Anı yaşayarak, mutlu olun!

Birbirini çok seven üç arkadaş bir moda fuarına giderler ve burada gördükleri kıyafetlerden, tasarımlardan çok etkilenirler. O kadar çok etkilenirler ki, terzi olmaya karar verirler.

            Üç arkadaş, ülkenin en kaliteli terzi ustalarından ders alırlar, en gözde modacılara çıraklık yaparlar. Dünyanın en meşhur moda fuarlarını ve defilelerini ziyaret ederler. Sonunda iyi yetişmiş birer terzi olarak kendi dükkanlarını açmaya karar verirler.
            Birinci terzi şehrin en gözde caddelerinden birine dükkân açar ve dükkanın camına “şehrin en iyi terzisi” yazdırır. İkinci terzi de çok güzel bir dükkân açar ve camına “ülkenin en iyi terzisi” yazdırır. Üçüncü terzi de güzel bir dükkan açar arkadaşlarının camlarına yazdırdıkları yazılara bakar, onlardan geri kalmamak için “dünyanın en iyi terzisi” yazması gerekmektedir. Ama öyle yapmaz dükkanın camına “sokağın en iyi terzisi” yazdırır.
            Aradan birkaç yıl geçer. Ve bir birini çok seven bu üç arkadaş bir araya gelirler. Hoş beşten sonra işlerinin durumlarını sorarlar. Şehrin en iyi terzisi ile ülkenin en iyi terzisi, işlerin iyiye gitmediğinden yakınır. Sokağın en iyi terzisi ise işlerinin çok iyi olduğunu ve siparişleri yetiştiremediğini söyler. Hatta arkadaşlarına, yanında çalışmaları için iş teklifinde bulunur. Arkadaşları bunu nasıl başardığını sorunca:
            - Siz hep ileriye bakarken önünüzdekileri göremediniz. Oysa ben, ileriyi gözetmekle beraber sürekli önüme baktım. Önümdeki fırsatları iyi değerlendirdim.
            İnsanoğlu geçmişinden kopuk yaşayamaz. Geçmişini inkâr etmesi de şık değildir. Aynı şekilde insanın yarınlar için hayalleri olmalı, gelecek için hedefler belirlemelidir. Yapılan çalışmalarda her türlü yaşam mücadelesinde hedeflerimiz, geleceğe güvenle bakan bakış açımız, bize motivasyon gücü kazandırır. Ancak geçmiş ile gelecek arasında mekik dokurken ‘içinde yaşadığımız anı’ kaçırmak önümüzde duran kocaman fırsatları görmezden gelmek, kendi kendimize atacağımız en büyük kazık olacaktır.
            Bir toplulukta, saf halinde dizilmiş olan insanlarla tokalaşırken çok ısındığımız ya da sempatik bulamadığımız insanlar olabilir. Ama o anda kiminle tokalaşıyorsanız, lütfen sadece o kişi ile ilgilenin, sadece onun gözüne bakın.
            Çok güzel bir atasözümüz vardır: “Midyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmayın”. Hayata dair yüksek beklenti içinde olmak, kötü bir şey değildir. Ancak mevcut koşullar içinde yaşam mücadelesini sürdürüp en iyi sonuca ulaşabilmek ayrı bir güzelliktir.


Yusuf YEŞİLKAYA
www.yusufyesilkaya.com

Kaynak: www.gencgelisim.com