Âşık olan insanların, Fonksiyonel Magnetik Rezonans Tomografisi
ile Görüntüleme teknolojileriyle (FMRI) çekilen beyin fotoğraflarına göre,
beynin çeşitli bölgelerinde belirgin değişiklikler olduğunu ifade ediyor
uzmanlar. Âşıkların beyinlerinde benzer fonksiyonlar meydana geliyor ve
dolayısıyla dünyanın her köşesinde âşıklar aynı davranış biçimlerine
bürünüyorlar.
Önceleri kaçak bir bakışta ya da ürkek
bir mısrada kendini ele veren aşk, vücut dili uzmanlarına göre artık çok daha
kolay aşikâr ediyor varlığını. Yani iyi bir beden dili okuyucusu, aşığın maşuka
olan sevdasını, gözlerin, ellerin, parmakların hareketlerine bakarak birkaç
saniye içinde çözüveriyor.
Aşk
ateşi közlenip, yerini sevgi ve güvene bırakınca, uzun süreli beraberliklerde
beynin bambaşka bölgeleri baskın rol oynuyor.
Âşık olacağınız insanın
fiziksel ve kişisel özellikleri 2-8 yaşları arasında belirlenerek, birer veri
olarak kodlanıp istifleniyor beyninize. Sonra bu özelliklere sahip bir insanla
karşılaştığınızda otomatik olarak bir yöneliş gerçekleşiyor.
Aşkın ilk evrelerinde uyanıklık halinin
yüzde 90’ı, sevilen kişi düşünülerek geçiriliyor. Ondan gayrısını görmez,
istemez oluyorsunuz. İştahınız kesilirken, dikkatte aşırı bir yoğunlaşma
gözleniyor.
Enerji artışı, hiperaktivite, sevdiğini
kollama, kıskanma hayvanlarda ve insanlarda görülen aşkın ortak özellikleri
arasında yer alıyor. Tüm bunlar, romantik bir aşkın fizyolojisi dâhilinde
vücudunuzda bulunan dopamin, nöropinefrin ve seratonin isimli kimyasal
maddelerinin miktarına bağlı olarak şekilleniyor. Örneğin, ilk iki madde
yükseldiğinde enerji ve heyecan artışı, uykusuzluk, hiperaktivite, iştahsızlık
durumları ortaya çıkıyor.
Vücudunuzdaki seratonin
azaldığında ise saplantısal olarak bir şeye (âşık olduğunuz kişiye)
bağlanıyorsunuz. Orta beyinde bulunan Beta-feniletilamin (FEA) maddesi ise âşık
olmayı tetikliyor ve çikolatada bol miktarda bulunuyor. Kötü bir haber ise
antidepresanların bu maddeyi yok ettiği yolunda.
Aşka
düşünce bize neler oluyor?
1)
Gözbebeklerinin büyümesi:
Araştırmalara göre, baktığımız şey
dikkatimizi çektiğinde, bize heyecan verdiğinde gözbebeğimiz genişliyor.
Dolayısıyla, size bakarken sevdiğiniz kişinin göz bebeklerinde büyüme
görüyorsanız, bu, sevginizin karşılıksız olmadığının alameti. Ayrıca, büyük göz
bebekleriyle daha çekici bir görünüme kavuşulduğuna inanılıyor. Bu gerçeği
asırlar öncesinden bilen pek çok kadın, büyük gözbebeklerine sahip olmak için
boş durmamış. Örneğin Ortaçağ İtalya'sındaki kadınlar, zehirli bir bitki olan
ve sinir sisteminde tahribata yol açan bir bitkiyi, güzel avrat otunu (atropa
belladonna) sürerlermiş gözlerine. İtalyancada
“güzel kadın” anlamına gelen belladonna, zehirli de olsa, gözbebeklerinin aşırı
büyümesine neden olduğu için kadınlar için pek cazipmiş o zamanlarda.
2)
Onun Davrandığı Gibi Davranmak:
İnsanlar, âşık oldukları kişiyle benzer
şekilde durmaya ve davranmaya meylederler. Aynı hızda yürümek, benzer süratle
yemek, onun konuştuğu gibi konuşmak, âşıkların fark etmeden de olsa dâhil
oldukları davranış biçimleri. Bu hareketlerin kökeninde, aşığın, maşukuyla
ahenkli bir davranış bütünlüğünü oluşturma isteği var.
3)
Gülümseme:
Psikologlar ve vücut dili uzmanları,
gülümsemenin evrensel etkisinin altını çiziyorlar. Yapmacık ya da araba
satıcısının beklenti dolu gülüşü yerine “Burada, seninle olmaktan çok mutluyum”
ifadesinde bir gülüş, pek çok şey anlatıyor. Ancak gerçek gülümseyişi
sahtesinden ayırt etmek gerekli. Gülümseme, yüzde meydana gelen küçük bir
değişiklikle başlıyor ve ardından tüm yüze yayılan, dışa dönük, açık, samimi
bir ifadeye bürünüyorsa gerçek gülümse olarak tanımlanıyor.
4)
Kendi kendine dokunma:
Herhangi bir kararsızlık veya
tedirginlik yaşayan insanlar, kollarını vücutlarının etrafına sararlar, yani
kendilerini kucaklarlar. Bu, heyecan ve kaygıyı kontrol etmeye, yani bir
anlamda kendini korumaya yarar. Benzer şekilde, karşı taraftan bir romantik,
aşka dair bir işaret alan âşık, genellikle koluna, bacağına, kulağına dokunma
ihtiyacı duyar.
5)
Kirpiklerin Titreşmesi:
Âşık kişi, sevdiği insanın karşısında
heyecan duyduğunda, kirpikler bir sinekkuşunun kanatlarından daha hızlı
titreşmeye başlar.
6)
Tavus Kuşuna Dönüşme:
Kadınlar da erkekler de âşık oldukları
zaman, farkında olmadan giysilerini düzeltmeye, üstlerini başlarını
çekiştirmeye başlarlar. Ancak erkekler bu konuda biraz abartılı davranır,
kendilerini olduğundan daha cüsseli göstermeye çalışır, dik yürürler.
Erkekliğin kadim göstergelerinden olan bu işaret, bir tavus kuşunun tüylerini
kabartması, böylece kibirli bir heybet ve cazibeye kavuşmasıyla eş görevdedir.
Âşıkları
Ele Veren Davranışlar
Âşık olduğunuz kadın sizinle
birlikteyken şu davranışlarda bulunuyorsa aşkınız karşılıksız değil demektir:
Âşık
Kadın:
·
Gözlerinizin
içine derin bir ilgiyle bakar ve bu arada göz bebekleri büyür.
·
Yanınızda
veya çevrenizdeyken yüzü kızarır.
·
Ses
tonunu, sizin ses tonunuza uydurmak için yükseltir ve alçaltır.
·
Size
doğrudan değil ama başını eğerek yandan bir bakış fırlatır, böylece utangaç ve
çekingen olduğu mesajını iletir.
·
Konuşurken
eli sık sık çenesine gider, yanaklarına dokunur.
·
Avuç
içlerini size doğru açık tutar.
·
Güldüğünüz
şeylere o da sizinle birlikte, aynı anda güler.
·
Konuşurken
mücevherleriyle oynar.
·
İlk
gördüğü anda sizden etkilenmişse, kaşlarını kısa bir süre için kaldırıp
indirmiş, bunu da gizli bir gülümseme takip etmiştir.
·
Kalabalık
bir ortamda sadece sizinle konuşur ve dikkatini sizin üzerinizde yoğunlaştırır.
·
Sizinle
konuşurken gözlerini normalden çok daha fazla kırpıştırır.
·
Kirpikleri
telaşla hareket içindedir, titrer.
·
Takma
kirpik kullanılması veya maskara sürülmesi bu titreşimin gözlerden kaçmasını imkânsız
kılar.
·
Konuşma
hızını sizinkine uydurur. Konuşurken bileklerine dokunur.
·
Bilekler
kan damarlarının yoğun olarak geçtiği çok hassas ve duyarlı bölgelerdir.
·
Kadının
sevdiği erkekle konuşurken bileklerine dokunması, karşısındaki erkeğe “sana
güveniyorum” mesajını iletir.
·
Saçlarıyla
oynar.
·
Saçlar
canlılığın, yaşamın ve dinçliğin simgesidir ve kadın saçlarıyla oynarken
bilinçsizce bunu vurgulamak ister.
·
Sizinle
konuşurken bir dirseğini avucunun içine yerleştirirken, diğer elini havada
tutar.
Âşık
Erkek:
·
Bakışlarınızı
yakalamaya çalışır.
·
Göz
kontağı kurar, ardından gözlerini kaçırır ve sonra tekrar sizin tarafınıza
bakar.
·
Konuşurken
kolunuza ya da omzunuza dokunur, ancak bunu arkadaşlık samimiyeti içinde
yaptığını göstermeye çalışır.
·
Sık
sık saçlarını düzeltir.
·
Biraz
daha kasılarak yürür ve kaslarını gerer.
·
Sizin
sesinizi duyacak kadar alçak sesle konuşur, bu sizi kendi alanına davet etmesi
ve sohbeti ikinize özel, size ait bir faaliyet haline getirir.
·
Konuşurken
size doğru eğilir.
·
Eli
sık sık çenesine gider.
·
Başparmağını
kemerine geçirir.
·
Avuç
içleri arasında bardağı ya da kalemi gezdirir.
·
Size
bakarak konuşurken gözlerini kısar.
Utangaç
Erkek Âşıklar:
·
Bakışlarını
üzerinizden ayırmaz; ancak yakalamaya çalıştığınızda, onu diğer tarafa bakar
bulursunuz.
·
Size
baktığını hissedersiniz ama onu bakarken yakalamanız zor olacaktır.
·
Sizin
hakkınızda başkalarından bilgi edinir.
·
Herkesle
konuşur fakat çevrenizdeyken suspus olur.
·
Pek
çok yerde onunla çarpışırsınız.
·
Sizinle
tek kelime konuşmasa da nedense büyük tesadüfler sonucunda aynı yerlerde,
mesela aynı sinemada karşılaşıverirsiniz.
·
Odanın
uzak bir yerinden size bakış fırlatır; ancak yanına yaklaşırsanız, boşuna
uğraşmayın, bu kez bakmayacaktır.
·
Onunla
konuştuğunuzda kızarır.
Âşık
Olunca Delirenlerden misiniz?
1990 yılında İtalya’da yapılan bir
çalışmada, araştırmacılar kısa bir süre önce âşık olanlarda, yani taze âşıklarda
Obsessive Compulsive Disorder
(Saplantılı Zorlanma Nevrozu) belirtileri gözlemlemişler. Bu bozukluğa
yakalanan kişiler, belli şeyler için saplantılar gösteriyorlar; sık sık el
yıkama, kapının, pencerelerin kapalı olup olmadığını sürekli kontrol etme,
şiddetli bir ölüm korkusu duyma gibi… OCD belirtilerinden biri seratonin isimli
kimyasal madde miktarında görülen azalma. Bu maddenin düşük seviyede olması,
aşırı heyecan ve depresyonla ilişkilendirilebilir. Yakın bir zaman önce âşık
olduklarını öne süren İtalyan öğrencilerin de seratonin seviyesinin,
diğerlerinden yüzde 40 daha az olduğu gözlenmiş. Ancak âşık olmanın
biyokimyasal etkileri sürelilik arz etmiyor. Bir yıl sonra aynı kişiler tekrar
gözlendiklerinde seratonin düzeyleri normale dönmüş. Bu durum ise aşkların
devamlılığı için gerekli görülüyor. Aksi takdirde âşık olduğumuz andan itibaren
hayatımızın geri kalanını saplantılı, takıntılı birer aşk hastası olarak
sürdürmek zorunda kalmak pek de cazip olmasa gerek.
Genç Gelişim Araştırma Merkezi
bilgi@gencgelisim.com
Kaynak : www.gencgelisim.com