Su insanlığa,
tüm canlılara sunulmuş en büyük nimetlerden, rızıklardan ve lütuflardan
biridir. Tüm insanlığın ortak malıdır.
Canlılara verilmiş en büyük hediyedir. Su insana emanettir ve suyun sorumluluğu
yine insana yüklenmiştir. Evrenin her karesinde su vardır.
Kur’an-ı
Kerimde belirtildiği gibi canlı olan, hayat taşıyan her şey sudan
yaratılmıştır. Allah’ın
(cc) Hayy isminin tecellisinin en güzel görüleceği yer sudur. Su tüm canlılarınortak hammaddesidir. Bir ölçüde
hepimiz suyun ete, kemiğe bürünmüş haliyiz diyebiliriz. Dolayısıyla su
hayattır, hayatın özüdür. Elementlerin efendisi olarak tanımlanan su’yuhayatımızdan
çıkardığımızda geriye hiç bir şey kalmayacaktır.
Su yaşamın tam merkezinde…
Doğadan evi, ekmeği, portakalı, diğer
içecekleri her şeyi çıkarabilirsiniz, ancak suyu çıkardığınızda hiçbir
canlılıktan bahsedilemez. İnsanlar, hayvanlar, ağaçlar susuz yaşayamaz. Varlıklar hiyerarşisinde suyun yeri
bambaşkadır. Onu çıkardığınızda geriye bir şey kalmıyor. Dolayısıyla onu
israf etmek, hayatı, canlılığı israf etmek demektir.Suyla başlayan hayatımız yine suyumuzun çekilmesiyle
son buluyor, başka bir boyuta geçiyoruz. Aslında hayatımız iki su parantezi
arasında bir süreçtir diyebilir. Suyla gelir, suyla gideriz. Başlangıçta yüzde
100 su iken, cenin haline dönüştüğümüzde bu oran yüzde 85’e, yaşlılığa
ilerleyen aşamalarda ise bu oran kademeli olarak azalmakta, sıfıra düşmesiyle
birlikte ölüm gerçekleşmektedir. Ölmüş ağaçlar için “suyu çekilmiş” der
çiftçiler. Aynen öylede tüm canlıların suyunun çekilmesi demek ölüm demek. Susuzluk, kuraklık aynı zamanda hayatın
kuruması anlamına geliyor.
Bir
kase suya mülkümün yarısını veririm…!
Suyun
maddi anlamını şu kısa anekdot bize ne güzel anlatmaktadır. Evliyadan İbn-i
Semmak (ra) bir gün Halife Harun Reşid’in (ra) huzuruna girer. Bu esnada Harun
Reşid hizmetçilerinden su ister. Bir kase su getirirler. Tam içmek üzere iken
İbn-i Semmak (ra): “Ey Müminlerin Emiri, biraz bekleyin” der. Sonra da: “Eğer
bu suyu içmekten alıkonulsaydın onu kaça satın alırdın?” diye sorar. Halife
“Mülkümün yarısını verirdim” diye cevap verir. Bunun üzerine İbn-i Semmak
“Buyurun için, afiyet olsun” der. Halife suyu içince İbn-i Semmak: “içtiğiniz
bu suyun vücudunuzdan çıkmaması halinde, onun dışarı çıkmasını ne ile satın
alırdın?” diye sorar.
Halife
“Mülkümün hepsiyle satın alırdım” diye cevap verir. Bunun
üzerine İbn-i Semmak (ra) “ Kıymeti bir içimlik su ve idrar kadar olan bir
mülke rağbet etmek uygun olmaz” der.
Bu sözler üzerine Harun Reşit (ra) çok ağladığı rivayet edilmiştir.
İçtiğimiz
bir bardak suyun değerinin farkında mıyız acaba?
Araştırmalar,
insanın yalnızca yemek yemeden yaklaşık 40 gün boyunca yaşamını
sürdürebileceğini, susuzluğa ise, ancak 4 ila 10 gün dayanabileceğini
gösteriyor. Yağmurun
yeryüzündeki sadece insanlar için değil tüm canlılar için ne kadar büyük bir
rahmet olduğunu elbette biliriz. Bu konudaki bazı çarpıcı veriler şöyledir:
§ Üzerinde yaklaşık yedi milyon
kadar yaprak bulunan bir çınar ağacı tek bir mevsimde 120 ton suyu topraktan
çekmektedir.
§ Bir dönümlük arazideki otlar
günde 6 ton su emer.
§ Ekili bir tarlada 1 kilo buğday
yetiştirmesi için 500kilo suya gereksinim vardır. 10 dönümlük bir tarla ise
doğru düzgün mahsul verebilmesi için 5 milyon litre suya ihtiyaç vardır.
§ Bazı fasulyeler, çiçek açıncaya
kadar 6 litre, çiçek açtıktan sonraları ile 5-8 litre su kullanılır.
§ Bataklık yosununun suya olan
ihtiyacı öyle fazladır ki, mesela 150 kiloluk bir adam cüssesine oranla
bataklık yosunu kadar su içmek istese, bu saniyede 4 litreye denk gelir.
Sıradışı
bir element…Hikmetli bir nimet…
Uzay araştırmacıları uzaya çıktıklarında ilk
baktıkları şey su’yun olup olmadığıdır. Su 4 temel elementten biridir…Su ve diğerleri…Hiçbir element suyun eline su dökemez. Suyun pek çok istisnai,
mucizevi halleri vardır. Su, doğada eşi
benzeri bulunmayan şaşırtıcı özelliklere sahiptir… Su’da görünenden öte
değerler, hikmetler vardır. Suya 360 derece bakabilmek, suyu ebedi, dini,
felsefi, metafizik, tasavvufi, mistik anlamlarıyla yorumlamak, suya hikmet
gözüyle bakabilmek, sudaki hikmetleri görebilmek, ona bu gözle bakabilmek, onu
anlayabilmek için gereklidir. Sudaki
muhteşem sanat karşısında hayrete düşmemek mümkün değildir...
Dolayısıyla
bu kadar önemli bir elementi tanımamız, anlamamız, anlamlandırmamız önem
kazanmaktadır. Gelin birlikte suyun hikmetlerine, derin manalarına bakalım, yağmur
üzerinden bir tefekkür penceresi aralayalım, onu anlamaya çalışalım .
Yağmur
rahmettir…İnsana, dünyaya akan hayattır…
Su, bizlere daha çok
yağmur yoluyla ikram edilmektedir. Eğer yağmur taneleri yeryüzüne inerken fizik
kurallarına uysaydı her bir tanesi kurşun gibi inecek ve değdiğini öldürecekti.Yağmur
tanelerimermi hızına (568 km/saat)
erişmesi gerekirken sadece 8-10 km/saat
hızla iniyor dünyamıza. Bu limitin üstüne çıkmıyor. Daha çok denizlerden buharlaşma yoluyla
bulutlara ulaşan su buharları tuzlu/acı olduğu halde orada manevi arıtmadan
geçirilerek bize tatlı olarak gönderilmektedir.1200 ile 10 000 metre
yükseklikten inen yağmurdaki diğer bir hikmet ise inişi esnasında sürtünmeden
dolayı ısınıp sıcak su olarak inmesi gerektiği halde yine canlıları düşünüyor
ve soğuk su olarak iniyor. İnsanların, hayvanların, bitkilerin, ağaçların
üzerine sanki onları okşarcasına iniyor. Dünyaya gelirken karıncaları bile
düşünüyor. Onlarında üzerine de şefkatle iniyor. Hiçbir ayırım yapmıyor, hiç
kimseyi incitmiyor. Herkesi seviyor demek ki… Su, büyük bir şefkat ve merhamet
sahibidir. Su rahmettir…
Görüldüğü gibi yağmurun miktarından tutun,
damlaların düşüş hızına, iniş şekline, kimyasal yapısınave sıcaklığına kadar yağmurun
her şeyinde bir ölçünün olduğu ve yağmur hadisesinin insan merkezli tasarlandığı
asrımızdaki ilmi çalışmalar neticesinde anlaşılmıştır.
Akılsız
bulutlar bize nasıl yağmur verebilir? Acaba yağmur damlalarının kurşun gibi
inmesine müsaade etmeyen rahmet sahibi kim? Elbette damlaların kendisi olamaz.
Yerçekimi kanunu da olamaz Zira ikisi de bizi tanımaz ve bize acımaz. Bu işi
biz de yapmadığımıza göre kim yapıyor?
Tüm
işaretler bizi hepsinin arkasında bizi seven, bizi bilen yaratıcımız Cenab-ı Allah’ı
(cc) gösteriyor.
Bize
bu kadar şefkat gösteren suyun da ilgi ve şefkat görmeye hakkı yok mu sizce?
Şimdi
sıra “sudan ucuz” diyerek itibarsızlaştırdığımız suya ilgi ve şefkat göstererek
itibarını iade etmekte. Bu şefkati esirgemeyelim ondan…
Su’da
sevgiyi, muhabbeti, farklılıkların birlikteliğini, hoşgörüyü görmek, onun
ardındaki, onu vazifelendiren, yaratan Yaratıcımızın (cc) büyüklüğünü ve
sanatını görmek farkındalığımızı arttırıyor, hayatımıza anlam katıyor. Hayata,
onun içindekilere, hayatımıza hayat katanlara, çevremizdeki insanlara,
ağaçlara, hayvanlara yani bir ölçüde sudan kardeşlerimize su gibi kardeşçe,
yumuşakça yaklaşmak, onlara su gibi enerji taşımak, onların gönüllerine akmak
ve onların sevgilisi, dostu haline gelebilmek ne güzel değil mi?
Yine maddi
hayatın koşuşturması içinde göremediğimiz, resmini çekip net görüntü elde edemediğimiz
şeylerden birisi de suyu, olayları, eşyaları mana boyutuyla değerlendirmek. Suyun, maddi yönü kadar manevi yönünü de tanımalıyız
diye düşünüyorum…Herşey
ancak manasıyla, ruhuyla, içsel değerleriyle birlikte olunca değer kazanır.
Elin üstü öpülüyor ancak asıl iş yapan yeri iç kısmı. Kalp ve
sevgi medeniyetinin torunlarıyız, temsilcileriyiz. Dikkat etmemiz gereken husus
maddi ihtiyaçlarımızı gidermek değil, manevi hayatı, manevi ihtiyaçları ve
beslenmeyi ihmal etmemektir. Ruhumuzu, kalbimizi unutmamaktır.
İlk önce sevgi…Gönül tarlamızın suyu sevgi…
Sevgi güçlendiriyor. Sevgi tarafları, eşyaları değerli hale getiriyor.
Kendi varlıklarımıza, suya yeni bir değer kazandırmak, yeniden bir kimlik, yeniden bir anlam yüklemek mümkündür. Ecdadımızın suyla, eşyayla, tabiatla ilişkiler Rabbani şefkat, ilahi şefkat, merhamet eksenlidir.
Kendi varlıklarımıza, suya yeni bir değer kazandırmak, yeniden bir kimlik, yeniden bir anlam yüklemek mümkündür. Ecdadımızın suyla, eşyayla, tabiatla ilişkiler Rabbani şefkat, ilahi şefkat, merhamet eksenlidir.
Su, aynen hayat gibi sevince daha güzel..
Suyla iletişimimizi geliştirebilir,yeniden inşa edebiliriz.Suyla dost olmak ister misiniz? Su uzattığımız dost elimizi boş çevirmeyecek, muhakkak ses verecektir.
Suyla iletişimimizi geliştirebilir,yeniden inşa edebiliriz.Suyla dost olmak ister misiniz? Su uzattığımız dost elimizi boş çevirmeyecek, muhakkak ses verecektir.
İnsan ancak
tanıdığını, tanıştığını, bildiğini, sevdiğini korur…Gelin ilk önce suyumuzu
sevelim, dost olalım onunla, onu bize ikram eden Yaratıcımızı, Cenab-ı Hakkı
sevelim.
O zaman o bizi daha çok sevecek, lütuflarını,
ikramlarını artıracaktır bize.
İsrafsız
hayat bize emredilmektedir…
Yememizde, içmemizde israf haram kılınmıştır
bizlere. İhtiyaçlarımızı aşırıya kaçmadan, minimum miktardaki su ile
karşılamalıyız. Hz. Enes (ra)
rivayet ettiğine göre Allah Rasûlü bir sâ' (3,3 litre) ile beş müd
(4,15 litre) arasındaki su miktarı ile yıkanırdı; bir müd (0,83 litre) ile de abdest
alırdı. Biz kendimize bakalım ve kendimizi sorgulayalım.
Evimizde, işimizde, hayatımızın her karesinde
tükettiğimiz her şey aynı zamanda su tüketimi demektir. Bir A4 kağıdı 10 litre,
bir ceket 400 litre, bir kitap 200 litre su demektir. Fazladan tükettiğimiz,
israf ettiğimiz her şey su israfı demektir. Tasarruf ettiğimiz her şey su
tasarrufu demektir.
Tasarruf bilinci bireyde başlar, önce birey tasarruf edecek ki aile
tasarruf etsin, aile tasarruf edecek ki ülke tasarruf etsin, ülke tasarruf
edecek ki dünya yarar sağlasın.
Parolamız 1 kişiyi
değiştirebilmek olmalı, çünkü 1 kişiyi değiştirmek aileyi değiştirmek, ailenin
değişimi de Türkiye' nin değişimi ve gelişimi demektir...
Sürdürülebilir bir yaşam, sürdürülebilir bir dünya
için suyu korumak zorundayız.
Sorumluluk hepimizin. Sorumluluk duygusuna sahip bir
insan, her hareketinin muhtemel neticelerini düşünür. Tarihe karşı sorumluluk,
tarih şuurunun, çevreye karşı sorumluluk vatan sevgisinin ve vatandaşlık
şuurunun ifadesidir. Yaşadığı ülkeyi gerçekten seven insan, onu korumak için
azami ölçüde gayret ve dikkat gösterir. Ülkesini, vatanını seven, sorumluluğunun bilincinde olan insan, suyu,
toprağı, doğal kaynakları, giyeceklerimizi, yiyeceklerimizi israf etmez,
gerektiğinde bu kaynaklara kendisinden daha az sahip canlılarla paylaşır.
Yaşarken yaşatma idealini hiçbir zaman unutmaz.
Küçük
adımlarla hemen başlayalım.
Küçük adımlarla başlayalım suyu,
toprağımızı sevmeye. Önce iisraf etmemeye, onu anlamaya, anlamlandırmaya ve
onunla ilişkimizi geliştirmeyegüzel bir niyet edelim. Büyük sonuçlar küçük
uygulamaların sonucudur…Küçük mütevazi adımların bileşkesi muhteşem iş ve hayat
sonuçlarına götürür.
Bütünün kalitesi bileşenlerin kalitesine bağlıdır. Hayat bütününün kalitesi onu
oluşturan detayların kalitesiyle ortaya çıkar.
Suyu
anlar, anlamlandırırsak onu ve sudan yaratılmış tüm insanları, canlıları korur,
geliştiririz. İnsan bildiğine dosttur, bilmediğine yabancıdır, düşmandır. Suyu
tanırsak daha çok seveceğiz. Haydi suyumuzu sevmeyle başlayalım işe, sevgi
içeren güzel sözler söyleyelim, su içerken bardağı öpen, dudak payına güzel
sözler, ayetler yazan ecdadımız gibi bizde onu severek aziz kılalım.Haydi gelin onu sevmeyi, ona kalbimizi, gözlerimizi açmayı birlikte
öğrenelim. Gönül mimarlarımız Hz. Mevlana (ks), Yunus Emre gibi büyüklerimizin
yaklaşımıyla Yaradanımızdan ötürü suyu ve sudan yaratılmışları sevdiğimizde
önce kendimizle, sonra çevremizdekilerle iletişim kalitemiz yükselecek,
yaşamımızın kalitesi artacaktır.
Umulur
ki, sevgiyi seven, nefretten nefret eden insanların yaşadığı böyle bir dünya
gelecekte huzur ve kardeşliğin yeşerdiği bir sulh adacığı haline gelir. Su bağı
ile birbirine bağlı tüm insanlar, canlılar birbirini sever, bir dağı
bölüşemeyen maddeci anlayıştakilere rağmen bir dalı paylaşansudan kardeşler
haline gelir. Sudan kardeşliği büyütürsek, temiz ve duru su damlaları
olarak birleşip bir okyanus oluşturabilirsek canlıları birbirinden ayrıştıran
hususlar azalacak, kardeşlik duyguları gelişecektir.
Suyu yaşat ki, sen de
yaşayabilesin…Su
gibi duru, su gibi coşkulu ve su gibi aziz olunuz.
Recep
Ali Topçu |
Adell Armatür ve Vana Fabrikaları A.Ş. |
www.dahibeyin.blogspot.com