Zihnin Olumsuz Kodlanması



Bizler ister sadece para için olsun, ister başka ihtiyaçlarında e farkında olarak, birşeylerle uğraşıp kendini ifade etme ve gelişme ihtiyacında olan insanlarız. Tüm ihtiyaçlarımızı besleyen enönemli factor ise,  iletişim kurmak; zira doğamızda var.
Ama iletişim öyle bir eğri ki; olumlu yüklemeler yaptığınızda o yönde çizgi çkendini çoğaltarakilerlerken;  karşılaştığı olumsuz bir mesajda, kişi ya da toplumun kendine özel sabır noktasında kırılmakta.
O kırılışla, olumsuzluk yine olumsuzluk olarak ve yine artarak çoğalmakta.
Her ikisi de etkileyici ve güçlü.
Korkuyla, savaşla, türlü çelişki ve kaoslarla beslenen ruhumuz, yine bu yönde sabır ve tahammülünü çoğunluk azaltacak içsel tepkilerle kodlanmakta. Basit bir sindirim kuralı var hayatın; neyi, ne kadar çok ya da az yersen; o sana şifa ya da hastalık olarak döner.
Bizler varlık aleminde, birçok bilgi ve deneyimlerle yüklenirken; gelişmeye programlanmış fıtratımızda ne yazık ki bize yüklenen olumsuz kodlarla, gelişip,kendimiz kadar çevremize faydalar üreteceğimize, tersi; daha çok içimize kapanıp, yalnızlaşıp, vurdumduymaz bir hal almaktayız. İşte bu hal; bir çeşit varlık rüyasıdır.
Haliyle, olmaz yalnızlığın ve yokluğun suali, varlığın rüyasına kapılanlar için.
Bir es, bir ses olan; sesli ışık oyunu bu yaşamda,tüm haklı haksız kavgalar, ölümler, savaşlar… bir önceki gece görülmüş bir rüya gibi oluverir, yarı sarhoş sanrısıyla akıllarda. Her yerde kargaşa, orda açlık, burda kavga; içimizde yalnızlık, sokaklarda o kalabalık. Kimsesiz herkes, sessiz, çaresiz kendince.
Çaresizlik yanılgısının vahşetidir, yeryüzünün vaad edilmiş uyanış gününe dek, tarihinin yazdığı trajedide, duyulan, tüm bu ağlayan çocuk sesleri.
Olayın özü basit! Belki savaşları tek başımıza durduramayız; ama; Sosyal Psikolojiderslerinden öğrendiğim en önemli şey, değişimleri çoğunlukların değil, azınlıkların başlattığıdır. Tek bir kişi, tek bir karınca; ağzında su taşırsa ateşe, belki onu takip edenler de çıkacaktır.
Bunun formülüyse iletişimden geçmekte. Yalnızca çevrenle değil, kendinle de kurduğun iletişimden. Kendine yapacağın her olumlu telkin, her seni geliştirecek,kendini daha çok keşfedip, mutlu olmanı sağlayacak bilgiyle, tecrübelerinden alacağın dönüşümler de sana ve dahi çevrene; mutluğu verme ve alma yollarını bilmek; farkındalık, seçebilmek, kendi sınırlarını bilmek şeklinde faydalar olarak dönecektir.
Yoksa dilsizliğin düşünü gören bir dünyanın, ezbere yapılan ‘kekre konuşmaları yapışıp kalacaktır aklına ve diline; ‘uyan dedikçe herkes birbirine. Bu da seni her seferinde daha da duyarsız hale getirecektir. Bu gürültünün yarattığı sersemlik ve uyku hali, gün be gün içini doldurmaya devam mı etmeli?
Aynı kurgudur hesabı akıllarda yapılan, herkes kendi yazdığı rolünü oynar da, bir melekler bir de çocuklar anlamaz bu bozgunluktan.
Unutma!
Dirildikçe uyanır, uyandıkça doğar insan, kürek kemiğnde ki nuruyla aydınlanan insanlığından...
Ağzındabir parça su taşımaya şimdi başla!

Elif ATLI
Süper Beyin Dergisi
dahibeyin.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder