Kendinin Efendisi olmak ile 'köle olmak' arasında bir fark
vardır. Bazı insanlar ilerledikçe yoldan çıkarlar. Jillian Sawers’ın dediği
gibi aslında birer 'ruhsal varlık' olarak hiçbir şeye ihtiyacımız yok. 'Sizin
tek ihtiyacınız sevgidir' der bir şarkıda (All you need is love) oysa aslında
'Siz sevgisiniz!'. Sevgi dilenmenize gerek yok. Yalnızca onu içinizde
deneyimleyip dışarıya yaymanız, ifade etmeniz yeterlidir.
Jillian Sawers’a göre ‘Duygusal Kölelik Döngüsü’ şöyledir:
1. Dikkatiniz bir insana ya da nesneye yönelir.
2. Çekimine kapılırsınız .
3. Bağlanırsınız.
4. Bağımlılık oluşur. ('Sensiz yaşayamam!' derler.)
5. Pişmanlık duyulur. Acı hep bunu takip eder. ('Senle de
olmuyor, sensiz de!' derler.)
Bağımlılıktan kurtulmaya çalışmak acı verebilir.
Kendinin Efendisi Olmanın Beş Özelliği şunlardır:
1. Kendini bir şeyle, bir insanla Özdeşleştirmemek.
Özdeşleşmemek. 'Buna ihtiyacım yok', 'Ben bu değilim' demek. Yoksa benim
kimliğim dostlara, arkadaşlara bağlanır.
Ait olma durumuna bir son vermeliyim. Bunu koparmak istersem, 'Galip başka, ben
başkayım' derim, ' Galip, Celâl ile arkadaş olursa, ben kendimi kaybetmiş
hissetmem. Herkesin dostluğundan zevk duyar hale gelirim. 'Ben meditasyonu
düzenli yapan biriyim' dersem, yalnızca benim gibi ruhsal çalışmalar yapan
insanlarla beraber olmaktan hoşlanırım. Eğer 'Ben sadece elit insanlarla
görüşürüm' diyen bir zenginsem, kendim gibi olanlarla birlikte olmaktan
hoşlanırım ve ötekilerden sıkılırım.
Bir şeye ya da kişiye bağlanmak, bir markete girip bir
soğana tutulmak gibidir. Aslında o soğanı elinizden bıraksanız, muzu vb.
alabilirsiniz.
Sınırlı kimliklerinizden kurtuldukça, her yerde ve herkesle
birlikte olmaktan zevk alabilen birisi olursunuz. Benzer ihtiyaçları var
insanların benzer deneyimleri var. Ben böyle topluluklarda konuşurken, bana
daha önce onları görmüşüm gibi geliyor.
Yaşantılarımızdan konuştuğumuzda, farklı ülkelerden
geldiğimiz unutuluyor. Sık sık yanıma birileri gelir ve bana 'Sizi daha önce
görmüştüm' derler. Havaalanlarında vb. yanıma gelip, 'Nasılsın, aynı mahallede
oturuyoruz!' diyenler var. Demek ki insanlara tanıdık gelen bir yüzüm var. Seri
üretilmiş yüzler gibi. Sınırlarınızdan, kimliklerinizden kurtulma çalışması
yaparsanız daha evrensel hale gelirsiniz.
Kendilerini iyi hisseden insanlar, kalabalık karşısında
daha iyi konuşurlar. Onlarda korku duygusu yoktur. Korku insanı bloke eder.
Korkularımızdan ve maskelerimizden kurtulmalıyız.
Bazı insanlar kendilerini bana yakın hissediyorlar. Bu
vibrasyonla, ruhun yaydığı titreşimle ve onun kalitesiyle ilgili bir şeydir.
Sınırlı kimliklerimizden, bağlanmalarımızdan, korkularımızdan, egomuzdan
kurtuldukça yaşamımız daha zenginleşir.
2. Bağlanmalardan Kurtulmak ya da Kimlik Ötesi. Eğer
kendinizi hiçbir şeyle, hiçbir kimseyle özdeşleştirmezseniz, gerçekten bunu
başarabilirseniz, doğal olarak bağlanmalardan kurtulabilirsiniz.
3. Ayırdetmek. Ayırdetme gücünüzü kullanabilirseniz,
herşeyi Açıklık içinde görebilirsiniz. Duygusal anlarımızda bu gücü tam
kullanamayız. Bu yüzden, duygularınızla karar vermeyin. Benim bir arkadaşım
boşandı (erkekti). Vejeteryan olmak istiyordu, meditasyon yapmak istiyordu.
Karısı ise istemiyordu. Değerleri farklıydı. Rol yapmaya fazla dayanamamıştı.
4. Doğru Karar Verebilmek .
5.
Kararlılık. Bir karanınızdan dönersek, arzular çıkar. Öfke, kıskançlık, arzu
fırtınaları içinde buluruz kendimizi. Her şey ortalıkta savruluyorsa, 'karar
vermek' için en kötü zamandır. Ne yapmalı? Fırtına geliyorsa ve biz küçük bir
teknenin içindeysek ne yapmalıyız? Birçok insan benzin dolu bir tekneyle,
fırtınanın dışına kaçmayı düşünür. Fakat teknemiz hızlı değilse?
Bu konuda örnek olarak anlatılan gerçek bir hikaye var.
Kaptanı Türk olan bir Norveç gemisi çok büyük bir fırtınaya yakalanmış. Kaptan
hemen geminin rotasını 'fırtınanın merkezine' çevirmiş. Bu noktaya gemiciler
'fırtınanın gözü' derler. Otuz kilometre çapında bir hortumun merkezinde
durmuşlar. Fırtına ve hortumun gittiği yöne doğru, merkezde kalarak
ilerlemişler. Sağ salim karaya ulaşmışlar.
Peki, Duygusal bir Fırtınayla karşılaştığımız zaman ne
yapabiliriz? Genellikle yaptığımız şey bir insana ya da bir nesneye koşmaktır.
Ama koştuğunuz şey de tam olarak güvenli değildir. Tavanın içinden kaçan bir
balığın, ateşe atlaması gibidir. Kendi fırtınalarımızdan kaçarken,
bağımlılıklara, mevki hırsına vb. sığınırız. Oysa ki kendi dışımızda hiçbir
güvenli yer yok. Güvenlikli olan tek yer içimizde. Ruhunuzun içinde
derinliklerde. Gündelik yaşamlarımızın iniş çıkışlarının erişemediği bir yerde.
'Ne yapacağımı bilemiyorum' dediğinizde, aslında biliyorsunuz. Başka bir arzu
ile uğraştığınızı biliyorsunuz.
NLP İle Ruhsal Gelişim/Cengiz Erengil/Akis Kitap
Dahi Beyin Blog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder