Benlik Algısı
bir kişinin kendisiyle ilgili benimsediği imajdır. Bu imaj, kişinin kendisini
ya değerli bulması, onaylaması, kabul etmesi ve güven duyması yönünde olumlu
duygularla bezelidir, ya da suçluluk, aşağılık, değersizlik kompleksleriyle
ilişkili olarak olumsuz duygularla yönlendirilmiştir.
Kişinin kendini
sevmesi ve onaylaması, doğuştan gelen bir özellik olmayıp sosyal ve fiziksel
çevrede zaman içinde oluşur. Bunda da anne bebek ilişkisi çok önemlidir.
Yeni doğan
bebek, annesi tarafından emzirilirken veya temizlenirken annesinin yüzünü
ve davranışlarını algılar. Böylece zihninde ilk görüntüler oluşur. Bu ilk
sosyal ilişkilerde benlik algısının temeli atılır.
Eğer bebeğin
ihtiyaçları zamanında karşılanıyorsa, bu süreçte güler yüzle, sevgi ile muamele
görüyorsa çocuk sevildiğini hisseder. Çocuk seviliyorsa, ilgi görüyorsa,
çevresi tarafından istendiği duygusunu yaşar ve benlik algısı olumlu yönde
gelişir. Özellikle çocuğun bakımından sorumlu kişinin davranışlarının
yumuşaklığı ve yüz ifadesi burada önemli rol oynar.
Bu nedenle
eğer bebekler ve küçük çocuklar bakıcıya verilecekse bakıcının bu işi severek
yaptığından emin olunmalıdır. Eğer mümkünse aile içinden, çocuğu seven bir
bakıcı tercih edilmelidir. Anneanne, babaanne gibi kişiler, çocuğu annesine
yakın bir sevgiyle seveceği için, benlik algısının olumlu olmasını destekler.
Ancak çocuğun babaannesini anne gibi bilerek annesinden uzaklaşması ihtimali
bir problem kaynağı olabilir. Bu durumda annelerin eve döndüklerinde
çocuklarına yakından ilgi ve sevgi göstermeleri çok önemlidir.
Çocuk için
anne ile ilişkinin devamlılığı çok önemlidir. Çocuk zaman içinde annenin
kendisinden ayrı bir varlık olduğunu fark eder. Ondan zaman zaman ayrılır, ama
tekrar döndüğünde onu kendisiyle ilgili bulmak ister. Çocuğun devamlı, düzenli ve
içten bir ilişkiye ihtiyacı vardır. Anneyi bazen yanında bulan, bazen ise
kendisini bırakıp gitmiş olarak gören bir çocuk için, anne imgesi problemli
olacaktır.
Yapılan
araştırmalar, ailesi tarafından yetiştirilen çocuklara nazaran çocuk esirgeme
kurumu gibi yerlerde yetişen çocukların duygusal gelişiminin geri olduğunu
göstermektedir. Bu çocukların benlik algısının da olumsuz olduğu görülmektedir.
Genellikle bu çocuklar sırf görevi gereği kendilerine bakan, ama içten bir
sevgi göstermeyen kişilerde gördükleri duygusuz yüz ifadesi yüzünden düşük
benlik algısına bağlı problemler yaşamaktadırlar.
Benlik algısı
gelişiminde okula başlama dönemi de çok önemlidir. Çocuğun yaşıtları
yaşıtlarından aldığı tepkiler, okul başarısı, evin dışında bir yetişkin
olan öğretmen ile ilişkileri benlik algısının gelişiminde rol oynar.
Burada çocuğa
sevgi göstererek güven aşılamak deyince şöyle anlamamalı; “çocuğumuza hiç
kızmayalım. Her istediğini yapmasına izin verelim. Her hareketini onaylayalım.
Böylece kendisini sevdiğimize inansın.”
Elbette böyle
bir tutum, çocuğun davranışlarına hiçbir sınır koymamasına sebep olur. Bu ise
çocuğun duygusal gelişimini bozar. Çünkü çocuk için belli yaşlarda
saldırganlık, bencillik, başkalarıyla bir şeyler paylaşmamak gibi davranışlar
normaldir. Ama bu durum anne babanın eğitimiyle düzeltilmelidir.
Çocuk büyüdükçe,
başkalarının duygularını anlama, kendini başkalarının yerine koyabilme gücünü
kazanacaktır. Anne baba çocuğun duygusal gelişimine destek olarak olumlu
davranışları öğrenmesini sağlamalıdır. Bu arada gerektikçe çocuğun yanlış
hareketlerini engellemeli, uyarmalı ve bazen de cezalandırmalıdır.
Eğer anne baba
bunu yapmazsa, çocuk yanlış hareketlerini okula başladığında da sürdürecektir.
Bu gibi sosyalleşme bozuklukları ve anormaliler sergilemesi çocuğun arkadaş ve
öğretmenlerinden olumsuz sinyaller almasına sebep olur. Bu da onun benlik
algısının düşük olmasına sebep olacaktır.
Çocuğu
zamanında eğitmemek, uzun vadede çocuğun, okula gitmek istememesi, okuldan
kaçması, kendisini bu hareketleriyle kabul eden kötü bir arkadaş çevresi
edinmesi gibi bir dizi olumsuz olayın sebebi olabilir.
Eğer çocuk iyi
bir eğitimle, iyi davranışlar kazandırılarak onaylanır ve sevilirse bu sevgi,
daha uzun ömürlü bir sevgi olur. Çocuk olumlu davranışlar geliştirdikçe
ailesinin yanında okul ve arkadaş çevresinin de takdirini ve onayını kazanır.
Bu durumda çocuğun olumlu benlik algısı daha sağlam temellere dayanmış olur.
Yapılan
araştırmalara göre olumlu benlik algısına sahip çocukların dikkatlerini
toplamaları daha kolay olmakta ve bununla birlikte başarıları da daha yüksek
olmaktadır.
Okul başarısı düşük olan çocuklarda korku, okula gitmek istememe,
başarılı çocukların yanında kendilerini küçük görme görülür. Bu çocuklar dikkat
toplama sorunları nedeniyle akademik başarısızlık göstermekte ve bununla
birlikte olumsuz benlik algısı geliştirmektedir. Kısacası, olumlu duygular,
başarıyı getirdikçe başarı da olumlu duyguları beraberinde getirmektedir.Tam tersi
olarak olumsuz algı da daha olumsuz olayları kendine çeker.
Başarılı olmak,
öğrencinin kendisini arkadaşlarıyla karşılaştırdığında öz güven duymasını
sağlar. Bu da arkadaşlarıyla ilişkilerinde öz güvenli ve dışa dönük olmasını
kolaylaştırır. Bu durum sosyalleşme başarısıyla beraber benlik algısını daha da
geliştirir. Tam tersi ise dışlanma duygusu ile birlikte benlik algısını
kötüleştirir. Bir çocuk ve gencin ilişkileri düzenli ve olumlu ise gencin
benlik algısı da olumludur.
Bu durum
manevi ve ruhsal gelişim söz konusu olduğunda da geçerlidir. Olumlu benlik algısına sahip olan bir genç,
sosyal ilişkilerinde yardımsever, yapıcı, yaratıcı ve saldırgan olmayan bir
davranış modeli sergiler. Düşük ve olumsuz benlik algısı, “ben kötü bir insanım.”
“Zaten beni kimse sevmiyor.” düşünceleriyle birlikte gencin okulu bırakma,
uyuşturucu kullanma, suç işleme, çetelere katılma vb. olumsuz hallere
sürüklenmesine sebep olabilmektedir. Çocuklarımızın mizacının yüksek bir
karaktere dönüşmesinde de benlik algısı çok önem taşımaktadır.
Çocuklarımızın
benlik algısını olumlu bir şekilde yükseltmemiz için, çocuk gelişimi konusunda
bilinçli olmamız çok önemlidir. Çünkü bazı davranışlar, çocuğun içinde
bulunduğu yaşa göre normaldir. Ancak yavaş yavaş düzeltilebilir. Bu konuda aile
bilinçli davranarak çocuğa yaşına uygun bir terbiye verebilirler.
Bazen anne
babalar çocuk gelişimi konusundaki bilinçsizlikleri nedeniyle suçlayıcı ve
baskılayıcı olabilirler. Mesela bilinçsiz bir anne, henüz masal çağındaki
çocuğunun hayal gücüyle süslediği hikâyelere “saçma şeyler anlatıyorsun. Aptal
mısın? Yoksa yalan mı söylüyorsun?” gibi yersiz tepkiler verebilmektedir. Bu
durumda çocuk, masumca uydurduğu hayali hikâyeleri yüzünden kendisini kötü ve
yalancı birisi olarak kabul edebilir.
Bu gibi
durumların yaşanmaması için, çocukta zihinsel-ruhsal gelişimin ana seyrinin çok
iyi bilinmesi gerekir.
Bir çocuk sütle ve övgüyle beslenir. LAMB
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder