Gitmek, geride bir şeyler bırakmaktır. Giden hep uzaklaşır. Kalan
değişmez. Aslında hep aynı yerdedir. Ama gidenden kaynaklanan değişim onu da
etkilemektedir. Çünkü kalan, giden sayesinde eksilir. Giden, değişmekte olanı
hep o son hali ile hatırlamak zorundadır. Ve kalan bu değişiminde hiçbir
sorumluluğu olmayandır. Giden bir gün geri dönerse, illa ki hayal kırıklığına
uğrayacaktır.
Çünkü hiçbir şeyi bıraktığı gibi bulamayacaktır. Ve bu acının
sebebini başkasında arayamayacaktır. Kalan suçsuzdur. Ama öte yandan, aslında
gidenin gitmesine ya da kalmamasına sebep olmuştur. Zaman, geçmişin
hatırlanması bir zorunluluk haline geldiğinde, kendi varlığının etkilerinden
kaynaklanan kabahatlere suçlu arar. Geçmişin sorgusu, bir çeşit endişe…
Yeterince gerçek olunamamışlığın içerisinde bir bilmece… Ve aslında bilinmeyen
bir şey yoktur.
Giden,
Kendini Aramaktadır
Bu hayatta hep birileri gider. Belki de kimse gelmiyor, herkes bir
yerlere gidiyordur. Hayat gelmek üzerine değil, gitmek üzerine kuruludur. Size
geldiğini düşündüğünüz, aslında bir yerlerden yola çıkıp size doğru gitmekte
olandır. Çünkü bir insanı asıl tanımlayan şey, nereye gittiği değil, nereden
gelmekte olduğudur. Eğer bunu anlayamıyorsanız, onu size getiren sebeplerin
yeterince farkında değilsinizdir. Zira o sebepler size ne kadar da bağımlıdır.
Hâlbuki sizden başka bir yere gidenin varlığı ne kadar da belirgindir. Çünkü o,
sizden kaçma sebebiyle sizi tanımlamaktadır. Sonuçta sizin kendisi için
yetersiz ya da yanlış olan taraflarınızı öne sürerek gitmesini
meşrulaştırmıştır. Ve aslında gitme fikrine anlam veren, gidilen yerden daha
çok, geride bırakılanların gerçekliğidir.
İnsan bir tek kendini terk edemez. Çünkü o zaman, bir daha hiç kimseyi
sevemeyecek kadar hayattan uzaklaşmış demektir. Sevmek, zamanın geçmesini
anlamak gibidir. Bu sebepten zamanın nasıl geçtiğini fark edememektir. İnsan
hep bir sevgiye doğru gider. Geldiği yer, kendince yaşadığı sevgisizliğidir.
Sevgisizliğin sebebi kendiyse, gidişi yolsuzluktur. Beraberinde kimsesizliğini
de getirir. Kimsesizlik onun geçmişteki yanlışlarının şahididir. Onu her
şekilde ele verir. Bu onun dürüstlüğüdür. Yanlışa şahitlik eden, onun
kötülüğünü belirginleştirir. Bu sebepten illa ki dürüst olmak zorundadır.
Kimsesizliği kendisinden daha dürüst olan bir insan nereye gitse, geçmişin
vicdan azabından kurtulamaz. Gidenin sebebi kendinde değilse, her kaçış aslında
bir kurtuluştur. Her kurtuluş, kendini artık daha iyi tanıyor olmakla başlar.
Giden aslında kendini aramaktadır. Bulgusu mutluluklarla ispatlanır. İnsan kendini
bulduğu yerde, mutluluğu ya da mutsuzluğu ile geçmişin hesabını verir.
Aytekin
Mehmet Arslan
Dahi Beyin Blog