Hepimizin
arzusudur. İsteyen her insan huzur dolu bir yaşama sahip olabilir. Yeter ki
ihtiraslarından kurtulsun. Birikimlerin maddi kazançların sonu yoktur, limiti
de yoktur. Bana sorarsanız, bugüne kadar tonlarca altının bir tek insanda
toplamış olmasının yarattığı mutluluk hiçbir zaman yaşanmamıştır, bundan sonra
da yaşanmayacaktır.
Dünyayı altın yapan o minicik, zaman zaman parlayıp sönen,
hayattan zevk aldığımız küçük sevinçli anlarımızdır. Bu anlar yığın yığın
değildir. Bütün bu minicik mutlulukları bir araya toplayabildiğimiz zaman som
altından bir dünyaya kavuşabiliriz. Eğer duygularımız hala bizi yanıltmıyorsa,
şehrimizin sokaklarından zevk alabiliriz.
Misk kokan bir
fincan çay, samimi ve içten bir parça gülücük, küçük mü küçük bir yardım, bazen
bunalım içindeki bir adamın işleyeceği hataya engel olabilir.
Düz vadiliklerde
hiç oturup gökyüzünü izledik mi? İnanın bunu laf olsun diye söylemiyorum. Şöyle
bir denizin kıyısında durup maviliklerin sonsuzluğuna bakmak, ruhumuzun
sıkıntılarını alır. Hele o martı sesleri, sahildeki dalgaların çağlası, yosun
kokan liman hava… Tepemizde parlayan güne, bizi sıcaklığı ile sarıp korkunç
üşümelerimizi ve buz gibi yalnızlığımızı alıp götürür. Yüzümüze vuran ılık
bahar rüzgarında bin bir sevincin, bu sevinçle başlayacak güzel yeni ve güzel
bir yaşamın müjdesi ve parıltısı vardır.
Düşünün bir,
“küçük” diyerekten, bize mutluluk ve huzur kapısını açacak olan nice
duygularımızı benliklerimizin içerisinde esir ettik.
Tıpkı
Alaaddin’in sihirli lambasındaki zavallı cin gibi, bize iyi yürekli birinin el
atmasını arzuluyoruz, Alaaddin gibi… Oysa biz ne bir lambada esiriz ne de derin
denizlerin altında. Biz benliğimizin esiriyiz.
Güzel yaşam
insanın doğasında vardır. İsteyen her insan benliğinin esaretinden kurtularak
mutlu ve huzurlu yaşayabilir. Her zaman ufacık, minicik mutlulukları düşünün.
Nedir minik mutluluklar?
Yeni doğmuş bir
bebeğin tatlı gülümseyişini rüzgarın getirdiği sihirli nağmelerle dolu müziği,
bir sağanaktan sonra topraktan fışkıran canlı kokuyu, hayata iyi gözlerle
bakanların gözlerindeki pırıltıları düşünün. Minicik pırıltıların size bir ton
altın duygusundan çok daha samimi, çok daha fazla mutluluk yansıttığını
göreceksiniz.
Bir Vasiyet
Öldüğüm zaman,
geride bıraktığım her şeyi çocuklarıma verin. Eğer ağlamak isterseniz yanı
başınızdaki kardeşinizi için ağlayın. Herhangi birine sarılın ve bana vermek
istediklerinizi ona verin. Sizlere bırakmak istediğim bir şey var, sözlerden
daha anlamlı bir şey para ve maldan daha anlamlı bir şey: Beni tanıdığım ve çok
sevdiğim insanlarda arayın. Ve eğer bensiz yaşayamazsanız, bırakın o zaman
gözlerinizde, aklınızda ve yaptığınızda iyiliklerde yaşayayım.
Beni en çok
başkalarının elini tutarak ve özgürlüğüne kavuşmak isteyen çocukları özgür
bırakarak sevebilirsiniz. Ölen insanlardır, sevgi değil. Öyleyse benden sizlere
kalan tek şey var: SEVGİ
Lilay Koradan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder