“Ve ahit
sandığının üzerindeki toz kalkacak… Ve Serpahim’in yüzüne Güneş değecek… Ve sur
için beklediği İblis, Azazel’e parşömenleri verip salacak… Ve Dünya’da iman
hasadı başlayacak!”
Fantastik
roman sever misiniz?
Yüksek hayal gücü gerektirir bu tür bir roman yazmak,
bilirsiniz…. Ayrıca iyi bir araştırma… Yazar Serkan Ertem, bu yeteneğe sahip….
Kitabı elime almamla bitirmem arasında sadece bir gün geçti…
Dünyaca ünlü
fantastik romanları okudum: Yüzüklerin Efendisi Serileri, Harry Potter
Serileri, Açlık Oyunları Serileri… Hepsi de birbirinden üstün, yüksek hayal
gücüyle üretilmiş ve okunduğunda insanı imgeler dünyasında seyahat ettiren, kâh
adrenalin salgılatan, kâh gevşeten, duyguları alt üst eden ve merak içerisinde
içine dalınan kitaplar… “Azazel” de işte böyle bir kitap… En az o kitaplar
kadar yüksek bir sanat ürünü… Kitap,
üçlemenin ilk serisi… Zaten bunu okuduğunuzda, diğer iki seriyi de bir şekilde
ele geçirip okumayı arzu ediyorsunuz…
İstanbul’da Galata
ve Ayasofya’dan başlayıp, bir ucu Vatikan’a dayanan ve yine Anadolu’ya dönüp,
Kapadokya’ya ulaşan bir gizemin hikâyesi…
Ve Azazel,
yüzyıllar boyu esaretinden kurtulup dünyaya geri döndü… Azazel… Dohan Çölü’nün
Sultanı… Manamir Ordularının komutanı… Efilimlerin yaratıcısı… Ademoğullarına
savaşmayı, kadınlarına güzel görünmeyi öğreten düşmüş bir melek… Geri döndü ve İblis’in emrindeki dilinden şöyle diyor:
“Ben geldim… İmanlarınızla incinen gururumu
cilayacak, sizin yüzünüzden kırılan kanatlarımı bedenlerinizin üzerinde
yükseltecek, hakkım olan Hilafeti göğsüme mühürleyeceğim. Ben geldim… Ben Cin
ve melek ordularının mağrur kumandanı, Cennet’in hazinelerinin anahtarı,
Tanrının ilk kıymetlisi Adem’e secde etmeyen lanetli… Ben geldim… Milyon yılın
körelttiği boynuzlarımı imanlarınızla parlatacağım…”
İblis,
yeryüzündeki imanlı ruhları toplamak ve hilafeti rencide etmek için Azazel’i
bağlı bulunduğu zindandan kurtarıp ona bu görevi verdi. Azazel bir melek;
lanetli bir melek… Yaptıklarından ötürü cezalandırılmış, düşmüş bir melek…
Beherit’in (Şeytan’ın) emrine girmiş bir
melek… Çeşitli vaatlerle onu kandırarak, insanın imanını satın almaya gelen ve
insan bedenine giren bir melek… Ve göz diktiği kadınlarla birleşen bir melek…
Lanetli melek Azazel görev başında…
Kayıp
parşömenler ve el yazmaları, 1400 derece sıcaklıkta yanan ama elbiseleri
yanmayan insanlar, burunlarından ciğerlerine bilyeli şişler geçirilmiş
cesetler… Tüm bunların peşinde bizden biri var: Komiser Rıza… Göreviyle adeta
bütünleşmiş bir kanun adamı o… Bu gizemlerin kriminal araştırmasına yaparken, o
da ister istemez Azazel’in lanetine bulaşıyor…
Düşmüş
meleklerin ve İblislerin tuzaklarından kendisini ve ailesini korumak,
Azazel’i tekrar eski zindanına
göndermeye yarayacak “Amitor” ayinini tamamlamak ve tüm dünyayı kıyametin
başlangıcından korumak için sadece 3 kısa günü var…
Ve Tunç…
Müslüman bildiği dedesi, gerçekte Suriye kökenli bir keşiş… Dede öldükten sonra
öğreniyor sırrı… Parşömenler ve el yazmaları ona kalıyor ve bir de… Azazel’in
laneti…
Daha fazla
uzatmadan diyorum ki: Fantastik roman
seviyorsanız, hiç beklemeyin, Serkan Ertem romanlarını okumaya devam edin…
Selçuk Alkan
Dahi Beyin Blog