İçsel
zekâ insanın kendi duygu ve düşüncelerinin farkına vararak, bu özelliği ile
duygu ve düşüncelerini insanlarla paylaşması ve onları sevmesi üzerine
oluşturduğu bir zekâ türüdür. Bu zekâ türünde insan, kendi duygularını
paylaşacak insan bulamadığı zamanlarda içsel zekâsını kullanarak duygularını hikâyelere
veya resimlere dökebilir.
Bu
zekâya daha çok toplumda fazla yıpranan kadın, engelli ezilmemek için
insanlardan uzak kalan şahıslarda görülür. Genellikle toplum ile fazla iletişim
kuramayan bunun yanında kendisi ile son derece barışık insanlardır. Çünkü
toplumun büyük kesimi yaratıcı ve üretken olmadığından yaratıcı ve üretken olmayanları
fazla sevmez.
İçsel
Zekâsı güçlü olan insanlar genelde şair, yazar ve insanlarla konuşarak değil,
güzel kalıcı eserler vererek iletişim kuran insanlarda rastlarız. Klasik
eserler vermiş insanların çoğunun aylarca haftalarca insanlardan uzak kalarak
eserleri ile baş başa kalması bu zekânın yazar şairler ve ressamlarda ne kadar
etki bıraktığını göstermektedir.
İçsel
Zekâya sahip insan olarak değerlerimin, yeteneklerimin ve nasıl güzel eserler
vereceğimin farkında olarak insanlarla boş konuşmaktan ve faydasız şeyler
yaşamaktansa oturarak yazı yazmak, insanlara yazarak iletişim kurarak şiirler
yazmak, bu yazıyı yazdığım gibi yazılar yazmak bana daha zevkli yaratıcı ve
anlamlı gelmekte.
İçsel
Zekâya sahip olan insanları genelde yaşadığı toplum, yaşadığı çağ anlamaz.
Çünkü içsel zekâya sahip olan insanlar çağının ilerisinde yaşarlar ve o çağ
geldiği zaman daha iyi anlaşılırlar.
Balzac,
Tolstoy, Zola gibi yazarlar acaba bugün mü daha iyi yoksa yaşadıkları çağda mı
daha iyi anlaşılmışlardı? Bu konuda düşünmek lazım bence.
Çağının
önünde, çağının ötesinde yaşamak her insanın başaracağı şey olamaz. Sadece
sabredenler ve sabırla geleceğe eserler bırakmak isteyenler içsel zekâlarını
geliştirmek için üretirler. İlerisini düşünen insan ile sadece bugünleri
yaşayan, günü kurtaran insanlar arasında bu yüzden belirgin farklar vardır.
Birisi ölümsüz olmak için biri ise adeta ölünce unutulmak için yaşar. Yarınlara
kalmak her kişinin değil er kişinin işi diyen atalarımız bu konuda boşuna
dememişler.
Bizlerde
içsel zekâsı güçlü olan çocuklarımızı bu yeteneklerini geliştirmeleri ve
onların da gelecek nesillere güzel eserler bırakması için teşvik etmek.
İçsel
zekâya sahip insanlarda özgüven yüksek olduğundan, hızlı düşünerek, hızlı karar
vererek hızlı yaşarlar. Bu yüzden hata yapma riskleri de vardır. Doğru karar
vermek için iyi düşünen ve uzun düşünen insanların eleştirilerine hedef olurlar
bu yüzden. Onlar ise çevrelerinin eleştirilerine bakmadan gelecek nesillere
güzel eserler bırakmanın sevincini yaşarlar her zaman. Çünkü zeki insanların
amacının gelecek nesillere güzel eserler bırakmak olduğu inancındadırlar.
İçsel
Zekâya sahip olan insanlar çevrelerine değil, kendi inanç ve prensipler
doğrultusunda hareket ederler. Yani nerede hareket orada bereket vardır diyerek
verimli oldukları alanları seçerek çevreye ve geriye bakmadan hep ileri yaşadıklarından
çok zaman anlaşılmazlar ve toplumun en az yarıma sır ilerisinde yaşarlar.
Tembel, pısırık insanların bu yüzden kıskançlıklarını üzerlerine çekerler.
İçsel
Zekâya sahip insan sayısı azdır ve çok insan bunları içine kapanık insan
sanırlar ama çok aktif ve sosyal insanlardır. Sadece boş olan ve kendilerine
bir şey öğretemeyecek insanlardan uzak dururlar. Bu da onların kibirli olduğu
izlenimi verir ama onlar sadece gereksiz konuşan geyik muhabbeti yapan
insanlardan uzak kalırlar. Toplum da onları anlamaz zamanında ama anlayınca da
“Neden biz onu zamanında anlayamadık” derler.
İçsel
Zekâ kısaca üretken ve güzellikleri gören insanların zekâ türüdür. Toplumumuzda
içsel zekâya sahip olan insanlar çoğalsa toplumumuz daha duygusal daha güzel
eserler ortaya koyan insanlar sayesinde daha ileri olabilir.
Turan Yalçın
Kaynak: www.gencgelisim.com