Zihin Dünyasında İnşa; KRİSTALİZE EDİCİ DENEYİM


Zihin dünyasının şaha kalkması ve gelişim sürecine başlaması hayatın önemli bir dönüm noktasıdır. Her insan muhteşem bir potansiyelle gelirken dünyaya, kimileri gelişim yolculuğuna erken başlar, kimileriyse geç. Ne kadar erken başlanırsa o kadar çok yol alınır. Hayatta zihinsel inşanın başlangıç noktasını temsil eden işte o önemli nokta; kristalize edici deneyimdir.
Kristalize edici deneyim demek, zihinde açılımı başlatacak kadar güçlü bir tetikleyicinin oluşması demektir. Bunun en temelinde; “potansiyelimi ortaya çıkarıyorum” inancını oluşturacak bir sembol vardır. Bazen yaşanmış bir olaydır bu inşayı başlatan, bazen de alınmış bir hediye, ya da etkileyici bir söz.
Einstein’in hayatında dünya çapında bir insan olması sürecini ateşleyen kristalize edici deneyim; 5 yaşındayken amcası tarafından kendisine bir pusulanın hediye edilmiş olmasıdır. Einstein, içine kapanık bir çocukluk süreci yaşıyorken eline aldığı bu pusula kendisine çok gizemli görünmüş, bununla neler yapabileceğini düşünürken zihin dünyası müthiş yolculuklara yollar bulmaya başlamıştır. İşte küçücük bir sembol; görelilik kuramı, kuantum mekaniği, istatistiksel mekanik ve kozmoloji dünyalarına yelken açışın ilk startını vermiştir.
Bunu düşünerek; bizler de hem kendimiz, hem de çocuklarımız için hayatlarının açılımlarını başlatıcı kristalize edici deneyimler oluşturmaya çalışalım. Bunun en temel ve kolay yolu olarak; olumlu telkinlerle zihinsel inşa çalışmalarına başlayalım.
Bütün bunların yanında, olayın ters tetiklenmesine yol açan, yani zihinsel çöküşün başlangıç noktasını temsil eden unsur ise; felce uğratıcı deneyimdir. Potansiyeli yüksek olan kişilerde bile bu tür deneyimler zihnin kendisini kapatmasına ve aktivasyonunun zayıflamasına yol açar. Bu da bazen yaşanmış bir olumsuz deneyim ya da sürekli duyulan olumsuz telkinlerle temsil edilebilir. Dış telkin, zihin dünyasında iç telkinle de buluşmaya başlarsa, kişinin kendisi hakkında “yapamam”, “başaramam” inancına dönüşür ve başarısızlığın sebebi olur.
Bu tür bir durumdan olabildiğince kaçınalım. Özellikle çocuklara, bazen daha aktive etme niyetiyle yapılan “senden adam olmaz”, “başaracağından hiç umudum yok” gibi ifadelere bir gün gelir de çocuk da inanmaya başlarsa; işte o zaman zihinsel çöküşün kapıları aralanmış olur.
Maalesef çevremizde hayatının etkinliği bu şekilde azaltılmış pek çok kişiyle karşılaşırız. Bu kişileri dinlediğimizde çoğunlukla geçmişlerinde büyüklerinden duydukları olumsuz telkinler olduğunu öğreniriz. Oysa ki her zaman gelişen ve geliştiren insanlar olmalıyız, insanların umutlarını yıkmak yerine söz ve davranışlarımızla umut fidanları dikmeliyiz yüreklere, zihin dünyalarında gelişim kapıları açmalıyız. Kim bilir birisine söylediğimiz bir sözden sonra hayatında başlayan zihinsel inşa; gider büyük keşiflere dayanır, tıpkı Einstein’in hayatında olduğu gibi.

Haydi, hemen başlayalım; insanımızın zihinsel açılımı için hep birlikte yola çıkalım.

Didem Rumeysa SEZGİNER
drsezginer@gmail.com

Kaynak:www.gencgelisim.com