Birbirini
çok seven üç arkadaş bir moda fuarına giderler ve burada
gördükleri kıyafetlerden, tasarımlardan çok etkilenirler. O kadar çok
etkilenirler ki, terzi olmaya karar verirler.
Üç arkadaş, ülkenin en kaliteli
terzi ustalarından ders alırlar, en gözde modacılara çıraklık yaparlar. Dünyanın
en meşhur moda fuarlarını ve defilelerini ziyaret ederler. Sonunda iyi yetişmiş
birer terzi olarak kendi dükkanlarını açmaya karar verirler.
Birinci terzi şehrin en gözde
caddelerinden birine dükkân açar ve dükkanın camına “şehrin en iyi terzisi” yazdırır.
İkinci terzi de çok güzel bir dükkân açar ve camına “ülkenin en iyi terzisi”
yazdırır. Üçüncü terzi de güzel bir dükkan açar arkadaşlarının camlarına
yazdırdıkları yazılara bakar, onlardan geri kalmamak için “dünyanın en iyi
terzisi” yazması gerekmektedir. Ama öyle yapmaz dükkanın camına “sokağın en iyi
terzisi” yazdırır.
Aradan birkaç yıl geçer. Ve
bir birini çok seven bu üç arkadaş bir araya gelirler. Hoş beşten sonra
işlerinin durumlarını sorarlar. Şehrin en iyi terzisi ile ülkenin en iyi terzisi,
işlerin iyiye gitmediğinden yakınır. Sokağın en iyi terzisi ise işlerinin çok
iyi olduğunu ve siparişleri yetiştiremediğini söyler. Hatta arkadaşlarına,
yanında çalışmaları için iş teklifinde bulunur. Arkadaşları bunu nasıl
başardığını sorunca:
- Siz hep ileriye bakarken
önünüzdekileri göremediniz. Oysa ben, ileriyi gözetmekle beraber sürekli önüme
baktım. Önümdeki fırsatları iyi değerlendirdim.
İnsanoğlu geçmişinden kopuk
yaşayamaz. Geçmişini inkâr etmesi de şık değildir. Aynı şekilde insanın yarınlar
için hayalleri olmalı, gelecek için hedefler belirlemelidir. Yapılan
çalışmalarda her türlü yaşam mücadelesinde hedeflerimiz, geleceğe güvenle bakan
bakış açımız, bize motivasyon gücü kazandırır. Ancak geçmiş ile gelecek
arasında mekik dokurken ‘içinde yaşadığımız anı’ kaçırmak önümüzde duran
kocaman fırsatları görmezden gelmek, kendi kendimize atacağımız en büyük kazık
olacaktır.
Bir toplulukta, saf halinde
dizilmiş olan insanlarla tokalaşırken çok ısındığımız ya da sempatik
bulamadığımız insanlar olabilir. Ama o anda kiminle tokalaşıyorsanız, lütfen
sadece o kişi ile ilgilenin, sadece onun gözüne bakın.
Çok güzel bir atasözümüz
vardır: “Midyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmayın”. Hayata dair
yüksek beklenti içinde olmak, kötü bir şey değildir. Ancak mevcut koşullar
içinde yaşam mücadelesini sürdürüp en iyi sonuca ulaşabilmek ayrı bir
güzelliktir.
Yusuf
YEŞİLKAYA
www.yusufyesilkaya.com
Kaynak: www.gencgelisim.com