Pazarlığın da Usulü Var


Nihavent’i iki kere seviyorum. Birincisi, müzikte bir makam olarak, ikincisi arkadaşım olarak. İTÜ giriş sınavları sonrası kazananların kimler olduğu konusundaki merakımı gidermeye çalışırken, o güne kadar duymadığım bir isimle karşılaşmıştım. Nihavent de isim mi olurmuş dediğimi hatırlıyorum.


Bizim Nihavent, yıllardır vidalı hava kompresörü üretir. Hem de en iyisinden. Özellikle küçük boy kompresörleri çalıştırmadan önce, üzerine bir tek “dal” sigarayı dikine koyar ve şalteri açar. Ürettiği kompresör o kadar sarsıntısız çalışır ki sigara kıpırdamadan, devrilmeden öylece kalır.
Yıllar önce, büyük bir firmaya kompresör satmış. Daha sonra, onların çevresine de hatırı sayılır satışları olmuş. Geçenlerde aynı firmadan yeni bir sipariş için teklif istemişler, ardından görüşmek için çağırmışlar. Karşısında tam dört kişi varmış. Amansız bir pazarlık başlamış. Aralarındaki fark 300 Euro’ya kadar inmiş ve görüşmeler sonuçlanmadan kesilmiş.
 Üç gün sonra tekrar aramışlar. “Yalnız”, demişler “bu sefer eldivenlerini de al; çünkü biz altı kişi olacağız.” Bizim Niho da hazırlıklı gitmiş. Daha masaya oturur oturmaz çantasını açmış, büyük bir çabuklukla yanında getirdiği boks eldivenlerini ellerine geçirivermiş. Adamlar, biraz da kendilerinin çanak açtığı bu espriden öyle etkilenmişler ki fazla uğraştırmadan son fiyatı aynen kabul etmişler.
Örfümüzde ve dînimizde pazarlık konusu anlayışla karşılanır. Ama bir kuralı bozmamak şartıyla: “İki kişi pazarlık ederken, onlar anlaşamayıp ayrılmadıkça araya girilmez.
Pazarlık bir gelenek gibidir. Yeni nesil bu konuya pek sıcak bakmasa da, bu bir gerçektir. Alan satandan mutlaka bir indirim bekler. Satan da bu beklentiyi bildiği için, bildireceği ilk fiyatı ona göre belirler. Yani bir pazarlık payı bırakır. Üstelik bu olay sadece ülkemiz için geçerli değildir. Son yıllarda her ülkeden yabancılarla hem alım, hem satım konularında temaslarımız oluyor. Pazarlıksız olanını hatırlamıyorum desem yalan olmaz. Buradaki esas mesele ise; miktar ve ödeme ile ilgili olarak ortaya çıkabilecek sorunlarla ilgili oluyor.
Her konuda olduğu gibi bunun da istisnaları elbette var. Onların gerekçesi, dürüstlükle ilgili. Pazarlığı benimsemeyenlere göre; dürüst bir esnaf son fiyatı baştan söyleyip, müşteri üzerinde güven duygusu yaratmalıdır. Gerçi uçuk bir fiyat verip, sonradan akıl almaz indirim yapanlara kızmıyor değiliz ama yine de bir indirim bekliyor insan.
Pazarlıkla ilgili olarak anlatılan bir hikâye var. Çingene at satmaya giderken, evinden çıkmadan önce, eşiyle pazarlık edermiş. Sonra at pazarında alıcıyla fiyat konusunda cebelleşirken, karısının verdiği fiyatı(!) söyleyerek, şu fiyatı verdiler diye yemin edermiş.
Pazarlıkta esas olan, alıcı ile satıcının içlerinden geçen rakamlarda uzlaşma sağlanmasıdır. O limitin yakalanmasıdır. Herhangi bir zaafından yararlanıp, karşı tarafı ezerek pazarlık yapılmaz. “Önemli olan, kazanırken kazandırmaktır.” İki tarafın kazançlı çıkmadığı bir alışveriş, ne kadar iyi niyetle başlamış olursa olsun, uzun süre devam edemez.

Gazanfer Sanlıtop
Dahi Beyin Blog 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder