İnsanların büyük çoğunluğu, kader karşısında çaresiz
olduklarını düşünürler. Kaderin ilahi
bir döngüsü vardır. Bu doğrudur. Ancak bu döngü, sizin yapmak
istediklerinizleriniz arasında döner durur.
Seçenekleri arttırıp,
arttırdığınız seçenekler içerisinden işinize yarayan en iyisini uygulamadıkça,
kader göngünüz kısır göngüye dönüşür. En iyi alternatifi bulup, çıkarttığınızda
ve onu uyguladığınızda ise, kaderin dengeleyici ve iyileştirici döngüsü sizi
çepeçevre kuşatır.
Bizi tehdit eden unsurların ardında, gelişmemiz için yatan
fırsatları görmezsek tehdit krize dönüşür ve bizi bitirir. Eğer tehditlerin
ardında saklı olan fırsatları görebilirsek de kriz gelişmemiz için bir fırsat
olur ve hakikaten bize katkı sağlar.
Çin Seddi’nin yapılışına sebep olan askeri baskınlardan
bıkan Çin Hanedanından Qin Shi Huang’ın
2 seçeneği vardı, karşısındaki bu büyük problemi çözmek için. Birincisi
tüm askerlerini hayat boyu baskınlara maruz bırakacak ve ani baskınlarda düşman
askerlerinin karşısına kendi askerlerini dikecekti, ki bu çok kayıp demekti.
İkincisi ise, kimsenin aklına gelmediği, gelse bile söylemeye yürek isteyen
büyük bir projeyi, Çin Seddini yapacaktı. Ve düşman askerinin karşısına kendi
askeri yerine Çin Seddini diken bu büyük imparator, kendi ırkını savaşlardan
koruması yanında, dünyanın uzaydan görülen tek insan eserinin meydana gelmesine
sebep olmuştu.
Tehditleri, yok oluşumuzun bir tecellisi olarak
kabullendiğimiz anda, yani o tehdide karşı bir çözüm olacak fırsatları
görmediğimizde ise, yok oluş kaçınılmazdır.
Nobel
Barış ödülü sahibi Sir Nicolas Murray Butler der ki; Dünyada üç grup insan
vardır: Bir şeyi ortaya çıkaran veya yapan ve birşeyler için savaşan küçük
seçilmiş bir grup. Bir şeyin yapılmasını seyreden ve sadece konuşup yerinde
sayan büyükçe başka bir grup. Ve neyin olup bittiğini bilmeden yaşayan muazzam
bir kalabalık.
Siz bu
gruplardan hangisi olmak isterdiniz?
Münir Arıkan
Dahi Beyin Blog