Üstün
yetenekli çocuklarımızı fark edemediğimiz için, onları kazanmak yerine maalesef
kaybediyoruz. Dahi çocukları eğitim olarak diğer çocuklardan ayrı tutabiliriz
ama onların diğer çocuklarla olan ilişkilerine müdahale etmeyelim.
Dahi çocuklardan kimi imkânsızlıklardan dolayı
standart bir yaşam sürer, kimi zekâsını ve yeteneğini başkalarına zarar verecek
biçimde kullanır, kimi de başarılı olur ancak bunlardan bir kısmının ruh
sağlığı normal gelişim göstermez.
Her anne baba üstün yetenekli bir çocuğa sahip olmak
ister; ancak bu mümkün olamamaktadır. Sadece her 100 çocuktan 1 veya 2 tanesi
dahi olur. Bu çocukları, normal çocuklardan farklı kılan nitelikler kolaylıkla
fark edilebilmektedir. Tekrarlanan standart IQ testlerinde 140 ve üzeri puan
alırlar. Dahi çocukları, akranlarından ayıran birkaç özellik şöyle
sıralanabilir: Her şeyi merak ederler, bu nedenle çok soru sorarlar. Bu
soruları mantıklı ve tutarlıdır, bazen anne babayı zorlayacak bilgi
gerektirebilir. Herkesin kaçırabileceği ayrıntıları, onlar fark eder ve önem
verirler. Konuşmayı yaşıtlarından daha önce edinirler. Kelime hazineleri
oldukça geniştir ve bu da kurdukları cümleleri farklılaştırır. Yeni
öğrendikleri kelime ve kavramları ustaca kullanabilirler. Yabancı kelimeleri ve
bilimsel terimleri kolayca ezberlerler. Akranlarından daha büyüklerle konuşmayı
ve arkadaşlık etmeyi tercih ederler. Güçlü bir hafızaya sahip olduklarından
olayları ve öğrendikleri bilgileri uzun süre hatırlarlar. İşe ve çalışmaya
karşı yüksek bir motivasyona ve uzun bir dikkat süresine sahip olurlar.
İşlerini daha çok kendileri yapmayı tercih eder ve çok az yardıma gereksinim
duyarlar. Keskin bir mizah anlayışına sahip oldukları için imaları çok iyi
kavrarlar ve özgün espriler yapmaya yatkındırlar. Karmaşık olaylar ve kavramlar
arsında çok iyi bağlantıları kurabildikleri için zor problemleri kolaylıkla
çözerler ve yeni teknikler kullanırlar. Farklı zamanlarda ve farklı konularda
edindikleri bilgi ve deneyimleri çok iyi sentezleyip yeni sonuçlara
ulaşabilirler. Zorluklarla baş etmeyi severler, yenilgi çoğu zaman cesaret ve
güvenlerini azaltmaz, daha çok çalışıp üstesinde gelmeyi başarırlar. Grup
çalışmalarında aktiftirler ve lider olma eğilimleri öne çıkar.
IQ’sü yüksek olan çocuklar, okul öncesinde fark
edilmezlerse bile okulda kolaylıkla fark edilirler. Ancak diğer yetenekleri
üstün olan çocukların birçoğu okulda bile fark edilmezler. Bu üstün yetenekli
çocukların yetenekleri heba olabilmektedirler. Bu çocuklar, okul öncesinde
çeşitli tarama testleriyle saptanmalı ve gerekli eğitimle yeteneklerini
maksimum düzeyde kullanmaları sağlanmalıdır. Maddi olanakları sınırlı olan
birçok aile üstün yetenekli çocuklarını okutamamaktadır. Bazıları da bu çocuk
üstün yeteneklidir, nasıl olsa kendi kendine bu yeteneği üst düzeyde
kullanabilecektir, diye düşünerek çocuk için farklı bir çabanın içine
girmemektedir.
Çocuğunun üstün yetenekli olduğunu öğrenen birçok
ebeveyn, çocuğa dair beklentilerini en üst düzeyde tutmaya çalışır ve çocuğa
karşı tutumlarını değiştirirler. Çocuğu diğer kardeşlerinden ayırır ve daha çok
ayrıcalık tanırlar. Çocuğun yaşıtlarıyla oynama isteği genellikle engellenir.
Çünkü ona erişkin biri gözüyle bakılır ve yaşıtlarından farklı olduğu söylenir.
Hatta daha da ileri gidilerek, çocuğun diğer çocuklarla iletişime geçmesini
engelleyenler vardır. Sadece yeteneğini geliştirici çalışmalar yapması teşvik
edilir. Böylece çocuğun çocukluğunu yaşamasına izin verilmez ve zamanla çocuk
yalnızlığa itilebilir. Üstün yeteneğiyle ilgili başarılar elde edebilir; fakat
ruh sağlığı ve sosyal yönü olumsuz gelişebilir.
Üstün yetenekli çocuklar da diğer akranları gibi,
çocukça oyunlar oynama, koşma, kayma, yüzme gereksinimi duyarlar. Gerektiğinde
üstü başı torağa, çamura bulanabilir, küfürlü sözler kullanabilir,
arkadaşlarıyla kavga edebilir. Kısacası gerçek yaşamı öğrenebilmesi için
yapılabilecek bütün çocukça davranışları yapabilmelidir. Olumsuz davranışları
görmezden gelinmemeli, hataları düzeltilmelidir. Gerekirse cezalar
verilmelidir. Bilişsel gelişimi yetişkin bir birey gibi olabilir ama bedensel,
duygusal ve sosyal yönde bir çocuk olduğu göz ardı edilmemeli ve bütün
yönleriyle bir yetişkin gibi görülmemelidir. Başarı göstermesi için çaba sarf
etmeli ama her şeyin başarı olduğu düşünülmemelidir.
Dahi çocukların birçok olumlu nitelikleri, gerekli bir
biçimde değerlendirilmediği zaman olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bu durum daha
çok okul ortamında gerçekleşir. Öğretmenler, çocuğa karşı nasıl bir tutum
geliştireceklerini bilemedikleri zaman, bu çocukların olumlu özellikleri
olumsuz yönde gelişebilir. Örneğin, çok çabuk öğrenme özelliğinden dolayı çocuk
bir süre sonra derslerden sıkılabilir ve derse karşı ilgilisini yitirebilir,
ayrıca ayrıntıları kaçırabilir ve zamanla tembel bir çocuk görünümüne
bürünebilir. Özellikle ilgileri tek bir konu üzerinde yoğunlaşan veya tek bir
alanda yetenekli olan çocuklar da okul ortamında çabucak kaybolabilirler.
Bu çocuklar, normal okullarda eğitim almalarının yanı
sıra özel eğitim de almalıdırlar. Hemen hemen bütün illerde ve birçok ilçede
faaliyet gösteren; Bilim ve Sanat Merkezleri, bu ihtiyacı kısmen
karşılayabilmektedir. Dolaysıyla aile üstün yetenekli çocuğunu bu merkezlere
götürmeli ve bu çocukların eğitimi ile ilgili bilgi kaynaklarına ulaşmalıdır.
Aşağıda yanlış tutum sonucu psikolojik destek almak
zorunda kalan üstün yetenekli bir çocuğun öyküsü var: Mert, 12 yaşında satranç
müsabakalarında onlarca ödül kazanmış bir çocuk. Antrenörlüğünü de babası yapar
ve Mert’i bir an bile yalnız bırakmaz. Yaşıtlarıyla oynamasına izin vermez ve
onlardan üstün olduğunu sıkça hatırlatır. Mert, giderek okul ortamından
soğumaya başlar. Hem derslere karşı ilgisi azalır, hem de sınıf arkadaşlarına
karşı uyumsuz davranışlar sergiler. Kendisinin çok üstün olduğunu ve sadece zekâ
oyunları oynadığını söyler. Her fırsatta
arkadaşlarını aşağılar. Bir süre sonra okula gitmek istemez. Sonunda psikolojik
desek alma zorunluluğu doğar.
Çetin ÖZBEY