Kendini Anlamak Nedir?



Şunu soralım kendimize: Birbirimizle iletişim kurabiliyor muyuz?
Eğer gerçekten birbirimizle iletişim kurabilseydik, sorunlarımızdan özgürleşebilirdik.
Özgür ve farklı bir insan olabilirdik. Dönüşebilirdik.
Bugün insanlık bir kriz durumuyla karşı karşıyadır.

Sorunlarımızın çözümü için insanların imgesiz düşüncesiz dikkat, arı farkındalıkla bakış, meditasyonun bütünsel dikkati ve seçmesiz farkındalık üzerine eğitilmesi (training anlamında) gerekmektedir. İnsanlığın sorunları doğaya, madenlere, toprağa, ağaçlara, hayvanlara, insanlara karşı acımasız bir şiddet, şehvet, korku, açgözlülük, bencillik, koşullanma, kıskançlık, zihnin körelmiş ruhu, yürek sızısı, duyarsızlık, zulüm, derin ümitsizlik ve sonsuz acıdır. Binlerce yıldır bu sorunlarımızı farklı yöntemlere, farklı gurulara, farklı bakış ve sorgulama yollarına göre çözmeye çalıştık. Fakat başaramadık. Bir umarsızlığa düşmüş durumdayız. Bütün bu sorunların, bir daha ortaya çıkmayacak şekilde çözülebilmesi için insan zihninde temelden bir dönüşüm gereklidir. Galip Abdullah ile birlikte Amerika'dan döndükten sonra aşağıdaki çalışmayı yaptık.
Krishnamurti'nin sohbetlerinde şu iki şey temel konular olarak işleniyordu: Özgürlük ve Öğrenme Eylemi. İnsan özgür olmadıkça kendi hakkında öğrenemez. Kişi kendini herhangi bir düzeneğe, formüle ya da kavrama göre değil de gerçekten olduğu gibi gözlemleyebilmek için özgür olmalıdır. Bu gözlem, bu algı, bu bakış kendi disiplinini ve öğrenimini ortaya çıkarır. Burada uyma, öykünme, bastırma ya da herhangi bir şeyi denetleme yoktur. Bunda büyük bir güzellik vardır.
Zihinlerimiz koşullanmıştır. Bu kesin bir olgudur. Belirli bir kültür ya da toplum tarafından koşullanmıştır. Çeşitli izlenimlerden, ilişkilerdeki gerginlik ve çekişmelerden, ekonomiye, ortama, eğitime ilişkin etkenlerden, dinsel açıdan uygunluk sağlama çabasından vb. etkilenir. Zihinlerimiz korkunun tüm doğasını ve yapısını tam olarak ve bütünüyle hiçbir zaman çözümleyemediği için, korkuyu kabul etmek ve eğer olanaklıysa korkudan kaçmak için eğitilmiştir. Bu nedenle ilk sorumuz şudur: Bu denli ağır bir yükü taşıyan zihin, yalnızca edindiği koşullanmaları değil, aynı zamanda korkularını da tamamıyla çözümleyebilir mi? Çünkü bize koşullanmayı kabul ettiren korkudur.
Krishnamurti şöyle demişti:
"Bilmediğimizi söylemekten ne kadar da utanıyoruz!
Bilmeme olgusunu çeşitli sözcüklerle ve bilgilerle örtmeye çalışıyoruz. Aslında ailelerimizdeki bireyleri, komşularımızı tanımıyoruz. Daha kendimizi tanımazken onları nasıl tanıyabiliriz ki?"
Hepimiz gerçek bilgelerin bize bıraktığı şu mesajı duymuşuzdur: Kendini bil!
Bu kendi, kendilik, self dediğimiz şey nedir? Bazı bölümleri şunlardır: Tutumlarımız, duygularımız, düşüncelerimiz,  hallerimiz, bilincimiz,   bakış açımız, görüşümüz vb.  Bütün bunlar birbirleriyle bağlantılıdır. 
Eğer süreklilik içeren bir kendilik olduğunu düşünüyorsanız, varolmayan bir kendilik üzerinde çalışıyorsunuz demektir. Çünkü aslında kendilik değişen bir anılar, sözler ve deneyimler demetidir.  Kendimizi değiştirebiliriz, tutumlarımızı  değiştirebiliriz.
Değişim çabası çatışma doğursa da...
Doğan Cüceloğlu, Savaşçı adlı eserinde şu dört konunun birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu söyler:
"Seçim yapabilme, Özgürlük, Sorumluluk ve Kişisel Bütünlük."
Bizi mutsuz eden şeyin 'Olaylar' değil, 'Olayları algılayış biçimimiz' olduğunu söyler:
"Mutluluğun temelinde bizim olaylara anlam vermemiz yatıyor. Bunu görmek hayatıma zenginlik getirdi."
Kendinizi anladığınızda dinginleşirsiniz. MNG Projesiyle meditasyon yaşamdan el etek çekmek değildir.
Meditasyon insanın kendisini anlama sürecidir, gözünden bakanı tanıma sürecidir, fıtri ya da doğal haline dönme, kendi öz vatanına dönme sürecidir.
Kişi kendisini, yalnız bilinçli yanını değil, bilinçaltını, bilinçdışını, bütün gizli kalmış yönlerini  anlamaya başladığında zihninde kalıcı bir dinginlik oluşur.

NLP İle Ruhsal Gelişim/Cengiz Erengil/Akis Kitap
Dahi Beyin Blog

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder