v Size düşen
önce kendinizi ve kişiliğinizi bilmeniz sonra karşınıza çıkan insanların kendi
kişiliğinizle örtüşüp örtüşmediğini değerlendirerek bir tercih yapmaktır. Yanınızda oturan kişi arkadaşınız olmak zorunda
değil. Aynı sınıftasınız diye size zarar verecek sizi kullanacak kişilerle
dostluk kurmanız şart değil. Başka bir sınıftan hatta başka bir okuldan
bambaşka bir çevreden biride arkadaşınız olabilir. Önemli olan tercihinizi neye
göre ve nasıl yaptığınızdır.
v Arkadaş
seçiminizdeki kıstasları detaylı bir biçimde belirleyin, önleminizi önceden
alın. Birilerine
özendiğiniz için onları dost olarak seçmeyin. Kendinizi ne kadar iyi tanırsanız
özentiden ve bunun doğuracağı tehlikeli sonuçlardan o kadar uzak
durabilirsiniz. Size gerçekten bir şeyler kattıklarını ve sizi olumlu yönde
çoğalttıklarını düşünüyorsanız tercihinizi yapın. Gerçek arkadaşlıklar
bireylerin birbirlerini oldukları gibi kabul ettikleri ve değer verdikleri
temeller üzerine kurulur.
v Diğer taraftan
arkadaşları zarar veren ve yarar sağlayan diye iki uç nokta değerlendirmek
yanlış olur. Bazen gerçekten
sizi anlayacağını düşündüğünüz, size değer verdiğinden emin olduğunuz ve
beraber vakit geçirmekten zevk aldığınız arkadaşlarınız istemeden de olsa
çalışmanıza engel olabilirler. Onları kırmak istemeyişiniz, hayır diyememenizin
çalışmak için ayırdığınız zamandan fedakarlık etmenize sebep olur. Bu noktada şunu
sorun kendinize; “Bu fedakarlık benim için ne ölçüde yararlı, beni hedefime
yaklaştırıyor mu? Yoksa uzaklaştırıyor mu?”
v Elbette
arkadaşlarınıza zaman ayıracaksınız.
Elbette bu sizin en doğal hakkınız ve aşırıya kaçmadığınız sürece bu stresli
dönemde sizi rahatlatacak önemli bir faktör. Ama onlarla ne zaman
görüşeceğinizin ne zaman ders çalışacağınızı kontrolü sizde olmalı.
Bu size bencillik gibi görünebilir. Evet gerçektende sınavı
kazanmak istiyorsanız, bu sizin önceliğinizse bir ölçüde bencil olmak zorundasınız.
Emin olun arkadaşlarını düşünerek kendi geleceğinden fedakarlık etmek dostluklarınıza
daha çok zarar verecektir. Bilinçaltınızda onların size engel olduğunu bilecek
ve farkında olmadan onlara kırılmaya başlayacaksınız. Bu ruh haliniz de
arkadaşlarınıza karşı tavrınıza yansıyacaktır.
v Bir kişiye hayır demenin pek çok yolu vardır. Her reddettiğiniz davet karşınızdakini incitmez.
Eğer arkadaşlarınıza hayır derken onları değil istedikleri şeyi kabul
edemeyeceğinizi hissettirebilirseniz, size sandığınız kadar değer verip saygı
duyuyorlarsa anlayışla karşılayacaklardır.
v
Siz
gerçekten önceliğinizin ne olduğunu belirlemişseniz “Arkadaşlarımı kaybetmemek
için onlara ayak uyduruyorum” gibi bahanelere sığınma ihtiyacı duymazsınız.
Çünkü bu aşılmayacak kadar büyük bir engel değil. Ama bu bahaneyi kullanarak
çalışmaktan kaçmak işinize geliyorsa size tavsiyemiz durun ve bir daha düşünün;
“Gerçekten neyi istediğinizin farkında mısınız?” “Hayattaki amacınızı tam
olarak belirlediğinizden emin misiniz?” Cevabınız evet ise bu isteklerinize
uygun şekilde davranabilmeli ve gerektiğinde “hayır” diyebilmelisiniz.
v Hatırlayın ki
insan her şeyden önce kendisi için yaşar.
Onlara işiniz olduğunu ders çalışmanız gerektiğini çekinmeden söyleyebilmelisiniz.
Hatta bunu en baştan onları karşınıza alıp konuşarak yapmalısınız.
Gerekçelerinizi önceliklerinizi onlara açık yüreklilikle anlattığınızda sizinle olan arkadaşlıklarına önem veriyorlarsa
bu durumu kabulleneceklerdir.
Ama size bozuluyor,
kapris yapıyor ve sizi ayartmaya çalışıyorlarsa, onlara olan dostluğunuzu
tekrar değerlendirmenizde fayda vardır.
v Arkadaşlarınızı
kırmadan onları ret etmek istiyorsanız yine başvurmanız gereken yöntem sandviç
yöntemi olacaktır. Bu sayede hem
onları kırmamış olacaksınız hem de zamanınızın çalınmasına engel olmuş olacaksınız:
“Arkadaşlığına çok değer veriyorum, benim için özel bir insansın ve böyle bir dönemde çalışmak için daha çok zamana ihtiyacım var ve inanıyorum ki sen de bana değer verdiğin için geçici olarak daha az görüşmemizi anlayışla karşılayacaksın ve tabi ki bunu sana rahatlıkla söylüyorum çünkü bana olan sevginden dolayı durumuma saygı göstereceğinden eminim.”
Dahi Beyin Blog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder