Aşkın Enerji Alanı Nasıl Oluşur?


Hayatınıza aşkı çekmek istiyorsanız öncelikle kendi enerjinizin düzgün işlemesi gerekiyor. Kendinizi düşüncelerinizle sınırlamayın. Sadece iyi niyetinizi ön plana çıkarın. Kendinizi sevin ve değer verin ki başkaları da size aynı şekilde karşılık versin. Bu durum tüm ilişkiler için geçerlidir. Kendimize haksızlık edersek, aynı tarzda insanları hayatımıza çekeriz. Açıkçası kendimize nasıl davranıyorsak, karşı taraftan da aynı yansımayı alırız. 

Kendinize bir iyilik yapın ve bu sevgililer gününde eğer yalnızsanız, tüm güzel sevginizi kendinize doğru akıtın. Göreceksiniz ki aslında sevgi denilen şey sizsiniz. 
Normal ilişki etkileşimlerinde, söz konusu kişiler arasında çok farklı türden enerji-şuur kurdelesi alışverişi vardır. Kurdeleler, gökkuşağının renklerinde ve herhangi bir biçimde olabilir. Daha parlak ve daha net olduklarında daha pozitif, daha güçlü ve daha temiz enerji-şuura sahiptirler. Bunlar, her bir kişinin diğerine çok şey verdiği, her ikisinin de dolduğu, ihtiyaçlarının karşılandığı türden bir ilişkide görülür.
Alanın dördüncü düzeyindeki kalp çakrası gül rengindedir. Eğer etkileşimde çokça sevgi varsa, bolca tatlı gül renkli yumuşak dalgalar halinde akar. İki kişi birbirlerine âşık olduklarında, kalp çakrası dördüncü düzeyde çok aktif hale gelir, onların aurik alanına daha çok gül rengi enerji salar. Kısa bir süre sonra auraları gül rengi enerjiyle dolup taşmaktadır. Birbirlerine âşık bir çift, çevrelerinde güzel, gül renkli bir enerji bulutu yaratır. Bu bulutun yakınında ya da içinde olan biri kendini harikulade hisseder.
Âşıkları hepimiz severiz. Onların yanında olduğumuzda bizim kalp çakramız da dördüncü düzeyde daha çok açılmaya ve içeriye gül renkli ışıktan daha fazlasını çekmeye başlar. Ve bizim aurik alanımız da gül rengi bir bulut oluşturur. Eğer tutku varsa, gül renginin içinde bolca turuncu olacaktır; bunun harekete geçirici bir etkisi vardır.
Sevgi enerjisinde, kalp ve kök çakramız aşk duygusunu etkiler. Kalp çakrasından çıkan kordonlar, sevmeyi ve de ilişkilerde sevme ve amaçlama arasındaki dengenin gizemini temsil eder. Çoğu insanın dördüncü çakra kordonları ile ilgili sorunları vardır. Bu çakra, sağlıksız sevgi ilişkileri sırasında hasar görür. Bu hasarın en büyük nedeni, yakın bir sevgi ilişkisinde incinmiş olmaktır. Hasar görmüş dördüncü çakradan kaynaklanan rahatsızlıklar ise çarpıntı, kalp ağrısı hatta kalp krizlerine bile yol açan sonuçlardır. Sağlıksız ilişkiler çocuklukta başlar ve kişi büyüdükçe tekrarlanır. Birinci çakradan çıkan kordonlar ise, yeryüzüyle bağlantımızı sağlar, aynı zamanda fiziksel beden içinde uyumlu olup olmadığımızı yansıtır. Genellikle yeni doğan bebeklerin geçirdiği doğum travması, fiziksel zorluklar, küçük yaşlarda yaşadığı fiziksel taciz gibi durumlar, ilişkisel kordon dediğimiz birinci çakramızda hasar bırakabilir. Bu çakranın kordonlarının hasar görmesi, yaşama isteğinde sorunlar oluşmasına sebep olur. Kişi kendisini bedende tutsak gibi hisseder, güvende hissetmez. Onlar için hayatlarında hep bir şeyler eksiktir. Kısacası, bu hasarın sonucu topraklanmamış olmaktır. Daha sonrası fiziksel bedende güçsüzlük şeklinde kendini gösterir. Bu düşük enerji sonrasında fiziksel bedende kanser gibi hastalıkların oluşmasına meydan verir. Bu iki çakramızı sürekli güçlü tutmalıyız. Bazı enerji çalışmaları yaparak bunu sağlayabiliriz.
Öncelikle kalp çakramızın olduğu yere sağ elinizi koyun. Kök çakranızın olduğu yere isabet eden hemen göbek deliğinin altındaki yere de sol elinizi koyun. Burnunuzdan derin derin nefes aldıktan sonra ağzınızdan verin. Üç kez bunu tekrarlayın. Sonra loş ve sakin bir yer seçin, gözlerinizi kapatın. Kendinizi ormanın içinde hayal edin. Yeşil rengin içinde kaybolduğunuzu ve kalbinizin bu renkle şifaya kavuştuğunu hayal edin. Daha sonra kırmızı rengi düşünün. Kırmızı boyanmış bir yer hayal edebilirsiniz. Bu rengin de sizi sardığını ve kök çakranızı canlandırdığını hissedin. İmgeleme yaparken şifa enerjisine niyet etmeyi unutmayın.

Ayşe Çolak
www.biyoterapi.com

Kaynakça: BRENNAN, Barbara Ann, “Işığın Doğuşu Kişisel Şifa Yolculuğu”14.Bölüm S.215-216-217