Gençler İçin Mutlu Olma Rehberi



Bizler her çocuğumuzun, iyi bir evlat, iyi bir vatandaş ve iyi bir insan olabilmesi için elimizden gelen analık ve babalık vazifelerimizi yapmaya gayret ettik.
Sevgili Gençler! Biz hayata güzel baktık, hala da öyleyiz. Sizlerin de öyle olduğuna inanıyoruz. Birbirimizin kalbini kırmadık. Sizler de kalp kıran insan olmamalısınız.
Bizler birbirimizle anlaştık. Çünkü biz hayatı saygı ve sevgi olarak gördük. Bir kadının kocasını eve geldiğinde karşılayıp, “Hoş geldin” demesi her şeye bedeldir. Erkeğin de hanımına şefkat, merhamet ve saygı göstermesi ve “Nasılsın” diye sorması hayata güzel bakmaktır. “Saygının, sevginin ve iyiliğin olmadığı yerde büyüklükten bahsedilmez” diyor ünlü yazar Tolstoy.
Sevgili Gençler!
“İnsanın güzelliği davranışlarındadır” diyor Pascal. Bir insanın en büyük hazinesi, onun davranışlarına yön veren karakteridir. Karakterinize, şöhret duygularınızdan ve maddi arzularınızdan daha çok önem veriniz. Çünkü karakteriniz, neyseniz ne sanıyorsa odur. Ödül olarak size, kendi dürüst karakteriniz yeter. Zira en iyi ödül, insanın içinin rahat olmasıdır. Dale Carnegie, insan zekasını tanımlarken, iyi insan olmanın zekadan tamamen yüce olduğunu ifade ederek şunları söylemiş: “İnsan zekanın karşısında belki saygıyla eğilir; ama iyiliğin, şefkatin önünde diz çöker.”
Sevgili Gençler! Öğrenmelerinize dikkat edin. Hayatın en büyük hatası iyi ile kötüyü ayırt etmeden öğrenmektir. “Eğer kötülüklerinden dolayı Sen kendini ayıplamasını bilirken, kimse seni ayıplamaz.” diyor Şirazi. En kötü şey kötülük görmek değil, kötülük yapmaktır. Hayatı güzel düşünen kötülük yapmayacağı gibi, kötülükte de karşılaşmaz. “Güçlüyken kötülük yapmak elinde. Ama sen bunu yapmıyorsan dünyanın en erdemli insanısın demektir.” diyen bilge insan Platon, bana Sadi’nin yine şu güzel gözlerini hatırlattı: “Güçlü anında iyilik yapan, güçsüz anında zorluk çekmez.”
Sevgili Gençler! Unutmayın! Her kötülük bilgisizlikten değildir. Siz, kendi iç benliğinizle muhasebe ediniz. Bunu sakın ihmal etmeyiniz. Kötülükten uzak kalmak için derin bilgi yerine, derin iç ahlakınıza yönelin. Böylece evlenince de rahat edersiniz. Eğer yeterli vicdan muhasebesine girerseniz iş ve eş hayatınız mutlu ve huzurlu olur. Eş seçerken kimi gösterişe kimi güzelliğe, kimi de zenginliğe ilgi duyar. Oysa gösteri, bel bükülmesiyle; güzellik, buruşukluklarla; zenginlik ne olacağı belli olmayan duruşuyla aldatıcıdır.
Sevgili Evladım! Sen ahlaklı ve erdemli olanı seç. Eşinde de işinde de güzellikten doğruluktan ve ahlaktan yana ol. Bu tutumunla herkes tarafından sevilir sayılırsın, mutlu ve huzurlu olursun.
Unutmayınız ki, teraziler sadece mal tartmaz, bir de öyle şeyler tartar ki insanoğlu için en önemli ölçü budur: Vicdan, hak, hukuk, inanç… Bunlar elle tutulmaz, gözle görülmez, sadece  insanlığa ve hayata güzel bakan kişi bunları hisseder, yaşar. Vicdan terazisi de tıpkı mal tartan teraziler gibi iki kefeye sahiptir. Birincisi iyilikler kefesi, diğeri ise kötülükler kefesidir. Kötülükler her gün karşınıza çıkar; ama iyilikler, belki yılda bir kez karşınıza çıkar. Yani kötülükleri işlemek kolaydır, bu yüzden dikkatli olun, iyilikleri işlemek ise pek o kadar kolay değildir, bu yüzden fırsat geçti mi kaçırmayın.
Aklınızdan çıkarmayınız! Hayatta haksız tutumlarla da karşılaşabilirsiniz. Bu durum sizi isyankar etmesin. Çünkü inanınız ki, her zorluktan sonra ferahlık vardır. Arkanızı dönüp geriye baktığınızda zaman, ömrü haksızlık yaparak geçmiş insanların ne hallere düştüğünü görürsünüz. Haksızlığa uğramış ama, irade göstererek sabredip, terbiyeli bir şekilde bu haksızlığı hatırlatmış ve sonra da işine gücüne bakmış insanların mutlu ve huzurlu yaşadıklarını göreceksin. Sen de böyle olmaya çalış. Sinirin, asiliğin seni pişman olacağın ve sonradan utanacağın hallere düşürmesin. Unutmayınız ki, her haksızlık, bir gün hakkın kuvveti karşısında yenilen geçici kuvvettir.
Sakın Hafife Almayın! Bir insan doğup büyüdüğü memleketi tanımazsa, iyi bir vatandaş olmuş sayılmaz.
Buradaki tanımaktan kasıt illaki gezip görmek değildir. Memleketinin sorunlarını gözlemlemeniz ve çare olmaya çalışmanız vefa borcudur. Tarihini tanımayan atasını bilmeyen, ülkesi için dedelerinin ninelerinin neler çektiğini hissetmeyen bir gençlik düşünülemez. Lise ve üniversite çağlarındaki siz gençlerin gözlerinin önündeki cehalet perdesi ve vurdum duymazlık çoktan kalkmış olmalı. Bizler sizlerden umutluyuz, sizlere güveniyoruz ve sizleri seviyoruz. O halde:
Tarihinin sesini duy!
Vicdanının sesini duy!
Atalarının sesini duy!
Kimsesizlerin sesini duy!
Eğitiminin sesini duy!
Öğretmenlerinin sesini duy!
Memleketinin sesini duy!
Yabancıların sesini duy!
Ahlakının sesini duy!
İyiliğin sesini duy!
Anne babanın sesini duy!
Benim sesini duy!
Kısacası, içinin sesini duy!
Yurdunu, tarihini tarihinin şanlı şerefli büyüklerini tanıdığını onların iyi hareket ve düşüncelerinden ders aldığınıza yürekten inanıyorum. Hareketlerinizde sözlerinizde, düşüncelerinizde hep dürüst kalın.
Sevgili Gençler! Sizlere tüm açık yürekliliğimle ve olanca coşkumla şu ilkeleri seslenmek istiyorum:
-Vicdan terazinizi elden bırakmayınız
-İnanç ve düşüncelere saygı gösteriniz
-Allah’tan korkup, kuldan utanınız.
-Her şeyi tadında bırakınız
-Doğru olunuz.
-Olduğunuz gibi görününüz
-Hakikat güneşinin ışığından korkmayınız.
-Geleneklerinize saygı gösteriniz.
-İyi görülmeyen hareketlerden çekininiz.
-Her vakit duanın gücüne inanınız
-Hayatı seviniz, hayata güzel bakınız.
Sevgili Gençler! İş ve toplumsal hayatınızda zihniniz açık, yüzünüz ak olsun.
Hayata Güzel Bakınız…

Lilay Koradan
Dahi Beyin Blog



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder