Babamdan duymuştum; zamanın milli
eğitim bakanı, “okullar olmasaydı ben bu maarifi gül gibi yönetirdim” demiş. İşçiler
olmasaydı, onların bitmez tükenmez sorunları olmasaydı, işyerleri de çok güzel
yönetilirdi ama, o zaman da iş olmazdı. Girişimcilik denilen olay, işte burada
başlar.
İşyeri varsa, işçi de olacaktır.
Belki bir gün gelecek, insanların yerini robotlar alacak. O zaman, insanların nelerle
uğraşacaklarını, kendilerini mutlu ya da mutsuz edecek ne gibi konulara
eğilebileceklerini bugünden kestirmek oldukça zor. Ama yine de görünen köyün
kılavuz istemediği gerçeğinden hareketle, sonucun pek de iyi olmayacağı kesin
gibi. Çünkü biliyoruz ki, “can sıkıntısı bu âleme işsizlikle beraber gelmiştir.” Yine biliyoruz ki; işsizlik ve
aşırılık, sağlığın birinci düşmanıdır.
Eleman seçmek, işverenin en zor
işlerinden biridir. Aranan nitelikler öylesine değişti ve gelişti ki, eleman
seçmek başlı başına bir uzmanlığı gerektirir hâle geldi. Özellikle, ülkemizin
abonesi olduğu kriz dönemlerinde, gazetelere verdiğiniz ilanlara o kadar çok
başvurular oluyor ki, günlerce uğraşsanız içinden çıkamıyorsunuz. Başvuruda
bulunan adaylar kavun değiller ki koklayasınız, müneccim değilsiniz ki fotoğraflarından
karakterlerini okuyasınız. Elinizde birtakım belgeler var ama, çoğu beyana
dayanıyor. Yabancı dille eğitim veren yüksek okuldan mezun olmuş mütevazı biri,
söz gelişi; “İngilizce bilgim iyi sayılır” derken, iki kelimeyi bir araya
getiremeyenler “çok iyi” demek cüretini gösterebiliyorlar. O
kadar insanı sınav yaparak değerlendirmek de kolay olmadığına göre, işiniz
şansa kalıyor. Neyse ki artık birçok işyerinde insan kaynakları bölümleri var
da bu işler bir ölçüde kolaylaşıyor.
Şans dedim de aklıma geldi. Bizim
bir sınıf arkadaşımız var: Temel Atay. Kendisi, en alt kademelerden başlayarak,
Koç Holding’in CEO’luğuna kadar, hem de bileğinin hakkıyla yükseldi. Arkadaşlarla
bir araya geldiğimizde onu kutlarken, yeni görevinde başarı ve şans dilemiştik
kendisine. Konu şanstan açılınca, arkadaşlardan biri, eleman seçme ile ilgili
bir hikâye anlatmıştı:
Amerika’da
kurulu büyük bir şirket için, genel müdür aranıyormuş. Gazeteler ve internet yoluyla
yapılan ilanlara gelen bütün başvurular, en ince detaylarına kadar değerlendirilmiş.
Aday sayıları, önce 100 kişiye, sonra 10 kişiye kadar indirilmiş. Fakat ne
yaptılarsa daha aşağılara inememişler. Adaylar öylesine güçlüymüş ki, ne
sorulsa hepsini mükemmel şekilde yanıtlıyorlarmış. Sonunda, seçimi yapan
yetkili, adaylardan, ceplerinden “gümüş 1 dolar” çıkarmalarını istemiş. Tesadüf
bu ya, sadece bir kişide varmış o paradan. Ve mutlu sona ulaşan, o gümüş
paranın sahibi olmuş. Diğer adaylar itiraz etmişler bu seçime. Aldıkları yanıt
çok ilginçmiş: “Bir işte başarılı olabilmek için, bilgi ve yeteneğin yanında,
şans faktörü de çok önemlidir. Firmamızın başına şanslı birinin geçmesini tercih
ettik.”
Gerçekten,
her yerde olduğu gibi, iş hayatında da şans çok önemli. Bazen, hiç ümidiniz
olmadığı bir anda şansınız “Hızır” gibi yetişiyor ve sizi en zor durumlardan
kurtarıp, başarıya ulaştırıyor. Eğer şansınız yoksa, en küçük engelleri aşmakta
bile zorlanıyorsunuz.
Eleman seçmek, işin sadece bir
bölümü. Ondan sonra, o elemanı deneme süresi var ki, çok daha önemli. Eğer o zamanı
iyi bir şekilde değerlendiremezseniz, özellikle yeni kanunlara göre, işiniz bir
hayli zorlaşacaktır. İşten çıkaracağınız elemanın kusurunu bildirmeniz, onun da
savunma yapması gerekir ki, uzun ince bir yola girersiniz. Ayrıca, önemli bir
konu daha var. Geçen süre zarfında, o elemanı sevmeye başlayabiliyorsunuz. O
zaman duygular devreye giriyor ve davayı baştan kaybediyorsunuz.
Ayrıca, işiniz bu kadarla da
bitmiyor. O elemanı, en verimli olduğu ve mümkünse kendisinin de sevebileceği bir
bölümde çalıştırmanız gerekiyor. Yani, onun sağlığını da düşünmeniz gerekiyor.
Çünkü artık çok iyi biliniyor ki, sevmedikleri işte çalışmak zorunda kalanlar
sağlıklarını da kaybedebiliyorlar.
Fethiye yakınlarındaki Xantos Harabeleri’nde
yapılan kazılarla ortaya çıkarılan bir mabedin duvarına, binlerce yıl önce
yazılan yazıda şöyle bir ifade varmış:
“Seveceğin
bir iş seçersen, hayatın boyunca bir an bile çalışmış olmazsın. İşini öyle sev
ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni
hayatlar başlatmış olacaksın. Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını
çıkarmaya çalış. İşin ne kadar küçük olursa olsun, onunla ilgilen. Hayattaki
dayanağın odur.”
Gazanfer Sanlıtop
Dahi Beyin Blog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder