Şimdi ne zaman bir şeye üzülsem,
aklıma eşyalar gelir. Önce eşyalar, sonra annemin ameliyatı, o hastane koridoru
ve oğlunun öldüğünü öğrendiği anda attığı çığlıkların, sesini duymamak için
kaçtığım hastanenin en üst katından bile duyuluyor olması…
Bir kaç gün önce kafamdaki tek
derdim, evin düzenini bir türlü kuramamış olmamdı. Almam gereken şeyler vardı
ve bunları tek tek tespit etmem, bunlar için mağazaları gezmem, istediğim gibi
eşyalar bulmam lazımdı ama bir türlü buna zaman bulamıyordum. Bir de son
zamanlarda tembellik etme eğilimim artmıştı; bir şeyleri erteleyip duruyor ve
bundan dolayı kendime çok kızıyordum…
Şimdi ise saat gece yarısını
çoktan geçti. Bir hastanede bekleme koltuklarının üzerinde 4-5 kişi ile
birlikte oturuyorum. Canım annem yoğun bakımda ve ben bir kaç gündür uykusuz ve
aç bir şekilde hastane koridorunda iyileşmesi için dua ediyorum. Annem için çok
üzülüyorum ama bir o kadar büyük bir üzüntüm daha var. Hastanede kalp hastası
oğlunu bekleyen kadıncağız... Henüz çok genç ve üç oğlundan 10 yaşında ve en
küçük olanı hastanede ölümle pençeleşiyor… O da yemiyor, içmiyor, sürekli dua
ediyor.
Uykusuzluktan, ağlamaktan ve
acıdan morarmış gözlerine bakamadan konuşuyorum. Moral veriyorum, elimi tutuyor
ve benden güç almaya çalışıyor. Bazen annemi unutuyorum, ona bakınca halime
şükrediyorum; en azından annemim bilinci açık, makineye bağlı değil, benimle
konuşuyor, ne dediğimi anlıyor. Ama onun oğlu… Bilinci kapalı ve bir makine ile
yaşıyor. Dua ediyorum, reiki gönderiyorum, moral vermeye çalışıyorum. Ama
dayanmak, dinlemek, o acıyı görmek çok zor geliyor.
Gidip kendime de ona da bir kahve
alıyorum; kahveyi önce içmek istemiyor, sonra “uykumuz kaçsın” deyince
“haklısın” deyip alıyor. Biraz konuşuyoruz; sanki her şey yolundaymış gibi
havadan sudan… Diyor ki: “Benim oğlum yaramazdır, evi dağıtır ve çok kızardım.
Artık kızmayacağım, bir iyileşsin de hayırlısıyla… Evdeki eşyaları
yenileyecektik bu sene… Başımıza bu ameliyat geldi; o da kaldı… Oğlum iyileşsin
onu da yapacağım…”
Eşyalar, eşyalar… Beynimde sadece bu
kelime çınlıyordu ve hüngür hüngür ağlamaya başladım. Kendimi durduramıyordum,
sadece ağlıyordum. “Ne oldu?” dedi, elimi tuttu… “Neden ağlıyorsun?” Zorlukla
konuştum: “Bir kaç gün önce sen bu hastanede yine aynı şekilde oğlunu
bekliyordun. Ben ise evde eşyalarla ilgili bir şeye kafamı takmış, kendime dert
ediyordum. Anlamamıştı… “Olsun” dedi… “Sen bilmiyordun ki bacım, üzme kendini,
ağlama!” Bense ağlıyordum; eşyalar, eşyalar…
Şimdi ne zaman bir şeye üzülsem,
aklıma eşyalar gelir. Önce eşyalar, sonra annemin ameliyatı, o hastane koridoru
ve oğlunun öldüğünü öğrendiği anda attığı çığlıkların, sesini duymamak için
kaçtığım hastanenin en üst katından bile duyuluyor olması… Sonra dururum ve
“eşyaları unutma” derim, sen buna üzülürken, şimdi hastane koridorlarında
birileri dualar ediyor, birileri ağlamaktan morarmış gözlerle saate bakıyor,
birileri ise gerçek acının çığlıklarını duymamak için üst katlara kaçıyor… Sen
en iyisi eşyaları hatırla ve gerisini boş ver…
Güzel Afirmasyon Cümleleri
Kendimi seviyorum, kendimi
affediyorum. Sevgi ve uyum içinde bir hayata sahibim. Sağlığım her gün daha da
iyi oluyor, evrenden bana gelen sağlık enerjilerini sevgiyle kabul ediyorum. Korunduğumu,
güvende olduğumu ve her şeyin hayrıma olduğunu biliyorum. İşimi seviyorum,
işimde başarılıyım ve takdir ediliyorum. İyi ve güzel şeyleri hızla hayatıma çekiyorum.
Şimdi beni mutlu edecek şeyleri yaşamayı seçiyorum. Kendimi çok iyi ifade
ediyorum ve insanların beni çok iyi anladıklarını biliyorum. Rahat olmayı
seçiyorum. Ben değerliyim, kendime güveniyorum ve kendimi kabul ediyorum. Yaşam
enerjim artıyor ve yapmak istediklerimi kolaylıkla yapabilecek bir enerjiye
sahip olduğumu biliyorum…
Berna Özcan Demir
www.bernaozcandemir.com
www.dahibeyin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder