İşverenlere
işlerini ayakta tutarak kar elde etme ve çalışanlarla sağlıklı ilişkiler
kurabilme arasındaki dengeyi sağlamak yöneticilerin önünde halledilmeyi
bekleyen en önemli konulardan olmaya devam ediyor.
Asla,
‘Ne önemi var ki!’, demeyin!
Kısa
vadeli düşüncelerle hareket kabiliyeti belirlemeye kalkan yönetimlerin uzun
vadede ne büyük kayıplara uğradıklarının örnekleri, iş hayatının mezar taşlarında kayıtlı bulunmaktadır. Bu kayıtlarda
‘ne umutlarla kurulmuştu, şimdi burada medfun!’ yazılı olması diğer
işletmelerin önünde ‘ibretlik’
olarak durmaktadır.
İşverenler,
öncelikle işletmelerine yön verecek ve işlerini daha güzel düzeylere getirecek
yöneticilere sahip olmalılar.
Yönetici
olarak atadıkları bireyler, işletmelerin başarılı çalışanlara sahip olmalarını
sağlayacak yapıya kavuşmasında yetkin bir anlayış ve uygulama için gerekli
niteliklerle yönetim sergilemeliler.
Başarılı
çalışanlar üstlerini yönetebilen veya yönlendirebilen üretkenlikte olmalılar.
İşverenlerin
ve yöneticilerin çalışanlarıyla diyalogları işin başarılı yahut başarısız olmasındaki
en büyük etken!
Hizmet
sektöründe ‘Müşteri kral!’ anlayışı
doğru iken, işveren açısından ‘Çalışan
kral!’ anlayışının yer etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Tatmin
edilmemiş bir çalışan işletmeye her açıdan kayıp ve zarar oluşturmaktadır.
İşverenlerin
bu durumu görmesi bir hayli zaman almaktadır. Problemli çalışanların
maliyetleri çok büyük rakamlara gelebilmektedir.
Problemsiz
işyeri olmayabilir. Fakat en az problemle çalışabilmeyi başaran işletmelerin
işlerini ayakta tutmaları ve kar elde etmeleri mümkündür ve de
izlenebilmektedir.
Çalışanlarına
iş gereklerini ve niteliklerini anlaşılır açıklıkta anlatabilen işverenler
doğru bir iletişim yolunu benimsemiş olmaktadırlar.
Günümüz
işletmelerinde Türkiye’mizde bu yönde çok ciddi sorunlar bulunmaktadır.
İşverenler
ile çalışanlar arasında büyük uçurumlar bulunmakta ve taraflar birbirlerini
anlamakta güçlük çekmektedirler.
Çalışanlarına
mesleki bilgi – beceri, iletişim ve aidiyet kültürünü eğitim yoluyla
aşılayabilen işverenler kurumsallaşmada da önemli bir adım atarak ‘güven unsuru’nu kazandırmış
olmaktadırlar.
İşverenler;
- Çalışanlarını dinlesinler. En
büyük çözümlerden biridir. Genelde ya dinlemezler, ya da dinler gibi yaparlar.
Bu da büyük kayıpların en gözde habercilerinden olmaktadır. Çalışanlarına değer
vererek kazanç sağlayan işletmeler bu işe onları dinlemekle başlıyorlar ve iyi
yol alıyorlar.
- Çalışanlarını anlasınlar. Dinlemesini
başarabilmek adımını geçenler, ‘anlama’ konusunda empati oluşturmaya özen
göstermeliler. Çalışanların gözüyle işi ve niteliğini yorumlamaya çalışsınlar.
Ki, daha sağlıklı bir ‘verimlilik yapısı’na sahip olsunlar.
- Çalışanlarına eğitim yatırımı
yapsınlar. Çalışanları kendilerinde çok kısa sürede kalsalar, bulundukları
sürede eğitimleri verilsin ki içinde bulunulan zaman diliminde çalışanlarından
faydalanabilsinler.
- Çalışanları ile iletişim
kursunlar. Her zaman ve zeminde onlarla kurulacak iletişim ve diyalogun
işletmeye bir çok değer katacağı konusunda garanti vermek mümkündür. Bu konu
elde edilen tecrübelerle ispatlanmıştır.
- Çalışanlar arasında dedikodu ve
çekişme ortamını kaldırsınlar. Hafiyelik teşkilatlanmalarıyla hareket eden,
yöneticilerini de bu yönle kendilerine ve işletmeye güvensiz hale getiren
anlayış çalışanlardan bazılarının çalışma alanlarına serpiştirilerek onların
bilgi toplaması-taşıması ile ‘nifak ortamı’nının zeminini oluşturmuş
olmaktadırlar ki, böylelikle ‘cadı kazanı’ kaynamaya, laflar taşınmaya,
insanlar ‘işlerinin özellikleri ve nitelikleri’ yerine lüzumsuz uğraşlarla
işletmenin zamanını ve enerjisini sömürür hale gelen bir yapıya
bürüneceklerdir. Bunu başaran anlayışa ‘üstün hizmet madalyası’ vermekte hiçbir
sakınca olmayacaktır. ‘Bu şirketi daha kötü nasıl yönetirim?’in cevabını vermiş
olmaktadırlar.
- Çalışanlarının işletmelerini
sahiplendikçe kazanabileceklerinin farkına varmasını sağlasınlar. Aidiyet
oluşturan anlayışlar, sahiplenmeyi beyin ve yüreklere yayabilirlerse
çalışanlarıyla başarıyı yakalamanın keyfine ve hazzına ereceklerdir.
Brezilya’daki Semco şirketini bu konuda en güzel örnek olarak görmekteyim.
Çalışanlarını robotlaştırmadan işe katmak, işte niteliklerini artırmak, yönetim
ve kuruluşları ile yürekten bağlılıklar oluşturmak, daha verimli olabilmek için
güzel örnekler sergilemişti, Ricardo Semler’in şirketi.
- Çalışanlarına değer verdiklerini
hissettirsinler. Kendilerine değer vermesini bilmeyen anlayışlar, başkalarına
değer veremeyeceklerdir. Çalışanlarına değerli olduklarını hissettirebildikleri
oranda onların yüreklerini kazanabileceklerdir. Kurumsal bağlılık ve aidiyet
kültürünü yaşatabilenler bu işte ‘yükselen
iş dünyası’ örgüsünü kurmanın da keyfini yaşayabileceklerdir.
- Çalışanlarının zengin bilgi ve
beceri deneyimine sahip olmaları için imkân hazırlasınlar. Bütün bunları
yapmaları işletme için çok maliyetli bir durum değildir. Sadece yapmaları
gereken beyin, yürek, bilgi ve sabır harmanında iyi mahsul alabilmek için
samimi uğraş vermek olacaktır. Dengelerle örülmüş bir iş hayatında
çalışanlarıyla başarılı işletmelerin örneklerinin Türkiye’den de verildiği
günlerin özlemini taşıyoruz.
Abdüllatif Erdoğan
abdullatiferdogan@hotmail.com
dahibeyin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder