mucizedir. Siz hangi
yöne bakarsanız bakın gözler taranan herşeyi bilinçaltına eksiksiz gönderir.
Gözün fovea tabakası siz gözünüzü
açtığınızdan itibaren kayda başlar ve tüm aldıklarını kortekse gönderir. Fovea
nın hareket kontrolu insanın elinde değildir. Hareket etmeye başladığında
görüntü taramayı bitirmeden başka bir işleve başlamaz. Toplanan tüm bu veriler
beyne gönderirlir ama çok az kısmı görünür. Kalan kısmı hemen depolanmak üzere
bilinçaltına gönderirlir.
Bakmakla görmek bir olmaz
Yani kabaca anlatmamız gerekirse % 100
lük bir kısımdan beynin görünür olarak beyne ilettiği miktar sadece % 1
dir. % 99 luk kısım ise daha sonra
kullanılmak üzere bilinçaltına gönderirlir.
Yani siz % 1 kadar görüyorsunuz. Eğer
bilinçaltınızı kullanmaya başlarsanız bu oran sizin çalışmalarınız oranında
artacaktır.
Yani siz % 1 kadar görüyorsunuz.
Taranan bölgede bilincin yada
bilinçaltının ilgisini çeken görüntüler ayrı depolanır ve kullanım için bekler
. Yani siz % 100 kadar bakar ama % 1 kadar görürsünüz. % 99 kadar da görmeye
müsaitsiniz.
%
99 KURALI
% 99 luk kısım bilinçaltına atılan ve
istenildiği zaman hafızanız tarafından size sunulan “ALTIN HİSSE” dir. Bu % 99 luk kısım sizin bilinçli yada bilinçsiz
olarak yaptığınız hateket yada davranışlarınızda söz sahibi olur.
Alışkanlıklarınızı oluşturur, korku yada fobilerinizi tetikler yani sizi % 100
yönetir. Peki o zaman biz nasıl % 99 luk görme yeteneği kazanacağız ?
Bunun en temel yolu bu % 99 luk altın hissenize sizi
oluşturacak temel fonksiyonlarla ilgili bilinçli veri depolaması yapmaktır.
Yani istediğiniz bilgi öğrenilecek
şeyleri bilinçaltınızdaki altın hisseye gönderebilmektir.
Siz bu % 99 luk kısmı ne kadar bilinçli
doldurursanız beyin sizi güdüleyip yönlendirirken o kadar isteginiz
doğrultusunda kullanır.
Örneğin hazırladığınız Subliminal NLP
mesajlarıyla bilinçaltınıza gönderdiğiniz kendine güven ve başarı motivasyonu
bilgileri ile , adım atacağınız her işe sizi azimli ve çalışkan bir tavır
içerisine sokacak yani siz ona ne veriyorsanız size onu iade edecektir. Sizi bu
konuda sizin verdiğiniz mesalar ile motive edecek ve sizde yılgınlık yada
tembellik gibi kavramların oluşmasına müsaade etmeyecektir.
İşte size bir mucize...
Biz size % 1 değil, % 5 – 10 – 20 – 50 yani ne kadar
istiyorsanız o kadar görebilmenizi teklif ediyoruz
Bunu yaparken de gene sizi
kullanıyoruz. Size sadece gözlerinizle değil bilinçaltınızla bakıp görmeyi
öğretiyoruz. Sizcede bu bir mucize edğilmi ?
Etkili öğrenmenin bir diğer yoluda
kulaklarımızı etkin kullanmaktan geçer.
Dinleyerek öğrenmek bazı kişilere göre en kolay yoldur. Hepimiz sadece
dersi iyi dinleyen ama çok ders çalışmadan başarılı olan onlarca insana tanık
olmuşuzdur. Bu tip insanların farkı nedir ? Nasıl olurda kulaklarından
beyinlerine giden herşey anında kayıt altına alınır ? Bu bir mucizemidir yoksa
öğrenilebilir bir yöntemmidir. ? Tabiki bazılarında doğuştan olan ama
öğrenilebilir bir yöntemdir. Bu da sizin bilgiyi algılayış ve derleyiş yapınızla
ilgilidir.
İnsan
kulağının algıladığı frekanslar 20 Hz ile 20 kHz (20 000 Hz.) arasındadır.
Düşük frekans kalın, yüksek frekanslar ise ince seslere aittir. Ortalam 15 khz
ses düzeyi insanın sesleri algılayabillmesi için yeterlidir. Bundan daha düşük
ses fekanslarınız kulak değil bilinçaltı algılayabilir.
Duyma işlemi kısaca şöyle
gelişir , dış kulak, çevredeki ses dalgalarını kulak kepçesi ile toplayıp orta
kulağa iletir. Orta kulak ise aldığı ses titreşimlerini güçlendirerek iç kulağa
aktarır. İç kulak da bu titreşimleri sesin yoğunluğuna ve sıklığına göre
elektrik sinyallerine dönüştürerek beyne gönderir. Beyinde birkaç konaklamadan
sonra mesajlar, son olarak bu sinyallerin işleme koyulup yorumlandığı duyma
merkezine iletilirler. Böylece duyma işlemi de beyindeki duyma merkezinde
gerçekleşir.
İnsanların kulaklarıyla duyamadıkları
çoğu sesi hayvanlar duyabilir. Buda onların kulaklarının algıladıkları frekans
aralıklarıyla ilgilidir. Göz ve kulak aynı işlem hızında bilgi aktaramaz yani
aynı anda aynı oranda konsantre olamaz. Bunun nedenide bilgi işleyiş hızının
farklı olmasıdır.
İnsan kulağının algılayabildiği 15 khz
den aşağı frekansda sesler ise gene kulak tarafından alınır ama işitme algı
aralığı nedeniyle bilinçaltı tarafından anlaşılır. Yani müzik altına subliminal
olarak gömdüğünüz mesajlar, beyin ve bilinç muziğin fekansını algılarken
altındaki mesajlarıda bilinçaltı kayda geçer.
Kimi insan görerek kimi okuyup tekrar
ederek kimide sadece dinleyerek daha kolay bilgi depolar. Bu bilgiyi işleme ve
daha kalıcı hale getirme yöntemiyle alakalıdı.
SERKAN
ERTEM
www.serkanertem.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder