beyin ve öğrenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
beyin ve öğrenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Üstün Zekalı mısınız?





        Zeki olma hayali, tüm insanlar için idealdir. Ancak zeki insanların yaşantı tarzı ile toplumun yaşantı tarzı arasındaki çelişkiyi gördükleri zaman, acaba bu insanlar zeki mi? Ben bu insanlar gibi mi olmak istiyorum? Soru ifadelerini insanlar kendilerine sorarlar.
        Zeki insanların zeka ifadeleri çoğunlukla doğuştan gelmektedir, ancak siz iyi bir eğitimden geçtiyseniz, zeki insanların özelliklerini gösterirsiniz. Tam tersi olarak ta zeki bir insan kötü bir eğitimden geçtiği zaman normal insan modelini gösterecektir.
        Zaman zaman sorulur, zeki insanların özellikleri nelerdir? Özelliklerinden bir tanesi çok büyük fiziksel enerjiye sahip olmalarıdır. Bu doğuştan gelen bir enerji modellemesi olmayıp, tamamen kendini adapte ettiği konuyu tamamlamak için saatlerce çalışması gerektiği bilincine sahip olmasıdır. Bunun sonucu olarak ta irade ve kalp koordineli bir şekilde enerjiyi temin için çalışırlar.
        Üstün zekalı insanların diğer bir özelliği ise hem zeki görünüşlü olmaları ve hem de doğal görünmeleridir. Hem zekalarını belli ederler ve hem de çocukça bir yapıyla hareket ederler. Bu nedenden dolayı da sorgulanırlar; bu kişi gerçekten zeki mi?
        Zeki kişiler hem disiplinle ve hem de oyun oynar tarzda işlerine eğilirler. Yaptıkları işi büyük bir ciddiyetle yaparlar, ancak oyun havası da vererek yaptıkları işten büyük bir zevk alırlar.
        Zeki kimseler hem gerçek dünya ile bağlarını koparmazlar ve hem de hayal dünyası içinde yaşarlar. Ürettikleri şeyler gerçek dünyada kullanılacaktır, ancak olmayan şeyleri üretmek zorundadırlar. Normal insanlara göre üstün zekalı insanların düşünceleri fantastiktir, ancak bilimsel çalışmalar fantastik hayaller sonucu ortaya çıkmaktadır.
        Üstün zekalı insanlar hem dışa dönüktür ve hem de içe dönüktür. Normal insanlar bu olaylardan sadece birisine sahiptir. Normal bir insan ya dışa dönük bir yapıya sahiptir, ya da iç dünyasına kapanık yaşar, Zeki insanlar ise zaman zaman dışa dönüktür, zaman zaman da iç dünyalarına kapanırlar. Ancak bu olayı son derece dengeli bir şekilde yaparlar.
        Üstün zekalı insanlar son derece inatçı yapılı kimselerdir. Başarısızlıkta asla yılmazlar ve asla pes etmezler. Düşünsenize, Edison ampulü bulmadan önce binlerce sefer deneme yapmıştır ve asla pes etmemiştir Sonunda da başarıya ulaşmıştır.
        Üstün zekalı insanlar halkın nazarında ukala tabir edilen yapıya sahiptirler. Bir konu hakkında bilgi sahibi olmadan konuşmazlar ve konuştukları konu hakkında derin bilgiye sahiptirler, bu nedenden dolayı da konuşmalarında inat ederler. Bu da onların ukala damgasını yemelerine neden olur.
        Üstün zekalı insanlar yaptıkları işe büyük bir tutkuyla, ama büyük bir gerçekçi bakış ile sarılırlar. Onların tutkuları yaptıkları işten vazgeçmemelerine, gerçekçi olmaları da uygun eserler çıkarmalarına neden olur.
        Üstün zekalı insanlar rahatlarına ve sanata düşkündürler. Herhangi bir sanat dalı ile uğraşıyorlarsa başarılı olurlar. Rahat şartları da severler.
        Üstün zekalı insanlar lider ruhlu insanlardır. Genellikle her konuda söyleyecekleri şeyler olduğu için her türlü insana hitap edebilirler. Sevecen ve babacan bir tavırları vardır. Genellikle öğrenciliklerinden itibaren lider ruhlu özellikleri belirginleşir.
        Çok hareketli ve aktif insanlardır. Devamlı bir şeyler üretme ihtiyacı hissettikleri için bir yerde duramazlar. Bazen zeki çocukların hareketli olmaları hiper aktiflik ile karıştırılır. Bu nedenden dolayı ebeveynlerin dikkatli olmaları gerekmektedir.
        Sizlerde içinizde var olan zeka potansiyelini harekete geçirebilirsiniz. Hayal kırıklığından ve başarısızlıktan korkmadan çalışırsanız, çevrenizdekilerin aptal demelerine aldırmazsanız (genellikle de ukala denir), hayallerinizi zapt edebilirseniz; neden olmasın. Önemli olan ise başarıya götürecek yolları hayal etmektir.

LÜTFİ ŞAHİN

Algılama Süreci ve Öğrenmeye Etkileri





Beyin dış dünya ile ilişkilerini sahip olduğu duyu organları ile kurar Bu kurulacak ilişkiye kısaca DUYUM adı verilir. Örneğin çukulatanın tadı yada eliniz kesildiğinde duyduğunuz acı bu duyum olayının bir sonucudur. Bu hissedilen duyumlar beynin ilgili yorumlarıyla ilişkilendirilir va bağlanır. Bu işleve de ALGI adı verilir.

Kişi bu algı işlevi sayesinde dünya ve yaşayanlar arasında devamlı bir iletişim kurar. 5 duyu organı sayesinde devamlı duyum halindedir ve beynin ilişkilendirmesi sonucu devamlı algılar. Ama tüm duyumlar mutlaka br imgelemeden geçerek anımsanır. Yani duyum bir algı neticeside nesne ve meta lara dönüştürülür

Tüm algılar beynin ilgili bölümlerince anlamlandırılır ve arşivlenir. Bu arşivlemedede bir önem sırası vardır. Algı son derece seçici ve titizdir. Örneğin ayn anda çevremizdeki etkenlerden her duyu organına yüzlerce ayrı algı iletilebilir.  Aynı anda etrafı seyrediyor, bir yandan simit yiyor, deniz kenarında yürüyüp teknelerden gelen martı seslerini dinliyor olailirsiniz. Ama algı bu karmaşık sıralama içinde en önemli gördüklerini sınıflandırıp alır diğerlerini pasifize eder. Tüm bu hareketleri yaparken o an sizin için simitin tadı en dikkat çekici algı olabilir. Bunun nedeni algının en işlevsel durumdaki algıya öncelik sırası vermesidir. Buda sizin o anki dikkat durumunuzla ilgilidir. Mesela bir an simitin tadı dikkatinizi çekerken birkaç saniye sonra yaklaşan teknenin sesi sıralamada üst sıraya geçer. Bu dikkat unsuru yanında bazı diğer kriterlerde etkili olur. Örneğin ruhsal yada psikolojik durumunuz, çevrenizdeki devamlı değişen faktörler, size doğru yaklaşan güzel bir bayan hemen sıralamayı ve dolayısıyla algı seviyesini değiştirir. Bir diğer nedende sahip olduğunuz dürtü ve genetiksel güdülenmedir. Güdülenmenin kısa tarifi harekete geçmek olarak tanımlanabilir. Herhangi bir isteğiniz yada htiyacınız sonucunda ortaya çıkan tepkidir. 

Bu beslenme yada cinsel hayat konusunda olabildiği gibi başarı yada daha iyiye olan çaba konusundada olabilir. Bu konu ihtiyacın karşısında bir eylem oluşturacağı için son derece önemlidir. Çünkü güdülenme sonucu iştiyak edilen şeye karşı bir eylem planlanır ve uygulanır. Bu istemli yada istemdışı olabilir. Örneğin açlık dürtüsünü gidermek için güdülenip yemek yer ve hedef ulaşırız. Bu bilinç halinde planlanan bir eylemdir. Aynı zamanda bir de bilinçdışı güdülenme vardır. Bu aslında en önemli olanıdır. Zira kişi harekete geçirdiği bir eylemi hangi güdü ile yaptığını bilmez. Bu hayatımızı idame ettrmek için yaptığımız standart güdülenmeler olabileceği gibi aslında manasını bizimde algılayamadığımız ve “neden yaptım bilmiyorum” kelimesindeki gibi anlam veremediğimiz eylemler olabilir. Kişi bu gibi güdülenme sonucundaki eylemleri bastırmakda isteyebilir. Buda ileride psikolojik sağlık sorunlarına neden olabilir. Peki bu kada karışık ve istemsiz durumlarda beyin nasıl karar verir ?

NASIL KARAR VERİRİRİZ ?

Hayatımızda algıladığımız yada güdülendiğimiz her şeye bir tepki veririz. Peki ama bunu nasıl ve hangi şartlarda veririz ? Beyin bu işlevleri genellikle mantık ve bilinç ile yapmaya çalışır. Bir kritik filtresi vardır ve tüm temel algı ve bilnçli olarak yapmaya çalıştığımız güdülenmeyi bir filtreden geçirerek yapar.
Örneğin yeni bir monta ihtiyacımız var. Düşündüğünüzde bir marka ismi aklınıza gelecektir. O marka ürünü alırsanız mont ihtiyacınız karşılanacaktır. Gider ve o marka montu satın alırsınız. Şimdi bu satırları okurken herkesin aklına başka bir marka ismi gelecektir. Peki bu nasıl olur ? Mont sadece üşümekten koruma amacı taşırken “filanca markanın montu en iyisidir” kavramı nasıl oluşur?  İşte karar algısı burada işin içine girer. Kişi bilinçli yada bilinçsiz elindeki verileri analiz eder bilinçaltına bu işle ilgii arşivleri tarama emri verirlir ve kişi bir süre sonra gider ve  o marka montu alır. Bu bilinçli yada bilinçsiz güdülenme yani yönlendirme olabileceğ gibi örneğin “şimdiye kadar 10 kişiye sordum hepside o marka monttan memnundu” yargısı sonucu olabileceği gibi “valla neden o marka montu aldım bende anlayamadım” yada “o an akılma o marka geldi” gibi bir sonuçta olabilir. Firmaların çoğunlukla subliminal reklam yapmasındaki ana amaçta budur. Yani kendi markasını bilinçaltına empoze edip ihtiyaç halinde karar sıralamasında bilinçsiz olarak öne geçmektir.

Bunu yaparken de gene SİZİ kullanırlar.

Beyne ulaşan veriler hem bilinç hemde bilinçaltına 5 duyu organımız vasıtasıyla ulaşır. Bu 5 duyu organı ister gece siz uyurken yada uyanıkken olsun veri toplamaya ve bunları işleyip eyleme dönüştürmeye devam eder. Eğer böyle olmasaydı uyuyan hiçkimse uyanamazdı.
Bu 5 duyu organımız arasında veri toplama ve bunları bilinç ve bilinçaltına ulaştrma konusunda en faal olan 2 organ vardır. Bunlar gözler ve kulaklardır.
Gözleriniz birer mucizedir. Siz hangi yöne bakarsanız bakın gözler taranan herşeyi bilinçaltına eksiksiz gönderir.


Gözün fovea tabakası siz gözünüzü açtığınızdan itibaren kayda başlar ve tüm aldıklarını kortekse gönderir. Fovea nın hareket kontrolu insanın elinde değildir. Hareket etmeye başladığında görüntü taramayı bitirmeden başka bir işleve başlamaz. Toplanan tüm bu veriler beyne gönderirlir ama çok az kısmı görünür. Kalan kısmı hemen depolanmak üzere bilinçaltına gönderirlir.

Bakmakla görmek bir olmaz

Yani kabaca anlatmamız gerekirse % 100 lük bir kısımdan beynin görünür olarak beyne ilettiği miktar sadece % 1 dir.  % 99 luk kısım ise daha sonra kullanılmak üzere bilinçaltına gönderirlir.
Yani siz % 1 kadar görüyorsunuz. Eğer bilinçaltınızı kullanmaya başlarsanız bu oran sizin çalışmalarınız oranında artacaktır.

Yani siz % 1 kadar görüyorsunuz.

Taranan bölgede bilincin yada bilinçaltının ilgisini çeken görüntüler ayrı depolanır ve kullanım için bekler . Yani siz % 100 kadar bakar ama % 1 kadar görürsünüz. % 99 kadar da görmeye müsaitsiniz.

% 99 KURALI

% 99 luk kısım bilinçaltına atılan ve istenildiği zaman hafızanız tarafından size sunulan “ALTIN HİSSE” dir. Bu % 99 luk kısım sizin bilinçli yada bilinçsiz olarak yaptığınız hateket yada davranışlarınızda söz sahibi olur. Alışkanlıklarınızı oluşturur, korku yada fobilerinizi tetikler yani sizi % 100 yönetir. Peki o zaman biz nasıl % 99 luk görme yeteneği kazanacağız ?

Bunun en temel yolu bu % 99 luk altın hissenize sizi oluşturacak temel fonksiyonlarla ilgili bilinçli veri depolaması yapmaktır.

Yani istediğiniz bilgi öğrenilecek şeyleri bilinçaltınızdaki altın hisseye gönderebilmektir.
Siz bu % 99 luk kısmı ne kadar bilinçli doldurursanız beyin sizi güdüleyip yönlendirirken o kadar isteginiz doğrultusunda kullanır.
Örneğin hazırladığınız Subliminal NLP mesajlarıyla bilinçaltınıza gönderdiğiniz kendine güven ve başarı motivasyonu bilgileri ile , adım atacağınız her işe sizi azimli ve çalışkan bir tavır içerisine sokacak yani siz ona ne veriyorsanız size onu iade edecektir. Sizi bu konuda sizin verdiğiniz mesalar ile motive edecek ve sizde yılgınlık yada tembellik gibi kavramların oluşmasına müsaade etmeyecektir.

İşte size bir mucize...

Biz size % 1 değil, % 5 – 10 – 20 – 50 yani ne kadar istiyorsanız o kadar görebilmenizi teklif ediyoruz

Bunu yaparken de gene sizi kullanıyoruz. Size sadece gözlerinizle değil bilinçaltınızla bakıp görmeyi öğretiyoruz. Sizcede bu bir mucize edğilmi ?

Etkili öğrenmenin bir diğer yoluda kulaklarımızı etkin kullanmaktan geçer.  Dinleyerek öğrenmek bazı kişilere göre en kolay yoldur. Hepimiz sadece dersi iyi dinleyen ama çok ders çalışmadan başarılı olan onlarca insana tanık olmuşuzdur. Bu tip insanların farkı nedir ? Nasıl olurda kulaklarından beyinlerine giden herşey anında kayıt altına alınır ? Bu bir mucizemidir yoksa öğrenilebilir bir yöntemmidir. ? Tabiki bazılarında doğuştan olan ama öğrenilebilir bir yöntemdir. Bu da sizin bilgiyi algılayış ve derleyiş yapınızla ilgilidir. 

İnsan kulağının algıladığı frekanslar 20 Hz ile 20 kHz (20 000 Hz.) arasındadır. Düşük frekans kalın, yüksek frekanslar ise ince seslere aittir. Ortalam 15 khz ses düzeyi insanın sesleri algılayabillmesi için yeterlidir. Bundan daha düşük ses fekanslarınız kulak değil bilinçaltı algılayabilir.

Duyma işlemi kısaca şöyle gelişir , dış kulak, çevredeki ses dalgalarını kulak kepçesi ile toplayıp orta kulağa iletir. Orta kulak ise aldığı ses titreşimlerini güçlendirerek iç kulağa aktarır. İç kulak da bu titreşimleri sesin yoğunluğuna ve sıklığına göre elektrik sinyallerine dönüştürerek beyne gönderir. Beyinde birkaç konaklamadan sonra mesajlar, son olarak bu sinyallerin işleme koyulup yorumlandığı duyma merkezine iletilirler. Böylece duyma işlemi de beyindeki duyma merkezinde gerçekleşir.

İnsanların kulaklarıyla duyamadıkları çoğu sesi hayvanlar duyabilir. Buda onların kulaklarının algıladıkları frekans aralıklarıyla ilgilidir. Göz ve kulak aynı işlem hızında bilgi aktaramaz yani aynı anda aynı oranda konsantre olamaz. Bunun nedenide bilgi işleyiş hızının farklı olmasıdır.

İnsan kulağının algılayabildiği 15 khz den aşağı frekansda sesler ise gene kulak tarafından alınır ama işitme algı aralığı nedeniyle bilinçaltı tarafından anlaşılır. Yani müzik altına subliminal olarak gömdüğünüz mesajlar, beyin ve bilinç muziğin fekansını algılarken altındaki mesajlarıda bilinçaltı kayda geçer.

Kimi insan görerek kimi okuyup tekrar ederek kimide sadece dinleyerek daha kolay bilgi depolar. Bu bilgiyi işleme ve daha kalıcı hale getirme yöntemiyle alakalıdı.



SERKAN ERTEM

www.serkanertem.com