İnanç Mertebesinde İsteyebilmek


Başaramayacağınıza inanıyorsanız, haklısınız; başaramazsınız”              
Henry Ford
İnancımız, toprağa ektiğimiz tohumlarımızdır. Ne ekersek onu biçeriz. Ne olduğumuz ya da ne olabileceğimiz hakkındaki inanç gücümüz, büyük oranda ne olacağımıza vesile olur. Büyük başarılar elde etmiş kişilerin başarısızlardan farkı inançları arasındaki farktır. Yazar Anton Chechov :” İnsan, inandığıdır.”  ,diye düşüncesini ifade etmiştir.

İnançlarımız, kendi gerçekliğimiz içerisinde öylesine gerçeklerdir ki bedenimizdeki fiziksel ve ruhsal pek çok mekanizma onlardan etkilenerek şekil bulur.Kişi neye inanıyorsa öyle yaşar. Ömür yolunun başarı geçitlerinde elde edebileceğimiz muvaffakiyetler için alacağımız destek,başarabileceğimize olan inancımız oranında gerçekleşecektir.
Kişi neye inanırsa başına gelir inancını haklı çıkarıyor yapılan araştırmalar… Literatürde buna KGK ( Kendini Gerçekleştiren Kehanet ) deniyor. “Araba kullanamam” diyen kişi direksiyon başına geçince muhtemelen kaza yapıyor…
“İnsanlar önce yarım saatte değişebileceklerine inanmazlar da ondan değişmezler” diyor, Oğuz Saygın… Caminin minaresinin yamuk olduğunu söyleyen çocuğa karşı Mimar Sinan’ın tutumunu hatırlatıyor ve çocuğun içindeki inancı değiştirme bilincine dikkati çekiyor. “Doktorlara güven olmaz”, “Sigarayı bırakamam”, “Başarılı olamıyorum...” gibi inançları olan kişilerin çoğuna sigarayı bıraktırdığını, okuldan atılmak üzere olan tıp öğrencisine yeniden kendine güven kazandırıp ülkenin en başarılı doktorlarından biri olacağını düşündürttüğünü belirten Saygın’ın öğrencileriyle olan diyalogunda bu türden örnekleri çoğaltmak mümkün. Çalışmaları esnasında Saygın’ın ön plana çıkan en önemli tavrı ise, karşındaki kişiyle konuşurken, sözleriyle, bakışlarıyla ve tüm tavırlarıyla “...sen kesin olarak değişeceksin”, mesajını beyninden net olarak veriyor olması. Önce buna kendisi inanıyor ve muhatabını da inandırıyor. “Beyinde ufacık bir oynama yaptığınız zaman insanlar neler yapabiliyor” diyor. Sadece kapakları açıyoruz ve sular hızla akıyor…”[1]
Kişilerin inanç sistemi, nelerin mümkün olup, nelerin mümkün olmadığını belirleyebilmektedir. Bir şeyi yapabileceğinize inanıyorsanız, beyninize yapabileceğinizin sinyallerini göndermeye başlarsınız. Metabolizmanız bu inanç desteğine göre işlemeye başlar. Eğer yapamayacağınıza inanırsanız, sinir sisteminize yapamayacağınıza dair sinyaller gider. Onlar da sonucu üretmek için beyninizi olumsuz yönde uyararak, davranışlarınızı “yapamamak” hususunda etkiler. Bir şeyin gerçek olduğuna içten inanırsanız, metabolizmanız onu gerçek kabul edecek şekilde işler.
İnandığımız her şey bizim kendi gerçekliğimiz içerisinde her şeyden daha gerçektir. Hem de öylesine gerçektir ki bedenimizdeki pek çok fizyolojik mekanizma ve hatta duyularımız bile inançlarımızın etkisi altındadır.
Anthonny Robbins :” İnançlar, içimizin derinliklerindeki kaynaklara ulaşmamıza yardımcı olurlar ve bu kaynakları istediğimiz sonuçları destekleyecek şekilde meydana getirir ve yönlendirirler.” , demektedir.
İnançlar, amacımıza giden pusulalarımızdır. Bize yolumuzu ve yönümüzü gösterirler. Bu şekilde eyleme geçme, yaşamak istediğimiz dünyayı oluşturma imkânına sahip olmamıza katkıda bulunurlar. Başarıya inanırsak, başarmak için güçleneceğiz demektir.
Çoğunlukla, başarıya inancın başarının yarısı olduğunu söylenir. Bence başarıya inanç, başarının yarısından daha fazladır. Başarabileceğine inan kişi; mazeret değil, fikir üretir; problem değil, çözüm sunar; nasıl yapacağını düşünür, niçin yapamayacağını değil… O şartların oluşmasını beklemez, şartları oluşturmaya çalışır. Fırsatları engel gibi değil, engelleri fırsat gibi görür. O bardağın dolu kısmını görür, boş kısmını değil.  Tabii ki, kuru bir inanç başarılı olmak için yeterli olmamaktadır. Eğer dilinizle, ”yapabilirim” dediğiniz halde içinizden “Acaba?” diyorsanız, gerçekten inanmış sayılmazsınız. Tereddüt içerisinde bir hal ile büyük bir işe kalkışmaktansa,inançla girişeceğimiz küçük bir işten daha net sonuçlar almamız mümkün olur.Kişiler, bir şeyi kazanacağına inanıncaya kadar  başarıya hazır değildir. İnançla birleşen düşünceler, kendilerini fiziksel eşdeğerlerine çevirmeye başlar.Dr. Muhammed Bozdağ’ın inanmayla ilgili şu sözü ne kadar anlamlıdır :” Bir insan ruhunda olup bitenleri değiştirdiğinde, fiziğinde olup bitenler de değişmek zorunda kalacaktır.”
                   
            Başarı inancımıza temel teşkil eden yaklaşımlardan biri de, gelecekte olmasını istediğimiz durum ya da olayı, sanki şu an yaşıyormuşçasına zihnimizde canlandırmaktır. Kendimizi ileride nerede görmek istiyorsak öyle yaşamaya çalışmalıyız. Başarılı bir öğrenci olmak istiyorsak, kendimizi gerçekten başarmış olarak hayal edebiliriz. Başarılı bir öğrenci neler yapar, neler düşünür, neler hisseder, bunları zihninizde canlandırarak uygulamaya çalışın. Kendinizi başarılı bir öğrenci gibi hissettiğinizde, başarı için gereken eylemlere de gireceğinizi unutmayın. Katıldığım bir seminerde, semineri veren profesör aynen şöyle diyordu : ” Bir insana olduğu gibi değil, olması gerektiği gibi davranırsanız, o kişide beklediğiniz olumlu gelişmeleri bir süre sonra fark edersiniz.” Evet… Bu formülü kendimiz için de uyguladığımızda, sonuçlarının da kendimize yönelik ve olumlu yönde geliştiğini göreceksiniz. Hani bir söz vardır :” Bir kişiye kırk kere deli derseniz, o kişi deli olur.” ,diye… Biz de kendimizi günde kırk kere “akıllı” diyelim,” başarılı, diyelim ,” yapacağım” ,diyelim, hayallerimizi başarıyla süsleyelim, başarıya inanalım…Dr. Bozdağ :” Bir şeye inanmanın yollarından biri onu defalarca söylemektir.” , diyor. Unutmayalım ki bütün büyük insanlar, yapmak ve ulaşmak istedikleri şeylerin rüyasını gören ve yapacağına inanıp bunu dile getiren kişilerdir.
              İnanç ya da iman, insanı zaman ve mekân ile sınırlı alandan çıkarıp, içinde saklanmış güçlerin, esrarlı sırların enginliğine taşıyan bir güçtür. İnanma gücü, ruhumuzu amacına kanalize eden bir güçtür. İnancın ruha ve bedene tesirleri büyüktür. Bilinçaltımıza gönderdiğimiz mesajlar, yüksek iman seviyesinde olduğu zaman beynimiz bu mesajları önemseyerek ona göre davranacaktır.
Aslında inanç, Yüce Yaratıcımızın bize verdiği güçlü bir duygusal deryadır. İnancı bize veren Evren’in Sahibi, öncelikle kendisine inanmamızı ve O’ndan istememizi söylüyor… Hedeflerimize, amaçlarımıza olan inancımız, ancak O’na olan inancımız ve isteğimizle değer kazanacak ve etkili bir seviyeye gelecektir. Bizim buradaki inançtan bahsetmek istediğimiz, iliklerine, kemiklerine, vücudunun tüm zerrelerine kadar işleyebilen bir inançtır. İnanmayan ya da yeterince inanamayan kişi, yürüdüğü yolda çok daha fazla yorulacaktır; yanlış yollara sapacaktır. Çanakkale’de millet olarak inanmasaydık, kör, topal silahlarla, dünyanın süper güçlerine nasıl meydan okurduk? Edison, ampulün varlığına olan inancını yitirseydi, onu keşfedebilir miydi? Hezarfen Ahmet Çelebi inanmasaydı, Galata Kulesi’nden atlayıp uçabilir miydi?
İnancımız güçlüyse, Evrendeki madde ve madde ötesi varlıklar, güçler size yardım edecektir. Bütün boyutlardaki güçler, isteğiniz için seferber olacaklardır. Şans dediğimiz başarılar, klasik anlamda sadece tesadüfî şans başarısı değil, büyük bir inançla edilen hareket sonucu, Evren’in Sahibi’nin sunduğu hediyelerdir.”Maddeye hükmeden bir inanç düzeyi vardır ki bilinçli tekrarlaması güçtür.” ,diyor manevi ve kişisel gelişimci Dr.Muhammed Bozdağ…
Amerika’nın Pensilvanya eyaletinde, Geisinger Tıp Merkezi ve Bucknell Üniversitesi uzmanları, daha önce kalp krizi geçiren ya da kalp ameliyatı olan 100 kişilik bir grup oluşturmuşlardır Uzmanlar, inançlı olanların, diğerlerine göre, aynı ilaçları almalarına rağmen, daha çabuk iyileştiklerini tespit etmişlerdir. Manevi bir hastalık olan depresyon, yani endişe, üzüntü, korku, olumsuz düşüncelerden vücuda gelen hastalıklar, kalp, mide hastalıkları gibi maddi zararlara yol açarken, sevinç, mutluluk, neşe, dua ve inanç gibi unsurlar maddi yaralara olumlu yönde etki etmektedirler. Strese giren birtakım kişilerin ciltleri, mukavemetlerini kaybettiklerinden, bu kişiler, enfeksiyonlar, sivilceler, çıbanlarla uğraşmak zorunda kalabilmektedirler.
Kurtuluş Savaşında, millet olarak, vatanı kurtaracağımıza olan inancımız, Evren’in Sahibine olan imanımızdan destek almasaydı, bugünkü rahat, konforlu bir yaşama sahip olabilir miydik? Güçlü inançlar, kişiye ümit, canlılık ve dinamizm verir. İman gücü, iradeyi güçlendirip, kişiyi motive eder; Yaratıcısından alacağı destekle hareket eder.
Şunu unutmamalıyız ki insan için imkânsız vardır, sınırlar vardır. Ancak Evrenin Sahibi için her şey mümkündür. O, sadece “Ol!” der ve olur. Böylesine sınırsız bir güce dayanıp, O’na güvenip istersek, karşımızda açılacak kapıları görerek hayretler içerisinde kalabiliriz.

Yüreğindeki Sen/Selçuk Alkan/Akis Kitap
Dahi Beyin Blog


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder