Yataydan Dikeye Geç!


Son zamanların en sıra dışı düşünürü ve bilgesi OSHO'dan harika tesbitlerle dolu bir yazı:

Dikey doğrultuda geçmiş altındır, şimdiki zaman altındır, gelecek altındır; o muazzam bir kutlamanın hayatıdır.
Yaşlı adam sürekli geçmişi düşünür; psikolojisi budur. Çocuk geleceği düşünür çünkü geçmişi yoktur; geçmişi düşünmek söz konusu değildir; onun dünü yok. O gelecek olan günleri düşünür, upuzun yaşamın tümünü. Yetmiş yıl ona alan tanır…
Tüm büyük insanların yaptıklarını yapmak için hemencecik yeterince büyümek ister.
Yaşlı adamın geleceği yoktur; gelecek ölüm demektir, gelecek hakkında konuşmak bile istemez. Gelecek onu titretir, gelecek mezarlık demektir; o geçmişten bahseder. Ve aynı şey ülkeler için de geçerlidir. Örneğin, Hindistan gibi bir ülke asla geleceği düşünmez. Bu onun yaşlanmış olduğu anlamına gelir; onun belirtisidir. Hindistan her zaman geçmişi düşünür. Sürekli Rama’nın ve Sita’nın hayatını dramatize etmeye devam eder, asırlardır aynı hikâye… Her köy bu dramı sahneler. Sürekli Buda ve Mahavira ve Adinatha ve Rigveda ve Upanishadlar hakkında düşünür. Her şey geçti. Artık bu ülke sadece ölmeyi bekliyor, bir gelecek yok.
Hintli düşünceye göre — ki bu eski zihniyettir, yaşlı adamın zihnidir — en güzel çağlar milyonlarca yıl önceydi; bunasatyuga, hakikatinçağı denilir. Bundan sonra insan düşmeye başladı. Psikolojik paralelliği görebilirsin; dört çağ vardır: çocukluk, genç adamlık, orta yaş, yaşlı adam. Bu dörde göre de hayatın kendisine dört çağ atfetmiştir. İlk çağ masumdu, tıpkı çocuk gibi gayet dengeli. Tıpkı bir masa gibi dört ayağı olduğu, mükemmel biçimde dengede durduğu örneğini verirler. Ve sonra da çöküş başlar…
Hindistan’da evrim fikri hiç var olmamıştır hatta tam aksine, onun tamamıyla zıttı bir fikir vardır. Batıda bu sözcük kullanılmamaktadır bile — bu sözcüğü hiç duymamış bile olabilirsin — ama Hindistan’da onlar evrim değil tersine-evrim hakkında düşünüyorlar: “Biz büzüşüyoruz, yere düşüyoruz.” Düşüşün ikinci aşamasında bir bacak kaybedildi; masa üç ayaklı oldu. Hâlâ dengededir ama dört ayaklı olduğu zamanki kadar değil. Üçüncü aşamada diğer bacağı da kaybeder; artık o sadece iki ayağı üzerinde duruyor, kesinkes dengesiz. Ve dördüncü aşamada: Artık iki bacak dahi yoktur; tek bacağın üzerinde duruyorsun; daha ne kadar durabilirsin ki?
İlk aşamaya satyuga, hakikatin çağı denir. İkincisi basitçe numarasıyla adlandırılmıştır; treta üçüncü demektir çünkü sadece üç bacak kalmıştır. Üçüncü aşamaya dwapar denir. Dwa Sanskritçe bir sözcüktür; pek çok başka lisanın içinden geçerek sonunda “two” (iki) halini alır. Ve dördüncü çağa kaliyuga, karanlık çağ derler.
Biz karanlık çağda yaşıyoruz; yaşlı adamın zihni budur, yani ileride karanlıktan başka bir şey yoktur. Çocuk geleceği, altın geleceği düşünür; yaşlı adamsa altın geçmişi. Ancak bu sadece yatay doğrultuda gerçekleşir. Dikey doğrultuda geçmiş altındır, şimdiki zaman altındır, gelecek altındır; o muazzam bir kutlamanın hayatıdır.
O yüzden altın çağın yasalarıyla meşgul olmaktansa, treninin hangi hat üzerinde hareket ettiği üzerinde düşün. Hâlâ tren değiştirmek için vakit var; treni değiştirmek için her zaman vakit vardır çünkü her an bu ikiye ayrılma elinin altında mevcuttur. Değiştirebilirsin, yataydan dikeye geç; sadece bu önemlidir.
* Osho