Günümüz
işletme çalışanlarına yönelik olarak her alanda eğitim alınması yahut bir
şekilde sağlanması, kurumların ‘olmazsa olmazları’ndan olarak karşımıza
çıkmaktadır.
İşletmeler,
‘çalışanlarına verdikleri değer kadar
yatırım’ yapma uğraşını vermektedirler. Çoğu işletmelerin ‘eğitim yatırımı’ yapmadığı çok önemli
bir şekilde gündem oluşturmaktadır. Personel sayıları değil 500-2000 çalışan
arası, 1 kişi bile olsa işletmeler sağladıkları eğitim imkanları oranında
esasen kendilerine yatırım yapmış ve işletmeye değer oluşturmuş olacaklardır.
Mağazacılık
anlayışı ya da kavramı yakın dönemde gündeme geldi. Perakendeci anlayışın muhatabı olan mağazalar
ve bu işi yapan mağazacılar, çalışanlarına eğitimin gerekli olup olmadığı
sorusuna muhatap olmadıkları için belki sorun ortaya çıkmamakta gibi
görünmektedir. Eğitim, Avrupa Birliği
muhabbetine bazı yaptırımlarla işletmelerin gündemine girmeye başladı. Kosgeb
destekleri birazcık hareket getirdi.
İşletmelerin
çok azında, daha çok büyük miktarda çalışana sahip işletmelerde eğitime katılım
mümkün olabiliyor. Bünyesinde eğitim birimi bulunduran işletme sayıları çok az.
Anadolu’yu karış karış gezin. İşletme yapılarını inceleyin. Eğitimle ilgili
olanları ve eğitime önem verenleri tespit edin. Elde edeceğiniz sonuçla çok
hazin bir gerçeği öğrenmiş olacağınızı bilin.
Bu
bir gerçek! Değişmesi veya değiştirilmesi çoğunlukla işletme yöneticilerini ve
az bir oranda da çalışanların taleplerini bekleyen bir yapı içeriyor. İşletme
yöneticileri ile konuşulduğunda konuşmaları çok basit kalabiliyor. Eğitim
gerekli ama… Ama’lar çoğalıyor. Bir sürü bahane… Kimisi eğitimin gerekli olup
olmadığından… Kimisi eğitimin usta çırak ilişkisi ile ilişkilendirilerek
yapılabileceğinden... Kimisi eğitimi düşünmediklerinden… Kimisi neden bahsettiğinizi
anlamadıklarından… Başlıyorlar ve devam ediyorlar.
Eğitim
ne kadar gerekli? Eğitim şirketlerin kötü zamanlarında çokça artırılması
gerekli, iyi zamanlarında mutlaka tazeleme yönüyle yapılması ihtiyaç olan işletme
duyarlılık konularındandır. Şirketlerin duyarsızlıkları yöneticilerinin
kabiliyetleri ile orantılıdır. İşletmeler, profesyonelliklerine göre ‘aile şirketleri’ hüviyetine bürünmeyi
tercih ediyorlarsa kendi yakınlarının ‘işbaşı’ yapmalarından rahatsız
olmuyorlar.
Kendi
yakınlarının işletmeye verecekleri zararlar çok fazla da umurlarında
olmayabiliyor. Profesyonellere bakış açısı birkaç tecrübeden sonra kendi
insanlarına yönelmek şekline dönüşüyor. Tecrübeler acı olabiliyor. Doğru
kararlar alamayabiliyorsunuz. Doğru insanlarla çalışma imkanınız
olamayabiliyor. Fakat yaptığınız bir yanlıştan dönmek yerine yeni bir yanlışa
imza atmak işletmelerin en büyük kabusları haline geliyor. Patronlar ‘nitelik kazanmamak’ için direniyorlar.
Oradan
buradan taklit yöntemlerle aldıkları yenilikleri de ilkel bünyelerine uydurmayı
beceremeyen, geliştirmeyi bilmeyen yöneticilerin kaybettirdiklerini hesap etmek
akıllara zarar bir durum olarak karşımızda duruyor. Böyle bir anlayışa sahip
olan işletmeler ve saygıdeğer yöneticilerinin eğitimi anlamaları, eğitime değer
vermeleri ve eğitimi uygulamaları mümkün görünmüyor.
Dert
değil, demeyin! Bu durumlar ülke ekonomisine büyük kayıplar yaşatıyor. Değer,
zaman, emek, iş, anlayış, hayat, üretim, nitelik, keyfiyet kayıplarını akılda
tutmak gerekiyor. Eğitime bir zaman kaybı, gereksizlik, olmasa da olur ya da ne
önemi var ki? yaklaşımlarıyla bakmaktan vazgeçip şirketlerin üzerindeki ölü
toprakları kaldırmak anlamına geliyor. Değerli olmak isteniyor, nitelikli ve
verimli iş gücünü yaşayarak daha karlı işletmeler hedefleniyorsa eğitimin her
çeşidine bakarak ihtiyaçları belirlemek, gereğini yapmak önemli bir adım olarak
karşımıza geliyor.
Bazı
mağaza yöneticilerinin ‘denk geldikçe
eğitim veriyoruz!’ sözleri işletmelerini ne kadar önemsediklerinin
yankılarını taşıyor.
Bazı
mağaza yöneticileri ise ‘eğitime
zamanları olmadıkları’ndan yakınıyordu da anlamak güç geliyordu.
Bazı
mağaza yöneticilerinin ise maliyetleri gerekçe göstererek, ‘eğitime bütçelerinin olmayışı’ndan dem vurmalarıyla gerçek anlamda
personel maliyetlerini okuyamamak gibi çok önemli bir kayıptan habersiz
kalışlarını görememeleri işin vahametinin ne boyutlara geldiğini gösteriyordu.
Eğitimsiz bir çalışanın gerçek maliyeti aylık ödenen brüt maaşın on katı
civarında seyrediyordu ki, bunu aydınlıkta görememek anlamında farklı bir
körlük olarak değerlendirmeden geçemiyorum. ‘Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak!’ diye buna derim.. Aferin, o
yöneticilere ki, kendilerini maliyetleri düşürme ve tasarruf sağlama konusunda
profesyonel sanırlar.. Lakin ellerinden gidenlerin farkına işletmelerinde ciddi
ödeme sıkıntıları yaşadıklarında fark edeceklerini üzülerek görecekler. Kolay
mı, bilemiyoruz.. O gün dayanma gücü olur mu, onun da pek farkında olamıyoruz..
İşletme
yöneticilerinin bu yazdıklarımızdan alınmalarını, rahatsız olmalarını ve bu
rahatsızlığın gereklerini yapmalarını arzu ediyoruz. Farkına varsınlar,
durumlarının! İyi zamanlarında tedbir almayanların kötü zamanlarında daha
bedbin, bezgin ve karamsar olduklarının, birbirlerini suçlamaya ve yanlış
aramaya başlayarak arzu edilmeyen durumlara düştüklerinin örneklerini izlesinler.
Silkelensinler.
Kendi
hallerine isyan etsinler..
Kendilerindekileri
değiştirsinler..
Kendilerini
yenilesinler..
Kendilerini
eğitsinler..
Emin
olun hiçbir eğitim adımı boşa gitmeyecektir.
Abdüllatif Erdoğan
abdullatiferdogan@hotmail.com
dahibeyin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder