AKLINI KULLANANLARIN İTİRAFLARI – 17


Aşağıda okuyacağınız itiraflar, geçen sayılarda 16. bölümünü yayınladığımız “Beynini Kullananların
 İtirafları” başlıklı yazımızın 17. bölümünü oluşturmakta. Seri halinde devam edeceğimiz yazımızın bu bölümünü de beğeniyle okuyacağınızı ümit ediyor, paylaşımlarınızın devamını bekliyoruz. Beynini kullanan bir kişinin ağzından döküldüğü halde bilin ki, tarih boyunca bütün beynini kullanan insanların ortak yaklaşımıdır. Tarihe damgasını vurmuş, ismini, beynini kullanan her insanın kalbine kazımış bu insanların toplu bir MANİFESTOSU gibi de düşünebilirsiniz aşağıda söylenenleri. Okuyun bakalım bu topluluğa katılmak ister misiniz? Bu topluluğa katılmak isterseniz ne kimlik kartı çıkartmanıza gerek var ne de aidat ödemenize. Ne birilerine kendinizi ispat etmenize ne de bir kâğıt imzalamanıza. Yapmanız gereken tek şey aşağıda söylenenleri hayatınızda gördüğünüzü söylemek ya da uygulamaya çalışacağınıza dair kendi kendinize söz vermektir.


AKLINI KULLANANLARIN İTİRAFLARI – 17


En iyi dostun yine insanın kendisi olduğunu bilsek de insanın hiçbir yerde kendisinden iyi dost bulamayacağının farkına varmış olsak da iyi arkadaşlıklar, güzel dostlar insanın hayatını zenginleştirir ve insanı üretken kılar. Anne babamızı biz seçemeyiz, kader seçer ama arkadaşlarımızı kendimiz seçeriz. Kardeşlerimizi Allah yarattı ama dostlarımızı biz buluruz. İyi bir arkadaşın, arkadaşının kusurlarına, zayıflıklarına katlanmak zorunda olduğunu biliriz.

Arkadaş bir anlamda kişinin kendisine sunduğu bir hediyedir. Herkes güzel bir hediye almak ister değil mi? Arkadaşlarla, dostlarla sık sık birlikte olmak gerek, onların işyerlerine, evlerine sık gitmek gerek çünkü kullanılmayan yolları çalılar kaplar ve çok güçlü dostluklar bile bazen ihbarsız sona erebilir. Yolları çalıların kaplamasına müsaade etmeyiz. Kalplerine giden yolları da yaşam alanındaki yolları da sık kullanırız.

Arkadaşlık her zaman gölge veren bir ağaçtır. İnsan kendini güneşten, yağmurdan koruyan ağacına zarar vermek ister mi? Şunu da unutmayınız ki ayıpsız dost arayan dostsuz kalır. Bir kişinin dostumuz olup olmadığında yanılmak, dostlarımızı yanıltmaktan iyidir.

Büyük insanların dostları çoktur ama o çok az kişinin dostudur. İnsanların çoğu zenginlikten yoksulluğa düşen dostlarından yüz çevirir ama bizler dostlarımıza böyle anlarda daha çok sarılırız. Genelde iki dosttan biri ötekinin kölesidir. Yani bir taraf daha fedakâr, daha cefakârdır. Dostlarımıza çok fazla yük yüklemekten geri dururuz.

Derdimizi dökecek dostlarımız yoksa kendi yüreklerimizi kemiren yamyamlar olur çıkarız. Bu yüzden sorunlarımızı kendi kendimize çözmeye çalışmaktan ziyade dostlarımızla paylaşırız. Dost dediğimiz kişi hem öyle görünür hem de gerçekten öyledir. Dostumuzu seçerken buna dikkat ederiz. Dost dediğin kişi; hem samimi olabildiğin kişi, hem de yanında yüksek sesle düşündüğün kişidir. Onunla birlikteyken gerçekten olduğun gibi görünebilirsin. Ruhunun tüm gizliliklerini ona anlatabilirsin. Onunla birlikteyken kendini korumaya ihtiyacın yoktur. Bizim dostlarımız böyle dostlardır. Tıpkı rahatlık veren bir merhem gibi… Sanki insanın bir ikinci kendisi gibi…

Kahramanlar savaş alanında, kadınlar yoksulluk günlerinde, akrabalar başın dertteyken, dostlar ise kötü günlerde kendilerini belli ederler. Felaketin bir iyi tarafı varsa o da hakiki dostlarımızı tanıtmasıdır. Gerçek dostluk sağlık gibidir; değeri ancak yokluğunda anlaşılır. Özel olduğu için bulması da kolay değildir hani. Kavun alırken bile yüzlercesini yoklayıp bir tanesini alıyoruz. Dostlarımızı seçerken çok emek harcarız. Bu konuda yanılmak insana ağır bedeller ödetecektir.