Muhyiddin İbn Arabi Füsus ül
Hikem'de insanın bu yaşamdaki amacının "gadap" halinden kurtulup,
"rahmet" haline erişmek olduğunu söyler.. Yani kişisel gelişim ve
dönüşüm süreci bu bağlamda kalpteki "küfür"ün temizlenmesi ve "iman"ın
kalbe yerleşmesidir.
Şehvet, şiddet ve korku gibi olumsuz kayıtlardan kurtulup,
sevgi, şiddetsizlik ve güveni yaşamaktır. Böylece insan kalıcı bir dönüşüm
geçirmekte ve "mümin" olmaktadır. Bu perspektifte, insanın asıl
kimliği "mümin" niteliğiyle belirtilmektedir. Hakiki imanın
göstergesi de budur. Bu seviyeye erişmiş olmaktır. Bu aynı zamanda Tasavvufun
temel dönüşüm dizgesinin dördüncü seviyesidir. Yani Nefsi Mutmainne. Tatmin
olmuş nefs, Huzura ermiş nefs. Bu aynı zamanda Sekinet'in ya da Rahmani Nefes'in
kalbe yerleşmesi olarak ta ele alınır. Hint sisteminde Kundali'nin ( Rahmani
Nefes'in Hint'teki karşılığı olan Adi Shakti'nin insandaki hali) insanın
dördüncü şakrasına, yani kalp şakrasına yerleşmesi olarak ele alınır. Bunun
öncesinde ise Tasavvufta Nefsi Mülhime vardır. Yani, ilhamlar alan, sezgileri
çalışan nefs. Hint'te üçüncü şakranın açılması ve Kundalininin bu şakrayı
kaplaması olarak geçer. İnsanın ilhamlar almaya başladığı söylenir. Yedinci
seviye Nefsi Kamile ya da Nefsi Safiye ya da Nefsi Envare yani tenevvür etmiş
Aydınlanmış Nefs'tir. Hint'teki karşılığı başımızın üst kısmındaki Sahasrara
şakrasının açılması ve kundalini'nin buraya yerleşmesidir. Kişi başkalarını
"doğru olarak algılamaya" başlar. Algı filtreleri ya da Ahlak boyaları
temizlenmiştir. Kalb aynası parlamaktadır. Kristal Aynada her şey "algı
filtrelerinin ve egonun çarpıtmaları olmadan" aksetmektedir. Açıklık,
Gözlem, Farkındalık, Bilgelik ve Zeka boyutudur. Tasavvufta bu zeka boyutu,
"Zeka tezkiye edilmiş akıldır" sözüyle belirtilir. Yedili dizgeyi
birlikte ele alırsak nefsi emmare (kötülüğün etkisi altındaki nefs), nefsi
levvame (kendini eleştiren nefs), nefsi mülhime (sezgileri çalışan nefs), nefsi
mutmainne (tatmin olmuş nefs), nefsi raziye (insanlardan razı olan nefs), nefsi
marziye (insanların kendisinden razı oldukları nefs, NLP'deki Liderlik için bu
seviye çalışmaları gereklidir!) ve nefsi envare (aydınlanmış, tenevvür etmiş,
ışık yayan nefs).
Bu yazı bağlamında ele alacağımız
Kişilik Ötesi Sufi Perspektifi üç evreye sahiptir:
İlim ve İrfaniyet, Aşk (Allah Aşkı) ve Yokluk (Fenafillah).
Bu evrelerin tarihsel süreç
içindeki örnekleri ise şöyledir:
İlim ve irfaniyet evresi için
Muhyiddin İbn Arabi;
Aşk evresi için Yunus Emre ve
Mevlana Celaleddin Rumi;
Yokluk evresi için İsmail Emre.
Aydınlanma arayışı içinde olan
bir insanın manevi gelişim sürecinde bu aşamalardan geçtiği söylenebilir. Bu
ilerleyiş bir dizi olarak değil, bir dizge olarak ele alınmalıdır. Karşılıklı
ilişki içinde ele alınmalıdır. Kişinin geçtiği aşamalar her zaman bu sırada
olmak zorunda değildir tabi ki. Yaşam üslubu ya da hayat şekilleri de etkili
olmaktadır. Emre şöyle demektedir: 'Kin, kibir, hased, şehvet, riya, gadap,
yalan insandan kalkmalı ve şehvetsiz, menfaatsiz bir sevgi insana yerleşmeli'.
İsmail Emre'nin bir sözü yokluk
noktasına ışık tutmaktadır:
"Hiçbir arzum ve düşüncem
yok, sırf hizmetçilik ve sevgi."
Bu söz, arzuların etkisi
altındaki nefs'in (Freud'un alanı) ve düşüncelerin etkisi altındaki nefs'in
(Descartes'in alanı) aşıldığı bir ruhsal boyutu işaret etmektedir. Freud ve
Descartes gözlüğüyle bakan Batılıların anlamakta zorlanacağı bir boyuttur.
Beden ve akıl gözlerini aşan kontamplasyon ya da keşf gözüyle (Bonaventura, Ken
Wilber) aradıkları boyuttur bu.
Kabir Helminski, "Bilen Kalp
- Ruhsal Dönüşümün Sufi Yolu" adlı kitabında şöyle yazmakta: "Temel
soru, çeşitli biçimlerde ortaya konabilir: Bireysel insan bilinci ile ne
yapmaktayız? Ego'yu geliştirmeli miyiz, yoksa onu yok mu etmeliyiz? Bireysel
benliğin daha büyük gerçeklikle olan doğru ilişkisi nedir? Benliğin uygun ve
gerçek sınırları nelerdir? Manevi bir psikoloji, her şeyin üstünde, nitelikler
ve değerler ile ilgili bir psikolojidir. Manevi nitelik ve değerleri nasıl
harekete geçirebiliriz?
Bu konuyu, gerçekten holistik
(bütüncül) ve Transpersonal (Kişilik Ötesi) bir bağlam içinde nasıl yeni bir
biçimde ifade edebiliriz?
Eğer Varoluşçu olsaydık, evrenin saçma olduğunu, ama
insanların yine de yaşamak için belirli değerleri seçebileceğini
söyleyebilirdik. Transpersonal Sufi perspektifi açısından ise, bu değerlerin
sadece bireysel beyinler tarafından bir anlam ve düzen oluşturmak için harcanan
umutsuz bir çaba olarak üretilmediğini sanırım ki çoğumuz kabul edecektir.
Bunlar, daha çok gerçekliğin esasına ait niteliklerdir. Gerçeklik temelde
iyidir."
NLP İle Ruhsal Gelişim/Cengiz Erengil/Akis Kitap
Dahi Beyin Blog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder