“Neden bilmiyorum ama sürekli aynı hataları tekrarlayıp işleri içinden çıkılmaz bir hale getirip duruyorum.” Bu sözler size tanıdık geliyorsa, kendinize karşı bu kadar sert davranmayın çünkü yalnız değilsiniz.
Yetişkin insanların büyük çoğunluğu en azından hayatlarının bazı
alanlarında hiçbir faydası olmayan davranış biçimleri arasında takıla
kalmışlardır. Bu, işlerinizi sürekli sonraya erteleme, ilişkilerinizde sinir,
başkalarının yanında utangaçlık, eşinize karşı kızgınlık ya da genel olarak
hayata karşı depresif bir yaklaşım olabilir. Eminim ki her ne kadar başkalarına
ve hatta kendinize bile bunları kolayca itiraf edemeseniz de, hepiniz hassas noktalarınızın
farkındasınız.
Neyse ki en kalıplaşmış alışkanlıkları bile değiştirmek mümkün. Tam şu
anda, bu yazıyı okurken, bir seçim yapma şansınız var: Ya hiçbir şey yapmadan o
eski kendiniz olmaya devam edin ya da şu andan itibaren değişip daha mutlu, daha
etkili bir insan olun. “Ah, keşke o kadar kolay olsaydı” dediğinizi duyar
gibiyim. “Benim sorunlarım için öyle çabuk bir çözümden daha fazlasına ihtiyaç
var. Bu sorundan uzun süredir muzdaribim ve pek çok şey denedim – hiçbiri işe
yaramadı.” Peki, muhtemelen haklısınız; uzun bir zaman olmuş, pek çok şey
denemişsiniz ve belli ki hiçbiri işe yaramamış. O zaman çabuk çözümlerden
vazgeçip iyi yönde değişmek adına daha etkili, kalıcı ve acısız bir yöntem
üstünde yoğunlaşalım. Bu ilginizi çeker mi?
Öncelikle faydası olmayan davranışımızın altta yatan belirli düşünce ve
hislerin sonucu olarak ortaya çıktığını anlamamız gerek. Büyük ihtimalle, bazı
düşünce biçimlerinizin ruh halinizi nasıl aşağıya çektiğini ve sizi, sonrasında
pişman olacağınız şeyler yapmaya yönlendirdiğini zaten biliyorsunuz. Bu durumda
diyebiliriz ki; düşünce ve hislerinizi değiştirdiğinizde davranışlarınız da
değişecektir. Bunu söylemek muhtemelen doğru olacaktır ama bu belirli düşünce
ve hisleri değiştirmek o kadar basit olmayabilir. Bunların sağlam ve uzun zaman
öncesinden yerleşmiş olmakla beraber varlığınızın bir parçası hali gelmiş
olmaları olasıdır. Peki o zaman ne yapabiliriz? Cevap basit: Düşünce ve
hislerin kendilerini değiştirmek yerine, bu düşünce, his ve faydasız
davranışlar arasındaki bağlantıları değiştirin.
Özellikle eski bağlantıları ortadan kaldırıp daha faydalı yeni bağlantılar
oluşturmak üstüne çalışan pek çok terapi vardır. Hipnoterapi ve nörolinguistik
programlama (NLP) bu sonuçları elde etmek üzere yaygınlıkla kullanılan iki
yöntemdir ve bunu da çoğunlukla kişinin duyusal ve bilişsel dünya algısıyla
ilgilenerek gerçekleştirirler. Burada faydası olmayan davranış biçimlerini
değiştirmek için kişinin sözkonusu düşünceleri aklından geçirmesi, hisleri
hissetmesi ya da altta yatan travmatik olayları yeniden yaşaması gerekmektedir.
Ne var ki geçmişin acı veren anlarını yeniden yaşama zorunluluğunu ortadan
kaldırmanın gayet sade başka bir yolu da vardır. Çok özel bir biçimde
benzetmeler kullanarak, genellikle sadece birkaç terapi seansıyla kişinin
yaşadıklarında kalıcı bir değişim yaratmak mümkündür. Çarpıcı biçimde, terapist
travmanın altta yatan nedenini hiçbir zaman ortaya çıkaramayabilecek olsa da
kişi en sonunda yaşamına özgürce devam edebilecek, daha etkili ve daha mutlu bir
insan olabilecektir.
Hipnoterapi ve NLP genellikle benzetmelerden faydalanır fakat David
Grove’un (1950-2008) öncülük ettiği ‘Katıksız İfade (Clean Language)’ terapisi
üç yanıyla benzersizdir. İlk olarak, kişiyi, kendi benzetmelerini ortaya
çıkarmak üzere teşvik etmektedir. İkinci olarak, gerçekleştirilen bütün terapi
faaliyetleri bu benzetmelerin kullanımıyla yürütülmektedir. Üçüncü olaraksa,
terapist sadece bu benzetmelerle ilgili gayet basit ama planlanmış sorular
sormakta ve bu şekilde kişinin düşünce sürecine herhangi bir şey katılmasını ve
tüm bilgilerin birden toplanmasını engellemektedir. Yaklaşık yirmi yıl önce
David Grove’un insanlarla çalışmasını gözlemleme fırsatını yakalamış, yöntemin
yalınlığı, kişisel gizliliğe olan itibarı ve en önemlisi, kişiye çok kısa bir
zaman zarfında yardımda bulunmadaki etkinliği karşısında hayrete düşmüştüm.
Benzetmeler yüzyıllardır eğitimde destekleyici ve değişim yolunda bir araç
olarak kullanılmaktadır. Peri masalları ve ‘1001 Gece Masalları’ gibi klasikler
bu benzetmelerle doludur. Ama biz günlük hayatta kullandığımız ifadelere de
farkında olmadan pek çok benzetme katmaktayız. Pek çok his ve duyguyu
benzetmelere işaret eden sözcüklerle anlatıyoruz, örneğin; üstüne bir ağırlık
çökmek, kafanın şişmesi.
“Bu sorununuz hakkında düşündüğünüz zaman ne gibi hissediyorsunuz?”
benzeri basit soruların sorulmasıyla kişi çoğunlukla kısa bir süre içinde
durumuna uygun bir benzetme bulur. Cümleye eklenen “ne gibi” sözcüğü kişinin
bir benzetme ile cevap vermesine yardımcı olmaktadır. Sonrasında ise sadece
sözkonusu benzetme hakkında daha fazla soru sorulmalıdır. Benzetmenin
boşluktaki yerini bulmak için “peki ... nerede?” ya da “peki ne tarafta?”
sorularını kullanabiliriz. “Peki ... hakkında başka bir şeyler var mı?” ya da
“peki bu nasıl bir ...?” sorularıyla benzetme hakkında daha fazla bilgiye sahip
olabiliriz. Zamanda geriye doğru gidebiliriz: “Peki tam ...’dan önce ne
oluyor?” ya da “peki ... nereden geliyor?” Veya zamanda ileriye doğru
gidebiliriz: “Peki ardından ne oluyor?” ya da “peki sonra ne oluyor?” “Peki o
ne gibi bir şey?” sorusu sorularak başka bir benzetmeye geçmek de mümkündür.
Zihnin bilinçli kısmı giderek benzetme hakkında konuşmaya itilir ve bu
benzetmenin bağlantılı olduğu sorun hızla unutulur fakat bilinçsiz kısım bu
bağlantıdan ve kişi için ne anlama geldiğinden haberdar olacaktır. Bu özel soru
sorma şekli kullanılarak benzetme ilerleyip değişebilecektir. Seans sonrasında
benzetme çoğunlukla tamamen değişmiştir ve betimleniş biçimi kişinin ne kadar
ilerleme gösterdiğine dair önemli ipuçları verebilir. Örneğin; kişi kara bir
bulut hakkında konuşmaya başlamış ama sonlara doğru çiçeklerle dolu aydınlık
alanlar hakkında konuşmaya geçmiş olabilir; bu da zihinsel durumun değiştiğinin
göstergesidir. Böylesi bir seansın sonunda “Tekrar o sorununuz hakkında
düşündüğünüzde artık nasıl hissediyorsunuz?” sorusu sorularak herhangi bir
değişimin gerçekleşip gerçekleşmediğini kontrol etmek mümkündür.
Benzetmelerin bu şekilde kullanılması kişisel gizliliği tamamen korumakta
ve çok kısa bir zaman zarfında kişinin duygusal deneyimlerinde kalıcı
değişimler sağlayabilmektedir. Kişi en sonunda yaşamına özgürce devam
edebilecek, daha etkin bir yaşam sürdürerek kendini daha mutlu ve memnun
hissedebilecektir. Alışılagelmedik bir değişim yolunun izlenmesiyle elde edilen
sonuç, bu zahmete fazlasıyla değer.
Kaynak:www.sascentre.com