Mazeretim Var, Öğrenciyim Ben!

Başarılı olmak isteyip de, henüz istediği başarıya ulaşamayanlar, bu hikaye tam size göre!

            Başarı için her yumrukta düşen boksörün sanki hiç yumruk yememişçesine tekrar rakibinin karşısına çıkması gibi hayatın karşısına çıkmak.... Gecenin ayazında eve gitmek için çamur ve soğukla beraber yürümek ve inatla binmemek otobüse, dolmuşa…

Bir bisiklet için yıllarca beklemek… Ve isyan etmek okula, derslere; yumruğun gücünü hissetmek… Lacivert yerine yeşil kareli ceket giymek; kısa saça inat, uzatmak saçları...
            Disiplin kurulu başkanının dersinde korkuyu yenip kopya çekmek ve sonunda bunu alışkanlık haline getirip tören eşliğinde hazırlamak kopya kağıtlarını... Ve nihayet, bir ÖSS kitapçığı amaçsızca ruhumuza savrulan... Zamanı geldi, tercihler yaptık; bilmeden girdik sınava, bilmeden kazandık.
Babam, çalışkanlığı ile dillere destan, tutumlu, az paraya çok iş yapan biri… Bir gün  dedi ki: “Bak evlat, ben çok zorluk çektim. Okutmadı deden beni. Ben senin okumanı istiyorum.”
            Ders çalışmak için en sevdiğim oyun futboldan, elim parçalanırcasına diktiğim kramponlardan ve uğruna haftanın dört günü peşinden koştuğum toptan, okul diye gittiğim yan sahadan vazgeçtim. Bilinç sadece “kazanmak” diyordu. İyi bir dershanenin iyi öğrencileri arasındaydım. İl sınav dememdi. Sekiz tercih yapmıştım, fakat iyi bir puanla açıkta kaldım. Öğrendiğim an tüm bedenim sancıdı ve iki hafta hiç çıkmadım evden dışarı. Beynimde arı kovanına üşüşen arılar gibi düşünceler…
            Ve annem… Yüreği sevgi dolu tüm anneler gibi, onun “Yeniden denersin!” sesiyle irkildim. Yeniden deneyecektim. Ağustos 1’de derslere başladım. Ekim 1’de konuların çoğu bitmişti. O kendini okulun sahibi sanan kişi gitmiş, yerine sadece gözlerinde sınavın ışığı parlayan kişi gelmişti.
            Can dostum Erhan sınava ilk girişinde kazanmıştı ODTÜ – Psikolojik Danışmanlık ve Rehberliği. Mektuplarda yazmıştık, Ankara’da buluşacaktık. Zonguldak ve İskenderun’daki evlerimize haftada bir uğrardı postacı. Kesin Ankara’da buluşacaktık. Hani Kezo da oradaydı ya. Ama Erhan gitti, ben kaldım. Kayda beraber gittik. İçim burkuldu. Sokak lambasının yalnız ıslığı gibi oldu nefes alış verişlerim. Mektuplar da yoktu artık. Bayram tatillerinde ‘Ankara’dan Haberler’ dinliyordum. Erhan’dan ve Kezo’dan…

Kazanma Bilinci
            Hırs giderek daha da artıyor; Ankara’yı kazanmaktan başka çare kalmıyordu benim için. Kitaplar, testler, denemeler… Ev halkı televizyon izlerken ben var gücümle çalışıyordum. Orada öğrendim; odaklanarak okumayı, gürültüye rağmen anlamayı.
            Derken sınav günü geliyor. Heyecanlıyım; kalemlerim, silgim ve aday kartım bir zamanlar kale olarak kullandığım vitrinde. Sınav günü, sınava gireceğim okula  kimsesiz gidiyorum. Salona giriş sanki kutsal bir ayin... Adımlar ve sessiz yürüyüş... Sınav salonu 1. sınıf  ve en arka sıra. Sıra küçük, dizlerimin üzerine koyuyorum sırayı ve başlıyorum çözmeye.
O da ne? Burnum kanıyor. Elimi cebime atıyorum, annemin özenle ütüleyip koyduğu babamın mendillerinden biri. Burnumu tıkıyorum ve 15 dakika geçiyor, kan durmuyor. Ben ‘dur be’ dedikçe. Mendilin her yeri kan ama ben soru çözmeye devam ediyorum. Bitiyor sorular, bitiyor sınav, aday zarfına tüm şıkları yazıyorum. Dizlerim sızlamış, yere basamıyorum, farkına ayağa kalkınca varıyorum. Ertesi gün ortalamanın üstünde netler, kesin kazandım diyorum. En azından Ankara Hukuk, Hacettepe Psikolojik Danışmanlık ya da Hacettepe Türk Dili Edebiyatı Öğretmenliği.
Sınav Sonuç Gazetesi’nin çıkacağı gün uyuyamıyorum. Ve sabah ilk araba ile köyden iniyorum gazeteciye; gazete gelmemiş, bekliyorum, bekliyorum. Benim gibi herkes bekliyor. İlk sıra benim, benden sonra kuyruk oluyor arkamda ve heyecanlı bir bekleyiş...
Gazete geliyor. ÖSYM numaram ezberimde. İşte ÖSYM numaram ve karşısında 11 kodlu yer. Tamam diyorum, kazandım. Ankara Hukuk... Dolaşıyorum, bir zamanlar sahip olduğum sokaklarda, göçmen kuşlar gibi. Arkadaşlar ve Ali.
Ali Boğaziçi Üniversitesi, Bilgisayar bölümünü kazanıyor. 2 yıllık fakülteyi. Ben Ankara Hukuk. Aileme haber vermiyorum, beklesinler beni diyorum. Eve geldiğimde karşımdakilerin gözünde acaba soruları ile yanan gözler ve sessiz bekleyiş. Gazete artık elimde erimek üzere. Tekrar bakıyorum gazeteye, o da ne? Ankara Hukuk yerine Ankara Psikolojik Danışmanlık ve Rehber Öğretmenliği’ni kazanmışım. Ve hazırlıklar başlıyor.



Herkesin başarı öykülerinin yazılması dileğiyle...

Adem SOYDAN                                                                 
ademsoydan@hotmail.com

Kaynak: www.gencgelisim.com