Geçen
gün, aylar önce izlediğim bir filmi tekrar izledim. Aynı şaşkınlık ve merak
vardı üzerimde. Film ustalıkla yapılmış bir filmdi.
Rüya içinde rüya olur mu? Rüyalar kendi hâkimiyetimizde
mi? Yoksa başka güçler tarafından yönetiliyor mu?
Galiba
bu rüya konusu, uzun yıllar hep bir paradoks halinde kalmaya devam edeceğe
benziyor. Rüya meselesi çözümlenemeyen bir boyut gibi görünse de bizim o
boyutla uğraşacak ne bir ilmimiz ne de vaktimiz var. Sadece rüya âleminde,
bilinen gerçekleri kullansak dahi hayatımızın yüzde 60’ına hükmedebiliriz. Öyle
ki rüyalar çok acayiptir. Kimimiz rüyada geleceğe dair haber alır, kimimiz
dünyada bulamadığı mutluluğu rüyada bulur. Rüyada istediğinizi görebilir, hatta
paralel evrenleri ziyaret edip, oradan bilgiler alabilirsiniz. Bunu yapabilmek
çok basit ama öncelikle inanmalısınız. İnancınızda küçük bir kırıklık ya da azalma
varsa bunu yapamazsınız. Korkmayın, siz diğer insanlardan farklı olacaksınız.
Hep bir adım önde olacaksınız. Astral seyahat, hayatınızda yapacaklarınızı
önceden fark etmeniz için bir araç olacaktır.
Astral seyahati yapmak için, önce inanmak
şart. İnanç olmadan ne mutluluk, ne para ne de aşk sizi bulacaktır. Hatta
yanınızdan geçip gidecektir ve siz onu göremeyeceksiniz. Astral seyahati
yapabilmek için, sizlerle belirli kalıplar dışına çıkıp, kendi geliştirdiğim bir
tekniği paylaşacağım:
Astral
seyahat için birinci şart, cesaret ve sıhhattir. Bu seyahat sırasında korkuya
kapılanlar, astral seyahati asla tamamlayamaz ve hayal kırıklığına uğrarlar.
Astral seyahate başlayacakların kalp hastalıkları ile ilgili bir sorunları
olmamalıdır. Özellikle ilk tecrübe esnasında doğal olarak insanda aşırı bir
heyecan olacağından, bu tür bir çalışma kalp krizi riskini artırabilir. Aslında
korkulacak hiç bir yönü olmayan bu deneyim, yine de kalp sorunu olanlara
tavsiye edilmez.
Astral seyahate acele ile başlamaya çalışmak, başarısızlık
ve yılgınlık verir. İlk yapılacak iş, seyahate başlamadan önce beyni şartlandırmaktır.
Kişi, ayın birinde astral seyahat kararı verdiyse, kendi kendine şöyle bir
telkinde bulunmalıdır: “Bu gün ayın biri…
Ayın dördünde, yani dört gün sonra astral seyahat yapacağım. Bu seyahatimde
korkmayacak ve deneyimi başarıyla tamamlayacağım.”
Kişi her gün, bu telkini kendine yapmalıdır. Telkin
yaparken, uygun bir zaman seçilmelidir. “Gece
saat 03'te astral seyahate başlayacağım.” diye kişi kendini
şartlandırmalıdır.
Beklenen gün ve saat geldiğinde, kişi çıplak bir vaziyette
yatağına yatmalı... Yatak, kişiyi rahatsız etmemeli, çok sert veya çok yumuşak
olmamalıdır. Oda sıcaklığı normal olmalı, kişi üşümemelidir. Oda iyi
havalandırılmış olmalı ve aşırı rahatsız edici parfüm, sigara dumanı gibi
etkilerden ve gürültüden uzak olmalıdır. Gecenin sessiz saatlerini tercih etmek,
bu açıdan da kişinin işini kolaylaştırır. Astral seyahate çıkacak kişi rahatsız
edilmemelidir. Rahat etmek için oda kapısı kilitlenmelidir. Astral seyahat
transına girmiş olan bir kişiyi aniden uyandırmak son derece sağlıksız ve
zararlı neticeler doğurur.
Astral seyahate başlamak için kişi önce transa girmelidir. İlk
iş, hiç bir şey düşünmemek ve zihni dinlendirmektir. Daha sonra hafif bir vınlama
sesi duyulacağı düşünülür; uzaktan duyulan bir hızar sesi veya bir vantilatör
sesi gibi...
Astral seyahate başlayacak kişi vücudunda ufak ufak
karıncalanmalar hissetmeye başlar. Bunlar işlerin yolunda olduğunun ilk sinyalleridir.
Kişi, sanki üzerinde ince bir örtü varmış da o örtü yavaş yavaş yükselmeye
başlıyormuş gibi hisseder. Bu örtünün ruhunuz olduğunu, kendinize telkin etmek
faydalı olacaktır. Gerçekten de bir vınlama sesi duyulmaya ve vücut
karıncalanmaya başlar. Kişi “ne oluyor
bana?” diye heyecanlanmamalıdır. Bilakis “işte başarıyorum” diye düşünüp,
kendi kendine telkinde bulunmalıdır.
Genellikle bu ses ve karıncalanmadan sonra, gözlerin önünde
hafif yeşile kaçan küçük ışık kümeleri oluşmaya, vücut kıpırdayamaz şekilde
katalepsiye girmeye başlar. Bunlar da korkmadan atlatılırsa seyyah yavaş yavaş bedeninin,
yattığı yerden tavana doğru yükselmeye başladığını hisseder. Odanın içinde
fosforlu bir renk cümbüşü vardır adeta… Sonra seyyahımız gayri ihtiyari yatağa
bakar; burası astral seyahatin en önemli kısmıdır. Yatakta biri yatmaktadır… Biraz
dikkatli bakan seyyah, yatakta yatanın kendisi olduğunu görür; şaşkındır ve
korkmuştur… Bir an için “eyvah, ben
öldüm… Ruhum, yatakta yatan ölü bedenimi görüyor” diye bir korkuya
kapılırsa, ani bir sarsıntıyla bedenine geri döner; artık o gün için astral
seyahat imkânı kalmamış sayılır.
Aslında, ortada ne ölen biri, ne de bedenden
irtibatını koparan bir ruh vardır. Yatakta yatan sadece seyyahın bedenidir;
seyyahın kendisi ruhun içini ve özünü oluşturmaktadır. Ruh, bedene astral bir
kordonla bağlıdır; bir tür, bebeğin annesine göbek bağıyla bağlı olduğu gibi… Bu
bağ kopmadan, bedenden geri dönüşsüz bir ayrılık olmaz; bu açıdan
korkmamalıdır. Bu bağ, inanın ki bebeği anneye bağlayan göbek kordonundan
binlerce kat daha sağlamdır. “Kopacak”
diye korkuya kapılıp seyahatinizi ertelemeye değmez.
Bu seyahat size çok şeyler kazandıracak, ruhunuzu
olgunlaştıracak… Günlük hayata dair karşılaştığınız sorunların ve de şu
dünyanın ne kadar küçük olduğunu göreceksiniz. Şayet kendi bedeninizi görüp de korkuya kapılmaz ve
yolculuğunuza devam ederseniz, artık önünüzde bir engel kalmayacaktır. Önce
evinizin içinde uçarcasına dolaşır, sonra sokağa çıkar, isterseniz
kilometrelerce uzağa gider, isterseniz ay yüzeyindeki kraterleri çok yakından
seyredebilirsiniz. Bu arada sizi kimse görmeyecek ve farkında olmayacaktır. Astral
seyahate ilk defa çıkan acemi seyyahlar, sokakta insanların kendisini çıplak
vaziyette göreceklerini zannederek çekinir ve utanırlar. Gerçekte sokakta
dolaşan ruhunuzdur; çıplak bedeniniz, halen odanızda yatakta yatmaktadır, bunu
unutmayın.
Bazıları seyahat anında görünmeyen
varlıkların görüldüğünü söyler. Sakın ha korkmayın. Çünkü böyle bir şey yoktur.
Seyahatinizde başarılar dilerim.
Murat Şahan
muratsahaniletisim@hotmail.com
Kaynak:www.gencgelisim.com