Bir mühendisten beklenen bir
projenin uygulanması, bir doktordan istenen hastayı tedavi etmesi ne ise senden
istenen de hayatının gerekliliğini yerine getirmen. Her şeyi sen yapacaksın. Hem
de hiç kimseye ihtiyaç duymadan. Büyük bir başarıyı yakalayıp rekor kırmaya
hazır ol! Çünkü içinde saklanan gizil bir güç var ve onun harekete geçmesi
gerekiyor.
Hepimiz içimizden zaman zaman şu düşünceleri geçirmişizdir:
Bütün ihtiyaçlarımızın karşılandığı hayalî bir dünya… Yani ekmek elden, su
gölden... Oh ya ne güzel! Ne istiyorsan elde ediyorsun. Karnın açıktı hemen bir
odaya giriyorsun, bitmeyen bir sofrayla karşı karşıyasın. Binbir çeşit
yemekler, binbir çeşit meyveler, hepsi seni bekliyor. Karnını tıka basa
doyuruyorsun. Muhteşem bir evin var. Her odası sanki saray… Bahçende onlarca
çeşit gül ve hiç tanımadığın meyveler... Evinin garajında binmeye kıyamadığın
güzel arabalar... Hizmetini görecek kişiler el pençe kapıda, senin emrini
bekliyorlar. Bir şeyin olmasını istiyorsun ve oluyor… Silmeni gerektirecek iki
damla gözyaşın yok. Evinin hemen çevresinde binlerce dönüm çiçek tarlası,
taklalar atıyorsun. Harika değil mi? Kim istemez ki? Emin ol, ben de isterim.
Ama üzgünüm. Yok, böyle bir şey... Ne evin altın yaldızlı
musluğundan süt akıyor, ne de lezzetinden baygınlık geçireceğin meyveler
bahçende seni bekliyor. Yani rüya bitti dostum! Uyanmalısın! Çünkü bu
anlattıklarım, zihninden geçen bir hayalin ötesinde bir şey değil. Bir gece
gördüğün ve unutamadığın bir düşten öte bir şey değil. Mücadele etmen gereken
bir dünya seni bekliyor. Bütün görkemiyle, bütün zorluğuyla...
Bir ceylan düşün;
Gözlerini dünyaya yeni açmış. Güçsüz ve çelimsiz ayaklarının
üzerinde nasıl da durmaya çalışıyor. Önce düşüyor, sonra tekrar kalkmayı
deniyor, sonra tekrar düşüyor ve sonra tekrar deniyor. Ta ki ayakları üzerinde
durmayı öğrenene kadar... Çünkü ayağa kalmak zorunda… Akşam oluyor, annesiyle
birlikte kan kokusuna üşüşecek kurtlara yem olmadan oradan uzaklaşmak zorunda.
Yavru kuşların ilk uçuş deneyimlerini de mutlaka bilirsin.
Onları besleyen anneleri, bir köşede onları izlerken daha yeni tüylenmiş
yavrular, yuvadan aşağıya kendilerini bırakırlar; tilkilerin, yırtıcı kuşların cirit attığı
yeni bir dünyaya… Acemi olsalar da annelerinin refakatinde uçmayı başarmak
zorundalar. Çünkü yaşamın ana felsefesi böyle. Hayatta kalmak için buna
mecburdurlar.
Evet, dünyamız böyle bir yer… Mücadele edilmeyen bir yer yok
yani. Pencereden baktığında karşıda gördüğün seksenlik Ahmet Amca’nın, parkta
oyuncağını arkadaşına vermek istemeyen Zeynep’in, sana anlatacakları hikâye de
aynı. Sabahın serin vaktinde odana dolan ekmek kokusunun da sana anlattığı bir
hikâye var. Çünkü sabahın o saatinde, fırıncının da sana bir mesajı var. Hemen
iki ev aşağınızda kahvehanede pineklemekten başka bir mücadelesi olmayan Aciz
Rıza’nın da sana bir mesajı var.
Özetle şunu anlatmak istiyorum: Mücadele et-mek zo-run-da-sın!
Bu dünya için tek gerçek bu!
Artık yola çıkmaya hazır ol! Hemen bu gün, ilk adımı atıyoruz.
Bu güne kadar attıysak da daha güçlü atıyoruz. Senden çok şey istemiyorum. Bir
mühendisten beklenen bir projenin uygulanması, bir doktordan istenen hastayı
tedavi etmesi ne ise senden istenen de hayatının gerekliliğini yerine getirmen.
Her şeyi sen yapacaksın. Hem de hiç kimseye ihtiyaç duymadan. Büyük bir
başarıyı yakalayıp rekor kırmaya hazır ol! Çünkü içinde saklanan gizil bir güç
var ve onun harekete geçmesi gerekiyor.
O halde tekrar ediyorum: Miskin kediler gibi yatmak olmaz; ayağa kalk ve hayatı yaşa!
Kadir Akel
sinavcanavari@gmail.com
Kaynak: www.gencgelisim.com