İşte tarihimizden akıl dolu, zeka örneği güzide nüktelerimiz:
Hamsinâme
Hamsinâme
isimli eser, Hammamizâde İhsan Bey’e aittir. Bu eserin çıktığı dönemlerde
birisi ona demiş ki:
-Siz
Hamsinâme’yi yazdınız. Ben de bir eşeknâme yazmak arzu ediyorum. Ne dersiniz?
Hammamizâde,
Trabzon’un Nasreddin Hocası olarak kendine yakışan bir cevap vermiş:
-Pek
de güzel yazarsınız azizim. Benim memleketimden çok hamsi çıkar, onun için
yazdım. Senin memleketten de eşek çıkıyorsa niye yazamayasın?!
Sorun Değil!
Bedevî’nin biri, genç bir
hizmetçi satın alır. Ve ustasına sorar:
-Çocuğun herhangi bir kusuru var
mıdır?
Satıcı cevap verir:
-Hayır, ancak yatakta altını
ıslatıyor.
Bedevî cevap verir:
-Bu sorun değil. Eğer yatacak
yer bulursa o zaman altına da kaçırabilir.
Dedenin Kabahati
Yavru
karınca, anne karıncaya sormuş:
-Anneciğim,
bana ne zaman Ağustos böceği ile dedemin hikâyesini anlatacaksın?
Anne
karınca:
-Hiçbir
zaman!
Yavru
karınca:
-Niçin?
Anne
karınca:
-Eğer
deden o mendebur cırcır böceğine kızıp tüm hayatını çalışmaya adamış olmasaydı
biz şimdi bu kadar çalışmak zorunda kalmayacaktık.
Yavru
karınca:
-İyi
de dedemden bize ne? Çalışmayız, tembellik yaparız.
Anne
karınca:
-Olmaz
evladım öyle şey. Ne yani bundan sonra karizmayı çizdirelim?
Bıraktınız Mı Ki?
Peygamberlik
iddiasında bulunan bir adam Halife Mehdi’nin huzuruna çıkarılır. Halife, adama:
-Sen
peygamber misin? Diye sorar.
Adam:
-Evet,
diye cevap verir.
Halife:
-Peki,
kime gönderildin?
Adam:
-Bıraktınız
mı ki beni, birine gideyim!? Tam gönderildiğim an beni hapse attınız, der.
Halife
güler ve o mecnunu serbest bırakır.
İncir
Adamın
biri, başka bir memlekette incir yemiş. Vatanına döndüğü zaman manavlardan,
ismini unuttuğu inciri sorarmış:
-Hani,
içi darı, dışı deri bir yemiş?
Muzip
manav, bu tarife münasip bir patlıcanı köylüye uzatmış:
-Al,
aradığın bu, demiş.
Patlıcanı
ısırmasıyla yere atan adam:
-Küçükken
pek tatlıydın; fakat büyüyünce çok tatsız bir şey olmuşsun, demiş.
Utanç
Şair Bâki’nin kölesi, şarap alıp
evine dönerken yolda tebdil-i kıyafet olan padişaha rastlar. Daha doğrusu
karşılaşırlar. Padişah sorar:
-Nedir o elindeki?
Zeki olan köle padişahı tanır ve
şaşalamadan cevap verir:
-Su!
Padişah:
-Fakat bunun rengi kırmızı!
-Aslında su idi. Ancak saadetlü
Sultan’ın huzuruna çıkınca utancından kızardı!
Mehmet Akbulut
yazarakbulutmehmet@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder