Bir gün bir adam
gelecek
Ve bu adam
Benim Işığım ve
Aynam olacak
J.L. Borges /
Arjantin'in ünlü hikaye yazarı
Gurular dünyanın
her yerinde
sonbahar
yağmurlarıyla yerden biten mantarlar gibi
durmadan
çoğalıyorlar. Gelirken kendi belirli
Düşlerini ve
Geleneklerini de birlikte getiriyorlar.
Bunları
başkalarına dayatıyorlar !..
J. Krishnamurti
Mavi Boncuk
Nasreddin
Hocanın iki karısı varmış. Bir gün birini kenara çekip kendisine bir Mavi
boncuk vermiş ve şöyle demiş:
"Al bunu
sakla. Kimseye gösterme ve ortağına da sakın bir şey söyleme."
Bir süre sonra
diğerini kenara çekmiş, kendisine bir Mavi Boncuk vermiş ve aynı sözleri
söylemiş.
Hocanın evde
olmadığı bir gün kadınlar, Nasreddin Hocanın kimi daha çok sevdiği konusunda
tartışmaya başlamışlar. Hocaya verdikleri sözü tutup birbirlerine Mavi
Boncuktan söz etmemişler. Hoca akşam eve geldiğinde ona sormuşlar:
"Nasreddin
Hoca, bize doğruyu söyle. Hangimizi daha çok seviyorsun?"
Hoca her ikisine
de manalı manalı bakarak şöyle demiş:
"Mavi Boncuk kimdeyse onu…"
Bu Nasreddin
Hoca hikayesini nasıl yorumladınız?
İsmail Emre'nin
yorumunu özetle sunuyorum:
"Tasavvufta
bir Manevi Evlilikten söz ederler. Bu söz, hakikat Yoluna giren bir insanın
iradesini bir mürşide tam bir teslimiyetle terketmesi demektir. Bu
teslimiyetten sonra mürşit, onun can kulağına Hakikat kelamını söylemeye
başlar. Kelamı söyleyen erkek, dinleyen dişidir. Bir kâmil, aklımızın Meryemine
Hakikat Kelamını söyledikten sonra, akıl Meryemi gebe kalır. Ve zamanı
geldiğinde Manevi İsa'yı doğurur.
Nasreddin Hoca
kendisine manen bağlanan iki kişiye, zamanı geldiğinde rabıtayı öğretmiş.
Fıkradaki Mavi Boncuk rabıtadır. Fakat onlar henüz çocukluk devresinde
olduklarından birbirleriyle münakaşa etmişler. Birbirlerinin yürüdükleri Manevi
Yoldan, geçtikleri manevi hallerden haberdar olmadıkları için münakaşalarını
mürşitlerine kadar götürmüşler.
O da ikisini
birden memnun edecek bir cevap vererek sorunu çözmüş."
Kendiniz
hakkında birçok bilgiler, sonuçlar, açıklamalar, çözümlemeler elde
edebilirsiniz. Oysa ki Gizli Olan'ın farkında değilsiniz. Bilgi olarak
adlandırılan açıklamalar, sonuçlar, sizin Gizli Olan'ı deneyimlemenizi
engeller. Düşünün bir kere; Saflık olmadan nasıl bilgelik olabilir ki? Geçmiş
ölmeden saflık kendisini nasıl yenileyebilir ki? Dolayısıyla kendini eğitmek,
kendini öğrenmek bilgeliğin başlangıcıdır.
Bilgelik kitaplarda değil, başka herhangi bir
şeyde değil, ama kendi bencil, dar, bozulmuş, her gün tekrarladığımız,
etkinliklerimizi anlamamızdadır. Yaşam üslubumuzu anlamamızdadır.
Bilgi düşünce
ile bilgelik ise organik zeka ile bağlantılıdır.
Kendimizi saf
farkındalıkla gözlemlemek, kendimizi ilişkiler aynasında öğrenmek, meditasyonda
ben'in yokluğunu yaşamak, kendimizi eğitmek, hiçliği ve gücü deneyimlemek,
nirvikalpa samadi noktasında hiçbir şey bilmemek, saf olmak, hiçbir tutum
belirlemeden bakmak, gerçeği olduğu gibi görmek, bilgeliğin başlangıcıdır.
Yalnızca bilge
insanlar kendilerine ve başkalarına zarar vermeksizin tek başına yaşayabilir.
Bilgelik tek başınadır ama yalnızlığa götüren bir yol değildir. Soyutlanma
ölümdür. Bilgelik geriye çekilmekte bulunmaz.
Bilgeliğe
götüren tek bir yol yoktur. Çünkü bütün yollar ayrıdır, kişiye özgüdür. Her
yol, doğası gereği, yalnızca soyutlanmaya götürür. Bu soyutlanmalara birlik,
bütün, bir vb. dense de.
Gözlemci olmadan
gözlem yapma denemesi, kendi düzenini, kendi tam dikkat duygusunu beraberinde
getirir. Zihin gözlemci olmadan gözlemler. Olan ile ilgili olarak bütünüyle
hareketsiz sabit kalır.
Zihin olandan
kaçmak onu bastırmak onu çözümlemek, onu açıklamak için enerjisini
tüketmemiştir. Kaçma, adlandırma, üstün gelmeye çalışma, bastırmaya çalışma,
bir kalıp uydurmaya çalışma yoktur. Bunların hepsi enerji tüketimidir,
israfıdır. Enerji sarfedilmediğinde
zihin enerjisiyle doludur ve olanı gözlemlemektedir.
Krishnamurti
şöyle der: "İçsel Işığınız yanarken her ne yapıyorsanız doğrudur ve
hakikidir. Bunu sağlamak ancak geçmişe bütünüyle ölmenize ve beyninizde tam bir
düzenin kurulmuş olmasıyla mümkündür. Bu içsel Işık zekadır ve sevgidir."
Bunların hepsini
görebilmek, yalnızca hakikati görmek değil, bilgeliği de görmek demektir. Bu
bilgelikten, gündelik yaşamda işleyecek ve karmaşa çıkartmayacak bir zeka
çıkacaktır. Bu zeka her an işler. Bu benim zekam ya da sizin zekanız değildir.
Zihnin Dönüşüm
Yolculuğunun en azından birazını birlikte yapabildik mi?
Dolayısıyla
bilgeliğin başlangıcı kendinizi anlamanızdır.
Bir
Bodisatva'nın, bir Zen Budist'in en yüce altı erdemi, Paramita'sı şunlardır:
Vericilik, Ahlaklı
bir yaşam, Sabırlı olmak, Enerji dolu olmak, Meditasyon (her koşul altında
zihin sakinliğinin sürmesi), Bilgelik.
Erdemlerin ve
değerlerin bilgelikle bağlantısı nedir?
Erdemleri ve
değerleri gündelik yaşamımızda uygulamaya başlarsak, bu da bir tür bilgeliktir.
Raja Yoga'daki deyimiyle "çevremize güç ve ışık yaymaya başlarız".
Krishnamurti'nin
deyişiyle bu Bilgelik'ten, gündelik yaşamlarımızda işleyecek, yüşüm üsluplarımızı değiştirecek, karmaşa ve
çatışma çıkarmayacak bir Zeka çıkacaktır.
NLP İle Ruhsal Gelişim/Cengiz Erengil/Akis Kitap
Dahi Beyin Blog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder