Karanlıktaki Renkler Üzerine



"Tek istediğim biraz kesinlik, hepsi bu."


Anlayan kişinin kimi vardır ki suçlayabileceği, kendinden başka? Derin bir nefeste gizlidir yaşamın hakikati. Kovaladığın şey kaçışından zevk alır ve asla yakalanmaz. Kovalamamalı lazım hayatı, bırakın kaçsın. Karşıma çıkan her şey bendedir zaten. Kendimde değilse de, halisünasyon görüyorumdur. Gözler sever oyun oynamayı.

Olmuş her şey olduğuna göre, olma ihtimali olan her şey de zaten olmuştur. İlk yoktur aslında, tekrarın bir diğer adıdır başlangıç. Koyulan hedeflere bir bakın, ne kadar fuzuli ve ne kadar gereksiz hepsi. Müziklerin en güzeli saklıdır kalp atışında; kulaklar sadece yalan duyarlar halbuki.

Dönüşmektir insanın amacı, her şeyden yükselip hiçlikte yıkanmak ve en sonunda bir geri bakışla görmek tüm varlığını. Ürperti ve tiksintiyle belki de; ve hatta kaygıyla ve özlemle. Budur ki hayat; yaşayanlar ve yaşamışlar için. Duraksadığında soluk alma şansı olur insanın. Koşuşunu büyütüyor halbuki, hiçbir yol koşmaya değmez.

Dur ve soluklan demeli insan kendine, eğer seviyorsa ciğerlerini. Gerçekten de, kim seviyor ki ciğerlerini ve kalibini ve beynini? Çöp öğütüyoruz beynimizde sürekli, pis kokularıysa salıyoruz ağzımızdan, yakışmaz çünkü kötü laflar dilde konaklamaya. Oysa güzel sözler dinlenir dilde ve kendilerini izlerler dişlerin yansımasında. Budur nedeni susanın suskunluğu.

Aynaya baktığını sanıyor insan, halbuki ayna bakıyor ona. Aynada göremez kendini, bu nedenle dili dışarıda koşturuyor diğerlerinin peşinde. Ne büyük bir kayıp! Gitse de gölün berraklığında arasa ya yansımasını. Bu da yanlış! Gölün derinliği gizlenir insanın kırışıklı suratının yansımasında. İşte bilmeli ki insan, kendini gördüğü yerde en çok yabancısıdır kendinin, derinliğine bakan, boğulacaktır orada.

Kim çıkmış ki derisinin dışına da görmüş pırıldayan hakikati. Hakikati arayan bakar karanlığa, çünkü tüm renkler aynıdır karanlıkta. Renkler güzel olsa ışığa duyarlar mıydı ihtiyaç? Karanlıkta yıkanan kırmızı özler yalnızlığını ve göreni olmadığı için bilir kendisini.

Çiçeği kokluyorsun da, çiçek hoşlanıyor mu koklanmaktan? Bu nedenle korkmalı insan kendinden, zira sakladığı güzelliklerde yok olacak ve yeniden doğuşunda arı, pür ve dupduru uyanacak. Şelalede yıkanıp da yağmur yağıyor sanacak. Ufuk çizgisinde güneşler doğuyor ve batıyor, ilhamlar doğuyor ve ölüyor, değişmeyen tek şey iste, insanın içinde ve en derininde; gizlediği ve bulmaktan korktuğu hazinesi yatıyor içinde, çürümez o da, çünkü o üretti onu ve sevdi en güzel biçimde. Gun ışığına çıktığında gördüğü manzalar içinde yankılanır ki, o içindeki im hapsetsin manzaranın güzelliğini.

Ne mutlu ki o hiç doğmamış olana. Binaenaleyh, ne de mutlu ki o çok doğmuş olana. Hala doğuyor o, görüyor, hissediyor, seviyor ve anlıyor. Kaçışında bulacak kendisini. Bırakın desinler ona deli. Ya deliler haklıysa da biz yanlışsak diye sormuş mu ki onlar hiç? Bilmezler soğuk rüzgarlarda ısınmayı ve duyamazlar çalan şarkıyı. Bırakın dans edenleri kötülesinler.

- End.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder