Çalışmak, hedefine ulaşma yolunda, yılmadan çalışmak. Her türlü zorluğa karşı
direnmek. Zamanla mücadele etmek. Omuzlarındaki yükün ağırlığını yüreğinde
bilmek. Uzak olsa da hedef yürümek. Yürüdükçe yaklaştığını görmek. Yaklaştıkça
tempoyu artırmak. Ve sonun da gülmek…
Uzun süre
yoğun bir tempoda çalıştın. Bunalmış olabilirsin. Yaşantında farklılıklar olsun
isteyebilirsin. Bir insana sadece sol tarafına dönüp yatacaksın desen, Sabaha
kadar değişik pozisyonlarda kaç takla attığına şahit olursun. Bir sağa döner, yastığın bir ucundan diğer
ucuna, gezinip durur. Farkında olmadan yorganla boğuştuğu dahi olur.
Geride kalan
sayfalarda dersi nasıl seveceğinle ilgili önerilerim olmuştu. Birçok kez bu
konuya değindim. Şimdi ise rutine binmiş
sıradanlaşmış bir çalışma akışında değişiklik yapmanın zamanı geldi. Öncelikle belirtmeliyim ki, bütün yorgunluk, düşünce akışınla ilgili. Bir format yapmalısın
kendine. Kısmi bir format tabi. Aslında insanı yoran şey, o anda değil, geçmişe baktığında gördükleridir. Aynen şöyle bir cümle duyarsın “ Çok sıkıcı
olmaya başladı, günlerdir hep aynı
şeyleri yapıp duruyorum, sıkıldım”
Bu cümleyi şöyle değiştirsek “ Günlerdir ders
çalışmakla epey bir yol aldım. Hiç bilmediğim birçok konuyu öğrenme şansım
oldu” Gerçekten harika bir bakış açısı
değil mi?
Böyle
düşünme bize ne kaybettirir?
……………..
Ne kazandırır?
Öncelikli kazancın, önünde devam eden maratona, iğrentiyle, ön yargıyla bakmamış olursun.
Olumsuz bir mesajın yıkıcılığını önlemiş olursun. Olumsuz mesajların
tahribatını kısa bir süre sonra anlatacağım. Şaşıracaksın.
Bence bu gün
ders çalışmayı bırakmalısın. Şimdi
yerinden kalk, güzel bir çay demle. Varsa yanına bisküvi, kuruyemiş koy. Sonra
geldiğinde devam ederiz. Senden istediğim bu kitabı çay içerken, çekirdek
çitlerken okuman.
Hadi şimdi, kalk
ve git.
ÇAY MOLASI
Tekrar devam
ettiğine göre çayımız hazır olmalı.
Dedim ya seni yoran şey, geçmişe dönüp bakman. Döndün, baktın günlerdir
kitap kurdu olmuş, test soruları arasında sek sek oynayan birisini gördün.
Sıkıcı diye düşündün. Miden bulandı.
Şimdi derin
bir nefes al. Gözlerini kapa… Şaka
şaka! Gözlerin aç. Bu güne kadar hep
gezdiğini eğlendiğini, televizyon izlediğini düşün. Tekrar ediyorum, bu gün kesinlikle ders
çalışmıyorsun.
Yarın çok
uzun bir aradan sonra ilk kez ders çalışacaksın. Yarın ilk kez derse
başlayacaksın. Öyle hissetmelisin. Dinlenmiş, dinçleşmiş, mutlu. Böyle olmalı
bakışın. Bu psikoloji senin dersi tekrar kucaklamanı sağlayacak. Gir koluma küçük bir yolculuğa çıkıyoruz.
Nereye mi? Senin gitmek istediğin yere…
Hedefine yaklaşmakta olan, başarılı bir üniversite öğrencisi var karşımda.
Annesini babasını mutlu etmiş vefalı bir evlat. Bu öğrenci üniversiteyi
kazanmış olmalı. Acaba üniversitede neler yapabilir ki; sosyal kulüpler,
tiyatro çalışmaları, geziler, ünlü sanatçıların okul ziyaretleri, sadece
üniversite öğrencilerine has çılgın bahçe gösterileri, konserler, dinletiler.
Gece yarılarına kadar süren geyik muhabbetleri,
Valla yaşamanı kesinlikle tavsiye ederim.
Gece geyik
muhabbetleri deyince uyarıda bulunayım. Yurt- kur’un öğrenci yurtlarına kız
öğrenciler için son giriş zamanı kışın 9’ yazın 10’dur.
Sana bir
anımı anlatayım. Okulun bahçesinde arkadaşlarla oturuyoruz. Yanımızda bir havuz
var. Bahçe havuzu. Büyükçe bir havuz.
Okula yeni geldiğimiz için geleneklerini bilmiyoruz. Bahar gelmesiyle
birlikte üç dört kişi bir araya gelir, yakaladıkları birini havuza
elbiseleriyle atarlarmış. Tabi ben öyle şeyleri pek görmediğim için bilmem.
Arkadaşlara “biraz başım ağrıyor” dedim. Demez olaydım. Yanında duran bir çatlak su iyi gelir deyince
diğerlerinin gözü döndü hepsi birden “ evet iyi gelir” demeye başladılar.
“Etmeyin kurbanınız olayım desem de beni dinleyen kim. Kollarımdan ve
bacaklarımdan tutup direk havuzun içine attılar.
Epey bir su
yuttuktan sonra dışarı çıktım. Kızlı erkekli herkes, kahkahadan yerlere yatıyordu. Benim ise üzerimden şırıl şırıl sular
akıyordu. Adeta canlı bir su fıskiyesi olmuştum. Bu uyanık meymenetsiz arkadaşlarımın
sayesinde havuz, ilk sezonunu benimle
açmıştı. O günden sonra dört kişinin kolları arasında havuza giderken, yalvaran
çok genç gördüm. 3. Sınıfa gidiyorduk. Çılgın arkadaşımın birisi( manyak) yeni
gelen öğrencilerden oluşan bir sınıfına girer. Ben öğretim görevlisi Hasan’ım
der. Ve 3 saat hiç kimseyi bırakmadan ders anlatır. Zavallı saf cik cikler ( yeni
gelen öğrenciye verilen ad) arkadaşımızın öğretim görevlisi olmadığını
anlayamamışlardır. O’nu bahçede görünce saygılarından önlerini
düğmelemişler. Hatta “Hasan hocam dersinizi çok beğendik” diyenler bile olmuş. . Zavallı saflar, ancak bir hafta sonra Hasan hoca diye
birisinin olmadığını öğrenebilmişler.
Şimdi sana
soruyorum. Bu arada çayını yudumlamaya devam et. Bu gün mola verdin, unutma.
Benim anlattığım basit iki yaşantıydı. Ne dersin bu eğlenceli ortamda sen de
olmak ister misin?
……………..
İstediğini
biliyorum. Seni de “ kampüs’e” bekliyoruz. Tamam mı?
Kadir Akel
Eyvah Sınav Canavarı Olmuşsun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder