Beyin temelli öğrenme günümüz öğrenme tekniklerinin başında
gelmekte; özellikle eğitimcilerin bilginin analizi ve karşı tarafa aktarımı
konusunda beyin temelli öğrenme tekniklerini kavramalarında fayda
görülmektedir.
Vücudun her bir noktasından beyne giden kanallar tüm iş,
oluş ve hareketleri etkiliyorsa eğer, öğrenme ve öğretme konusunda da hafızanın
derinliğine inilerek daha pratik, daha verimli öğrenme teknikleri
geliştirilebilir. Beynimizin ancak %2’nin kullanılabildiğini unutmamamız
gerekir. Peki, bu geliştirilebilir mi? Kesinlikle geliştirilebilir.
1 kilogram ağırlığındaki beynimizin % 78’ini su, % 10’unu
yağ ve % 8’ini de protein oluşturmaktadır. Ve beynimizin günümüze kadar ancak %
5’ini anlayabiliyoruz. Eğer bu yüzdelik geliştirilebilirse beynin öğrenme
kapasitesi de o oranda artar. Bu doğrultuda aslında öğretmenlerin öğrenci
üzerindeki beyinsel ve anlatı faaliyetlerini çözme şansı daha fazladır. Tabii
burada iyi gözlem işin can damarı oluşturuyor. Beynin sağ, sol,ön ve arka
loblarının yetenek ve hafıza teknikleri açısından farklı işlevlerde olduğunun
bilinmesi bir öğretmen açısından elzemdir.
Örneğin beynin sol yarı küresinin mantıksal bilgiyi işlemek
ve matematiksel analizler yapmak açısından fonksiyonel bir öneme sahip olduğu
unutulmamalıdır; sağ yarı küresinin de algı gücü ve sanatsal faaliyetlerde
etkin olduğunu söyleyebiliriz. Sonuç itibariyle, her ikisinin de öğreti
alanlarında dominant bir yapıya sahip oldukları kuşkusuz.
ÖĞRENCİDEKİ
ANLAMLANDIRMA BİLİNCİ VE BEYİN
Zihinsel deneyimlerden ortaya çıkan sonuç, beynin farklı
manzaralarla azami düzeyde karşılaşmasının sağlanmasıdır. Yani etkin bir
öğrenme sağlanabilmesi için gezi, keşif, macera, bilimsel ve uzaysal alanda
beynin kullanılması gerekiyor. Özellikle çocuklar gezi, keşif türü macera
etkinliğini çok severler.
Gizemsel bilgi kanalları onların en çok ilgisini çeken
kanallar olduğu için, bu tünelden girilerek çocukların öğrenme alanlarındaki
yetenekleri geliştirilebilir. Örneğin anlamlı seyahatler çocuk beyninde en
fazla aktiviteye yardımcı olan alanlardır. Böyle durumlarda çocukta macera ve
keşif ruhu açılacağı için beyinsel fonksiyonları da çalışacaktır. Bu noktada
öğrencideki hayata dair anlamlandırma güdüsü de gelişecektir. Ardından analiz
yapma ve metodolojik varsayımlar gelişecek; beyin, buluşçu aktivasyonunu
harekete geçirecektir. Öğretmenler, çocukta keşifçi duygusuyla yaratılacak olan
ortama önem vermeliler. Ayrıca, öğrencideki beyinsel faaliyetlerin gelişiminin
onun huzur, sevgi ve saygı ortamlarına bağlı olduğu da unutulmamalıdır. Öğrencilerin
duygu ve davranışları onlara yaratılan huzurlu ortamlarla paraleldir. Duygu ve
davranışlar beyinsel faaliyetlerin sonucudur veya duygu ve davranışlar beyinsel
faaliyetleri belirler.
BEYİNSEL
FAALİYETLERDE YAN UYARICILAR NEDİR?
Öğrenme, özellikle yan uyarıcılar kanalıyla da olacağı için,
bu yan uyarıcılar öğrenci üzerinde son derece etkilidir. Nedir bu yan
uyarıcılar? Çocuğun yaşadığı ortamın bütünü yan uyarıcılar kapsamı içine girer.
Örneğin kaplam-içlem mantığıyla düşünürsek, dış etken olan çevrenin belli
düzeyde sakin ve kaliteli olması çocuğun ruhsal ve beyinsel gelişimi yönünden
önemlidir. Daha sonra da, aile içi varsayımları çocukta müspet izlenimler
bırakıyor olmalıdır. Çünkü hiçbir ahlaklı yetişmiş çocuk tesadüfün eseri
değildir. Çocuğun yan uyarıcılarının düzenliliği ve çekiciliği onun beynini
çalıştırmasına ivme kazandıracaktır.
Fiziksel koşullar beyin faaliyetleriyle sıkı sıkıya
ilişkilidir. Gürültülü, sıcak veya soğuk ortamlar huzursuz ortamlardır. Bu
ortamlar beyin aktivitesini durdurur, insan ruhunda kontarpiyer meydana
getirir. Aynı şekilde yan uyarıcılardan alınan sinyaller (ilgi,alaka gibi)
insan farkında olmadan beyne sinsice yerleşir. Eğer bu yan uyarıcı sinyaller
olumluysa beyin de olumlu cevap verecek, öğrenme ve hafıza kapakçığını
açacaktır.
RUHSAL VE UZAYSAL
HAFIZA NEDİR?
Tiyatro faaliyetleri, performans etkinlikleri ve müzik
programları çocuğun uzaysal hafızasını geliştirir. Uzaysal ve ruhsal hafıza
sosyal faaliyetlere dönük uygulamaların bütünüdür. Ama maalesef özellikle bu
faaliyetler (beden eğitimi, müzik, görsel tasarım, resim) bizim eğitim
sistemimizde demeyeyim de, öğretmen ve öğrencilerimizin gözünde en hafif olan
dersler olarak geçmektedir. Oysa beyin aktivitesini sürekli tutan bilakis bu
tür faaliyetlerdir. Bu faaliyetler öğrencide mutluluk duygusunu uyandırır. Bu
duygu beyinde hareketlenmeye yol açar. Örneğin sinema faaliyetleri öğrencide ahlaksal
incelik ve dimağ açıklığı yaratır.
ÖĞRETMENLERİN BEYİN
TEMELLİ ÖĞRETİMDE BİLMESİ GEREKENLER
Kısa ve öz ifade
edelim…Öğretmenlerimiz çocuğa bir şeyler vermek için gerçekten çırpınıyorlar, onların
fedakarlıklarını inkar etmek mümkün değil. Ancak burada söz konusu olan, daha
etkili ve verimli nasıl öğrenilir?..
1) Beynin bütün bölgelerinin harekete geçmesi için öğrenci
üzerinde uyarıcılara ihtiyaç vardır.Sıkıcı ortamlar beynin uyarılmasını dumura
uğratır.Bu uyarıcılar da çocuk üzerinde etkin olacak olan gerekli sosyal
faaliyetlerdir.
2) Yetişkinler dahil çocukların da ihmal ettikleri ve adeta
sosyal kültür anlayışı açısından önemi pek fark edilmeyen bir nokta var…O da ‘su’ya
gereken önemin verilmemesi. Su ihtiyacının yeterli düzeyde karşılanmaması çocukta
uyuşukluk yaratır, ama çocuk kendisindeki uyuşukluğun ve isteksizliğin
susuzluğundan kaynaklandığını asla fark edemez. Kaldı ki bunu yetişkinler bile
fark edemiyor. Zira günlük su ihtiyacı bir bilinçlilik halidir, yani toplumsal
bir anlayıştır. Bu anlayış da bizim toplumda pek oturmuş görünmüyor. Susuz
kalan bir beden yetersiz öğrenmenin başlıca sebebidir. Su vücuttaki elektrolit
dengeyi sağladığından elzemdir. Çünkü beynin enerji kaynağıdır. Daha doğrusu
beynin enerji kaynağı kanın nüvesi olan glikoz ve proteinlerdir. Beyne günde
tam 1000 litre
kan gittiğini varsayarsak bu durumun ne kadar önemli olduğunu kestirebiliriz.
3) Öğrencilere mutlaka okuma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Bunu
yaparken beynin geriye ket vurmaması için kesinlikle öncelikle onların seveceği
içerikte kitaplar sunulmalıdır.
4) Sınıfta hep aynı ders modunda gidilmemelidir. Farklılıklar
yaratılmalıdır. Yani farklı ders pozisyonları ihmal edilmemelidir.
5) Beynin huzurlu olması için sınıfın içi sıcak bir atmosfer
oluşturulmalıdır. Örneğin en basitinden, öğrenci sıralarında mavi bir örtü
olması etkilidir.
6) Öğrenci beyninde okulu canlandırdığı zaman huzuru
kaçmamalıdır; okula severek gelmelidir.
7) Sınıf içi “Öğrenilmiş Sükûnet” sağlanmalıdır. Nedir
“Öğrenilmiş Sükûnet”?.. Öğrencilerin kendi isteğiyle sınıf içinin huzurlu, sakin
olmasını arzu etme bilinçliliğidir. Bu bilinçliliği öğretmenler anne-babalarla koordineli olarak
sağlayabilirler.
8) Sınıf içinde zekâ oyunlarına da imkan verilmelidir. Örneğin
sözcük doldurma gibi basit uygulamalar çocukta mutluluk yaratır.
9) İbretlik hayat öyküleri çocuğun duygu dünyasını müthiş
geliştirir. Aynı zamanda onlarda insan olma ve insan gibi davranma hassasiyetini
oluşturur.
10) Sınıf içi derslerde sürprizler öğrencinin hoşuna gider.
Mesela bir anne-babanın derse alınması ve anne-babanın çocuklarla hasbıhâl
etmesi öğrencinin beyni üzerinde olumlu etkiler yapar.
11) Öğrenicinin dikkatini canlı tutmak istiyorsanız sınıf
içinde görsel materyallere ağırlık veriniz.
12) UNUTULMAMALIDIR Kİ ÖĞRENİCİNİN BEYNİNİN UYARILMASININ EN ETKİLİ YOLU
ONLARA UÇUK VE SIRADIŞI SORULAR YÖNELTMEKTİR
ÖMER FARUK RECA
Kaynak: www.gencbilesim.com